Merhaba,bu blogumuzda Justin Bieber seven Türk Belieber'lar için keyifli zaman geçirebilecekleri FanFiction denilen,Justin Bieber'ı konu alan hikayeler yayımlanacaktır.Sizleri seviyoruz xx.
29 Mayıs 2013 Çarşamba
BUSINESS THINGS-Bölüm 32.
BU BÖLÜM ÇOK ÇABUK GELDİ DİYE SEVİNİYORSANIZ SEVİNCİNİZ SÖNECEK GİBİ ÇOCUKLAR ÇÜNKÜ BİR DAHAKİ BÖLÜM TARİHİ 11 HAZİRAN'DAN SONRA GELEBİLİR.ÜZGÜNÜM.SBS SONRASI YAZARIM YENİ BÖLÜMÜ HERHALDE.EĞER DEFNE ARKADAŞIM (KENDİSİ TAM BİR BITCH) BANA YAZ YAZ DİYE ISRAR ETMESEYDİ BİR İKİ GÜNE DAHA UZUN BİR BÖLÜM YAZACAKTIM VE 2 HAFTALIK ARA VERMİŞ OLDUĞUMDA UZUN BİR BÖLÜMDE ARA VERMİŞ OLACAKTIM AMA ARTIK 32.BÖLÜM GELSİN DİYE TUTTURUNCA KISA PAYLAŞTIM.
NAPIYIM ARTIK DAHA DA HEYECANLI BİR YERİNE BEKLERSİNİZ 2 HAFTA. OLDU MU DEFNE ^^ ŞİMDİ DAHA DA HEYECANLANACAKSIN ^^ MERAK EDECEKSİN ^^ OH ÇATLA ^^ IRISPI ^^ -BIEBERFEVER94.
"Onun,bu işin içinde olduğuna nasıl eminiz?" İnanmayarak çocuklara doğru baktım. "Yani Steven sadece göz boyuyor olamaz mı?" Bunu umarak odada yürümeye başladım. Valentina bana doğru gelmeye çalışınca,ona doğru döndüm ve tek kaşımı kaldırarak ne diyeceğini merak ederek bekledim.
Viskisinden bir yudum alarak ağzında dolaştırdı,tadına vararak yuttu. "Bugün sabah Jason McCan buraya yakın bir yerde görüntülendi.Las Vegas polisinin onu her yerde aradığını biliyorsun,fakat o işini New York'a taşımak istiyor gibi."
Valentina bu konuda haklıydı.Jason McCann Las Vegas polisinin her yerde aradığı kişiydi ve her nasıl oradan kaçtıysa,artık New York'ta yeni bir işe kalkışmak istiyor gibiydi.Bir elimi yüzüme yakın tutarak sağ gözümün yanını hafifçe kaşıdım.Derin bir nefes alarak kendimi rahatlatmaya ve ne yapacağımı düşünmeye çalıştıktan sonra aklımdaki fikirlerin yüzümü aydınlattığını hissederek,kötü bir şekilde gülümsedim."Şehrimi onun eline teslim edeceğimi düşünüyorsa,hem Steven'a,hemde o p*çe kime bulaştığını gösterebiliriz."
***
Cebime doğru elimi attığımda aradığım şeyi bulmak isteyerek biraz karıştırdım.Uzun bir sigarayı elimle kavrayıp dudaklarımın arasına yavaşça götürdüm.Masaya doğru yürüyüp çakmakla yaktım,dumanı içime çektikten sonra mükemmel halkalar olarak odanın içine doğru gönderdim.İhtiyacım olan tek şey buydu.
Büyük bir arazide yaşadığımı göz önüne alırsak,dışarıdan ahır veya garaj gibi görünen bir yerde,bir cephanem bulunuyordu.Bu cephane üzerinde ise,oturup plan için düşüneceğimiz bir alan vardı.Biraz içki ve sigaranında olduğu bir yer...
Valentina kendini uzun koltuğa atarak ayaklarını masanın üzerine birleştirdi. "Eski Justin geri dönüyor gibi."
"Ben hep eski Justin'dim Vale." Diye homurdandım ağzımdaki sigarayı tek bir hamle bile oynatmadan.
Valentina yüzünü buruşturdu. "Öyle mi?Sürtük değiştirdin,unuttun mu?Bir hafta önce Katherine'yi becerip duran biri olarak,bir hafta sonra bu kadar duygusal olman değişmediğin anlamına mı geliyor?"
"Konuya Spencer'ı karıştırma." Diye çıkıştım. "Yoksa Valentina,bu plan da aynı diğerleri gibi sensiz devam etmek zorunda olur."
"Ve yine boka batarsın değil mi Bieber?En son benim olmadığım hangi planda kazanan sen oldun?Anla artık şunu Justin.Bana ihtiyacın var." Gözlerini devirerek ayağa kalktı.Gitmek için birkaç adım attığında onu bileğinden tutarak kendime çevirdim.
"Vale,bunu yapma." Sesim kısık ve çaresiz çıkmıştı. "Ailem için.Onlar için endişeleniyorum."
"Ne zamandır Pattie'yi görmüyorsun,veya Jeremy,Jaxon,Jazmyn?" Gözlerini yere doğru çevirdi,benimle göz teması kurmaktan kaçındı,önüne gelen bir tutam saçı usulca kulağının arkasına sıkıştırarak sabırla cevap vermemi bekledi.
Bu konuda hassas olduğumu biliyordu. "Birkaç yıl."
"Onlar..bilirsin...Noel,Paskalya...kart veya hediye falan göndermediler mi?" Çaresiz bir şekilde gözlerime baktı.
Alt dudağımı dişleyerek son birkaç yılı düşündüm. "Tek bir arama,mesaj,kart...hiçbir şey yoktu.Vale zorlama.Jeremy'nin suratıma doğru nasıl bağırdığını ikimizde çok iyi biliyoruz.Sana anlatmıştım."
"Evet..." Fısıldar gibi cevap verdi.
Diğer çocukların merdivenden çıkış sesleriyle biraz önceki buruk halimizden sıyrılmak için kül tablasına bıraktığım sigaramı tekrar ağzıma götürdüm.Bu sırada Vale kendine yeni bir içki almak için büfeye doğru yavaşça ilerliyordu.
Büyük kırmızı topuklu ayakkabılarıyla yanımda beliren silueti önce çıkartamadım,bu Vale değilse...Katherine'ydi. Siyah,bedenini sarmış dar pantolonun üzerine kırmızı askılı bir bluz giymişti.Büyük kırmızı topuklularının renginde olan ruju ise,onu olduğundan da sürtük bir hale bürümüştü.
24 Mayıs 2013 Cuma
BUSINESS THINGS- Bölüm 31.
DAPHNE
"Ben bittim.Gerçekten,artık ben bittim." Geriye sendeleyerek rüzgarın saçlarımı uçurmasına izin verdim.Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştıkça daha da kötü hissediyordum.
Derin bir nefes almama bile izin vermeden aynı gıcık sesiyle devam etti. "Ne demeye çalışıyorsun Daph?" Elini bana doğru uzatarak ellerimi tutmaya çalıştı,sesi artık hiç de kızgın falan çıkmıyordu.Fakat bana söylediklerini unutmamı engellemeyecekti.
"Bana dokunma!" Diyerek omzundan onu ittirdim,hafifçe geriye sendeledi.Bu fırsatı kullanarak koşmaya başladım.Nereye veya nasıl gittiğimi bilmiyordum,hatta nerede olduğumu bile.Sadece koşuyordum.
"Daphne!Beni Bekle!" diyerek peşimden bağırdığını hissettiğimde artık bunun bir anlamı kalmamıştı.
Biraz daha koşmaya çalıştığımda bana daha çok yaklaştığını ayak seslerinden anlayabiliyordum.Çevredeki binaları sollayarak ara bir sokağa girdim,böylece izimi kaybettirebilirdim.Bir kaç çöp kutusunu ve yazı yazılmış duvarları gördükten sonra,burasının çıkmaz bir sokak olduğunu anlayarak bir kaç küfür savurdum.
Nathan bulunduğum yere doğru hızlıca koşmaya devam ederken,sadece sabit bir şekilde neler olacağını beklemeye başladım. "Beni neden beklemedin?" dedi sanki aramızdaki sorunu anlamamış gibi.
"Ne?" diye belli etmeye çalıştım bir problem olduğunu. "Neden seni bekleyeceğim ki?"
"Senin erkek arkadaşınım?" Dedi yaramaz bir gülümseme ile. "Yoksa değil miyim?"
Gözlerimi yere odaklayarak ne diyebileceğim konusunda biraz düşündüm,onu seviyordum fakat boynuna atlayarak bunu onaylamam imkansızdı.En azından şu an için böyleydi. "Bilmiyorum Nathan."
"Bundan şüphen mi var ki?" Diye sırıttı. "Sana şaka yapmıştım."
"Şakalar konusunda hassas olmam benim suçum değil!" Diye çıkıştım. "İlk cinsel deneyimim hakkında bu şekilde bir şaka,gerçekten buna gülebileceğimi falan mı sandın?"
"Hayır...belki," homurdanmaya başladığında kısa kesmeye karar verdi."Evet öyle sandım."
"Ama göründüğün gibi olmadı değil mi?"Kaşlarımı çattım.
"Tamam Daphne rahatladın mı?Olmadı!Lanet olası şakam seni kırdı.Bunu yüzüme vurmaktan artık vazgeç."Sert çıkışarak kendini acındırmaya çalışıp çalışmadığını biraz düşündüm.
"Ve hala özür bile dilemekten acizsin.Cidden Nathan?Bu kadar onurlu olmak seni mahvediyor olmalı."Gülümsedim.
Başını öne eğerek alt dudağını ısırdı."Özür dilerim.."
"Özür her şeyi iyiye götürmez Nathan.Bunu hak etmen gerekir." Birkaç saniye cevap gelmediğinde biraz daha konuşmak istediğimi fark ederek ağzımı açtım."Şimdi biraz düşünmeme için,beni evime bırakır mısın?Bugünü başka nasıl geçirebileceğimi bilmiyorum."
Derin bir iç çekerek fısıldadı."Sen nasıl istiyorsan."
Ara sokaktan çıkarak arabayı park ettiğimiz yere doğru yavaş yavaş hareket ederken,kuru bir şekilde "Teşekkür ederim." demekten başka hiçbir şey yapmadım.
***
SPENCER
Bir garsonun gelip elimizdeki menüleri geri alıp,siparişlerimizi not etmek için bize doğru bakmasıyla gerçek dünyaya döndüm.Babamın sakin sesi,bana çok da kızgın olmadıklarını göstermişti.
"Bize önermek istediğiniz bir şey var mı?Bu menü dışında."Ellerini masada birleştirerek,garsona doğru gülümsedi.
Garson emri hemen almış bir şekilde geri gülümsedi ve yavaş bir ses tonuyla "Ortaya Doğu tipli bir kahvaltı masası ve sınırsız açık büfe hakkı almalısınız beyefendi.Kahvaltı için Waffle da açık büfemizde mevcut."
Onaylamak için babam bize doğru baktığında waffle lafını duymanın verdiği sevinç ile gülümsedim."Benim için gerçekten iyi."
Babam annemin de onayını aldıktan sonra garsona döndü."Bize sınırsız açık büfe ve ortaya sıradan bir kahvaltı getir,teşekkürler."Tekrar gülümseyerek garsonun lokantada kaybolmasıyla bana geri döndü.
Biraz önceki rahat hali gitmiş,her an ciddi bir konuşma yapacak olan,tanıdığım babam,geri dönmüştü.
"Spencer,kızım,bize bugün okuldan istediğimiz devamsızlık bilgini açıklayabilir misin?"
Sıçtım.
"Tamı tamına yirmi beş saat ders kaçırmışsın,bunu bize açıklamak ister misin?"
Bir kez daha sıçtım.
"Ben..şey..." ağzımda bir şeyler gevelemeye son verip,artık her şeyi anlatma zamanının geldiğini düşündüm.Alt dudağımı çekiştirerek nefes aldım. "Aslında sizinle bu konuyu konuşmak istiyordum."
"Dinliyoruz." Diye gülümsedi bir süredir sessiz kalan annem,bir elini babamın omzuna koyarak yaslandı,babam bu harekete karşı hafifçe gülümseyerek tekrar ciddi bir bakışla bana odaklanmaya devam etti.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)