7 Nisan 2013 Pazar

BUSINESS THINGS.-Bölüm 29.






DAPHNE

Bir kanala daha baktıktan sonra bu gece televizyonda hiçbir film,dizi veya talk show falan olmadığına emin oldum,içimden küfür saydırarak kumandanın büyük kırmızı tuşuna bastım ve evin içinde dolaşmaya başladım.Spencer büyük ihtimalle sandığımdan daha geç gelecekti,saat geç olmuştu ve mükemmel bir günden sonra kafamı yastığa koyarak rahatlamaktan başka bir şey istemiyordum bile.

Ağır adımlarla odama giderek kendimi yatağa atmak için hazırlandım.Üstümdeki kıyafetlerden bir çırpıda kurtularak pijama takımımın altını giydim,üzerime beyaz bir atlet alarak üstümden geçirdim.Kahverengi uzun saçlarımı tepeden topuz yaptıktan sonra dişlerimi fırçalamak üzere banyoma doğru yol almaya başladım.

Tik tak.

Kapı tıklatma sesiyle dünyaya döndüm,doğru duyup duymadığımı anlamak için sessizce bekledim.

Tik tak.

Kapının çaldığından emin olarak,yavaşça kimin geldiğine bakmak için kapı deliğinden dışarıya baktığımda tanımadığım bir bayan ve bayı ellerinde bir çanta ile dışarıda beklerken buldum.Ne olduğunu anlamayarak kapıyı açmadan önce topuzumdan çıkmış bir saç telini kulağımın arkasına attım.

Kapıyı açtığımda bana doğru gülümseyerek bakan gözlere aynı gülümsemeyi takındım.

"Merhaba?Sizi tanıyor muyum?"

İçlerinden kadın olan,sıcak bir gülümseme ile cevap verirken üzerindeki montuna daha da sarıldı."Ben Bayan Hastings.Spencer'a bakmıştık?Onun oda arkadaşı mısın?"

"Evet."Karşımdaki insanların Spencer'ın ailesi olmasıyla kendime geldim,hemen yan taraftan üzerime bir ceket alarak askılı tişörtümü kapattım.

"İsmin....Daphne?Yanlış mıyım?"Diye gülümsedi.

"Evet efendim,Daphne."Diyerek gülümsedim.

"Spencer nerede?"dedi Bay Hastings.Soğuk tavırları yüzünü ele geçirmiş gibi gözüküyordu.

Ne diyeceğimi düşünürken hayatımdan bir yıl gitmiş gibi hissettim."O...dönem ödevi üzerinde çalışıyor."

"Başka bir yerde mi?"Diye kaldırdı kaşlarını Bay Hastings.

"Okulda.Geç kalacağını haber verdi.Proje biraz uzamış."Diyerek bir kez daha yalan atarken,yüzümün yalanı ele vermemiş olmasını diledim.

"Yalnız mı peki?"Diye iç çekti Bayan Hastings.

"Hayır,"diye atıldım."O...gruptan birkaç kızla beraber.Diana,Sophie ve Adriana da onunlaydı.Aradıklarında seslerini duyabildim."

"Ah," Diye rahatladı annesi. "Onu içerde beklememizde bir sakınca var mı?"

"Tabi." diye gülümsedim. "Hemen içeri gelin."




SPENCER

Gözlerimin karanlıkta parlamasından sonra,yanaklarımın da kızardığını hissettim.Başımı öne eğerek ne söyleyebileceğimi düşünürken Justin,elini çeneme koyarak hafif hareketlerle okşamaya başladı.

"Bana bak,"Sesinin hafif tonu,tüm hiçliği delip geçerken kalbimin daha da hızlandığını hissettim.Tam olarak ne dediğini duyamıyordum bile,kalp atışlarım bir ninniden çok,bir rock konseri tadındaydı.

"Bebeğim..."diyerek gülümsedi.Kulaklarıma doğru eğilip kesik nefeslerinden birini üfledi,çenemi kaldırarak yüzlerimizin karşı karşıya gelmesini sağladı.Gözlerini benim gözlerime kenetleyerek gülümsedi.

"Utanmana gerek yok ki,"diye fısıldadı.Önüme düşen saç tellerinden birini tutarak kulağımın arkasına hafifçe sıkıştırdı."Çok güzelsin,biliyorsun değil mi?"

"Teşekkürler."Sesim bir serçeden daha kısık çıkmıştı."Justin bilmeni istediğim bir şey var."

"Ne?"Kaşlarından birini yukarıya doğru kaldırırken sesinin sert çıkmasına izin verdi,."Bebeğim beni bu şekilde korkutuyorsun."

"Neden?"

"Bir şey söylemek istediğinde bunu direk söyle.Önceden haber verdiğinde büyük bir kalp atış hızı ve diğer tüm aptal şeyler vücudumda beliriyor ve bil bakalım-"Saçlarını çekiştirerek tükürdü."Çok sinir bozucu bir his."

"Eğer senden korkmasaydım haber vermezdim."Diye savunmaya aldım kendimi.Ağırlığımı diğer tarafa alarak nefesimi dışarıya üfledim,gerginliğimi üzerimden atmaya çalıştım fakat tüm vücudum büyük bir gerginlikle sarsılıyordu bile.

Güldü."Neden benden korkacaksın?"

"Konu sen değilsin çünkü."Diyerek gözlerimi devirdim."Konu biziz."

"Ne olmuş bize?"

Yüzüme bakarken bir şey anlamadığı belliydi,eğer onunla konuşmak istiyorsam bunu direk söylemeliydim ve eğer bunu uzatırsam çok sinir bozucu bir insana dönüşebiliyordu.Bunu görmüş ve geçirmiş biri olarak kendimi tecrübeli hissetmenin verdiği hisle egomu iyice tatmin ettim.Duruşumu sabitleyerek dudaklarımı nemlendirdim,sert rüzgarın yüzüme çarpmasına izin vererek ne diyeceğimi biraz düşündüm.

"Aramızda bir takım şeyler olduğun kabul etmemek elde değil,yani beni öptün ve benimle yattın ama hala aynı durumda gibi hissediyorum.Yani,bebeğim veya sürtük gibi birbirinden alakasız olan tüm  lakapları söylüyorsun ve hangisi olduğumdan emin değilim.Kız arkadaşın gibi hissediyorum ve sonra bir şey oluyor ardından bu düşünce uçup gidiyor.Justin senin için ne ifade ettiğimi bilmiyorum."

"Kız arkadaşım değilsin." Kelimeler vücudumda hançer etkisi yaratmaya başlarken gözlerimi sıkıca kapatarak ağlamamaya çalıştım.Cidden bunları nasıl yüzüme vurabilirdi?Biraz önce benden hoşlandığını söylemişti ve...şimdi...bu çocuğu gerçekten asla anlayamayacaktım.

Derin nefesini yüzüme üfledi ve gülümsedi."Ama bu olmayacağın anlamına gelmez." Ben ne demeye çalıştığını anlamadan Justin ellerini kollarımın yanına koyarak alnını kırıştıran ciddi bakışıyla yüzüme baktı."Spencer Anne Hastings,"diye fısıldadı.

"Eskiden risk benim için her şey demekti.Çünkü savaşacak ve uğruna çabalayacak herhangi bir şeye sahip değildim ve hayat bana sadece riskten ibaret geliyordu."

"Bir gün başımın belası insanlar kızları kaçırıp kendi emelleri için kullanmaya başladılar.Hem onlardan intikam almak için hem de kızları kurtarmak için bunu yapmalıydım çünkü ben kahramandım!"

Hafifçe kıkırdadı ve yanağımın kenarına elini koyarak biraz okşadı."Kurtardığım kızın çok ateşli olduğunu düşündüm ve onu evime getirdim.Başlangıçta senden kurtulmak istemiştim fakat kendime geldiğimde sana aşık olmuştum.Bunu geçiştirmeye çalıştım çünkü o kadar çok olay yaşadıktan sonra birine bağlanmayı kabul edememiştim."

"Senden uzaklaşmak için attığım her adım seni biraz daha bana yakınlaştırdı ve artık neye sahibim biliyor musun?"Gülümseyerek suratıma baktı.

"Neye?"Diye cevapladım yumuşak bir sesle.

"Uğruna savaşacak birine sahibim."

Ona doğru gülümsedim ve dudaklarımı dudaklarına sabitleyerek tadını hissettim,alt dudağını ısırarak geri çekildim ve alnımı alnına dayadım.Benden önce davranarak konuştu."Seni seviyorum."

Tam ona cevap vermek üzereyken burnuma burnunu değdirerek gülümsedi,fısıldayarak ekledi."Şimdi sorunun cevabını hala istiyorsan , yani benim için ne ifade ettiğini bilmek istiyorsan söyleyeyim."

Beklenti içerisinde gözlerine odaklandım. "Kesinlikle kız arkadaşımsın.Beni hayatın her anında gülümsetecek etkiye sahipsin ve benim zayıf noktamsın. Seni seviyorum."

"Ben de seni seviyorum."Diyerek kollarımı ona doladım ve bu anın hiç bitmemesini diledim. Ta ki telefonum çalana kadar.

Ekranın üzerindeki "Daphne" yazısını görünce ne olmuş olabileceğini merak ettim ve tuş kilidi sağa kaydırarak kulağıma götürdüm.

"Hey?"

"Spencer beni dinle," Birtakım sebeplerden dolayı fısıldıyordu. "Annen ve baban burada. Senin okulda olduğunu ve projenin uzadığını söyledim ve eğer,bir saat içerisinde gelmezsen,onlar çıldırabilir."












Hiç yorum yok:

Yorum Gönder