24 Mayıs 2013 Cuma

BUSINESS THINGS- Bölüm 31.





DAPHNE

"Ben bittim.Gerçekten,artık ben bittim." Geriye sendeleyerek rüzgarın saçlarımı uçurmasına izin verdim.Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştıkça daha da kötü hissediyordum.

Derin bir nefes almama bile izin vermeden aynı gıcık sesiyle devam etti. "Ne demeye çalışıyorsun Daph?" Elini bana doğru uzatarak ellerimi tutmaya çalıştı,sesi artık hiç de kızgın falan çıkmıyordu.Fakat bana söylediklerini unutmamı engellemeyecekti.

"Bana dokunma!" Diyerek omzundan onu ittirdim,hafifçe geriye sendeledi.Bu fırsatı kullanarak koşmaya başladım.Nereye veya nasıl gittiğimi bilmiyordum,hatta nerede olduğumu bile.Sadece koşuyordum.

"Daphne!Beni Bekle!" diyerek peşimden bağırdığını hissettiğimde artık bunun bir anlamı kalmamıştı.

Biraz daha koşmaya çalıştığımda bana daha çok yaklaştığını ayak seslerinden anlayabiliyordum.Çevredeki binaları sollayarak ara bir sokağa girdim,böylece izimi kaybettirebilirdim.Bir kaç çöp kutusunu ve yazı yazılmış duvarları gördükten sonra,burasının çıkmaz bir sokak olduğunu anlayarak bir kaç küfür savurdum.

Nathan bulunduğum yere doğru hızlıca koşmaya devam ederken,sadece sabit bir şekilde neler olacağını beklemeye başladım. "Beni neden beklemedin?" dedi sanki aramızdaki sorunu anlamamış gibi.

"Ne?" diye belli etmeye çalıştım bir problem olduğunu. "Neden seni bekleyeceğim ki?"

"Senin erkek arkadaşınım?" Dedi yaramaz bir gülümseme ile. "Yoksa değil miyim?"

Gözlerimi yere odaklayarak ne diyebileceğim konusunda biraz düşündüm,onu seviyordum fakat boynuna atlayarak bunu onaylamam imkansızdı.En azından şu an için böyleydi. "Bilmiyorum Nathan."

"Bundan şüphen mi var ki?" Diye sırıttı. "Sana şaka yapmıştım."

"Şakalar konusunda hassas olmam benim suçum değil!" Diye çıkıştım. "İlk cinsel deneyimim hakkında bu şekilde bir şaka,gerçekten buna gülebileceğimi falan mı sandın?"

"Hayır...belki," homurdanmaya başladığında kısa kesmeye karar verdi."Evet öyle sandım."

"Ama göründüğün gibi olmadı değil mi?"Kaşlarımı çattım.

"Tamam Daphne rahatladın mı?Olmadı!Lanet olası şakam seni kırdı.Bunu yüzüme vurmaktan artık vazgeç."Sert çıkışarak kendini acındırmaya çalışıp çalışmadığını biraz düşündüm.

"Ve hala özür bile dilemekten acizsin.Cidden Nathan?Bu kadar onurlu olmak seni mahvediyor olmalı."Gülümsedim.

Başını öne eğerek alt dudağını ısırdı."Özür dilerim.."

"Özür her şeyi iyiye götürmez Nathan.Bunu hak etmen gerekir." Birkaç saniye cevap gelmediğinde biraz daha konuşmak istediğimi fark ederek ağzımı açtım."Şimdi biraz düşünmeme için,beni evime bırakır mısın?Bugünü başka nasıl geçirebileceğimi bilmiyorum."

Derin bir iç çekerek fısıldadı."Sen nasıl istiyorsan."

Ara sokaktan çıkarak arabayı park ettiğimiz yere doğru yavaş yavaş hareket ederken,kuru bir şekilde "Teşekkür ederim." demekten başka hiçbir şey yapmadım.

***

SPENCER

Bir garsonun gelip elimizdeki menüleri geri alıp,siparişlerimizi not etmek için bize doğru bakmasıyla gerçek dünyaya döndüm.Babamın sakin sesi,bana çok da kızgın olmadıklarını göstermişti.

"Bize önermek istediğiniz bir şey var mı?Bu menü dışında."Ellerini masada birleştirerek,garsona doğru gülümsedi.

Garson emri hemen almış bir şekilde geri gülümsedi ve yavaş bir ses tonuyla "Ortaya Doğu tipli bir kahvaltı masası ve sınırsız açık büfe hakkı almalısınız beyefendi.Kahvaltı için Waffle da açık büfemizde mevcut."

Onaylamak için babam bize doğru baktığında waffle lafını duymanın verdiği sevinç ile gülümsedim."Benim için gerçekten iyi."

Babam annemin de onayını aldıktan sonra garsona döndü."Bize sınırsız açık büfe ve ortaya sıradan bir kahvaltı getir,teşekkürler."Tekrar gülümseyerek garsonun lokantada kaybolmasıyla bana geri döndü.

Biraz önceki rahat hali gitmiş,her an ciddi bir konuşma yapacak olan,tanıdığım babam,geri dönmüştü.

"Spencer,kızım,bize bugün okuldan istediğimiz devamsızlık bilgini açıklayabilir misin?"

Sıçtım.

"Tamı tamına yirmi beş saat ders kaçırmışsın,bunu bize açıklamak ister misin?"

Bir kez daha sıçtım.

"Ben..şey..." ağzımda bir şeyler gevelemeye son verip,artık her şeyi anlatma zamanının geldiğini düşündüm.Alt dudağımı çekiştirerek nefes aldım. "Aslında sizinle bu konuyu konuşmak istiyordum."

"Dinliyoruz." Diye gülümsedi bir süredir sessiz kalan annem,bir elini babamın omzuna koyarak yaslandı,babam bu harekete karşı hafifçe gülümseyerek tekrar ciddi bir bakışla bana odaklanmaya devam etti.




"Buraya gelirken yolda kaybolmuştum,bir ormana saptığımda,bir benzin istasyonu aramak için dışarı çıktım ve hafa iyice karardığı için ormanın derinliklerine gittiğimi fark etmedim bile."

Annemin şimdiden yüzünün beyazladığını fark edince,mideme bir yumru oturdu.Bu daha hikayenin başıydı."Birtakım sesler duyduğumda bunun önemli olmadığını düşündüm fakat daha sonra bir yanık kokusuyla kendimi arabadan dışarıya attım.Lastiğim patlamıştı."

"Ve sen ormanda yalnız mıydın?Yüce İsa.." Annem hemen baş parmağını,işaret parmağını ve orta parmağını birleştirerek omuzdan başlayarak bir kutsama hareketi yaptı ve derin bir nefes alarak dışarıya verdi.

"Bu daha başı anne." Diyerek sahte bir şekilde gülümsedim,anlatmaya devam etmek için ağzımı açtım."Yakınlarda telefonumun çekeceği bir yer bulmak için arabadan ayrıldım çünkü ortam çok canımı sıkıyordu ve sabaha kadar beklemek istemedim. Telefonla birine ulaşmak istiyordum ve telefonum çekmiyordu. Sonuçta bir fener alarak arabadan indim ve toprak patikada ilerlemeye başladım."

"Birkaç iri yarı insan önümü kestiğinde,telaş yapmayın ama,iyi niyetli olmadıklarını anlamıştım.Beni yanlarında götürmek istediler ve amaçlarının iyi olmadığı açıktı.Kurtulmak için avazım çıktığı kadar bağırdım ama,ormanda ve ıssız bir yerdeydim.Kimsenin beni duymasına olanak yoktu."

"Fakat burada ve tek parçayım anne.Çünkü o kötü 'çetenin' düşmanı diye bileceğimiz bir çocuk beni kurtarmak için geldi.Daha öncede bu şekilde kızların alındığını söyledi fakat onlar için zamanında yetişemediğini de söyledi.Beni evine götürdü,duş almama ve gece orada kalmama izin verdi.Sabah olduğunda ise beni üniversiteme bıraktı."

"Fakat beni kurtarma aşamasında tek kişi olarak onların hepsini biraz hırpaladığı için daha sonra Steven ve arkadaşları,yani beni ormanda sıkıştıran çocuklar,Daphne ile evime gelerek beni kaçırmaya çalıştı böylece beni Justin'e,yani beni kurtaran çocuğa karşı kullanabileceklerdi.Ama bu konuda da yanıldılar çünkü kılıma zarar gelmeden Justin ve arkadaşları beni yine kurtardı."

Bana karşı bakan boş gözleri görünce biraz daha açıklamaya karar verdim. "Kendimi iki çete arasında bir oyunda hissettiğimi açıkça söylüyorum ama anne,baba...biz Justin ile...birlikteyiz."

"Buna şaşmamak gerek." Dedi annem bir duygu belirtisi göstermeden.Dudaklarını bir çizgi haline getirdi ve babamın ne diyeceğini duymak için bekledi.

Babam önündeki bardaktan bir yudum su aldıktan sonra,ağzında hafifçe dolaştırdı ve içti.Dudaklarını hafifçe ıslattı ve "Justin'in de geçmişinin Steven ve diğerleri gibi karanlık olduğunu düşündüğümü söylersem alınır mısın?Açıkça söylüyorum kızım,o çocuğun doğru olduğunu düşünmüyorum."

"Baba,o olmasaydı hayatta olmaya bilirdim."

"İşte bu yüzden.." diye devam etti babam. "Ona bir şans tanımayı düşünebilirim."

Yüzümdeki gülümsemenin yayılmasına izin vererek garsonun getirdiği kahvaltılıklara bakarak biraz ziyafet çekmeyi hak ettiğimi düşündüm.Evet,bu aşamada halledilmişti.

***

JUSTIN

"Hepinizin burada ne işi var?" Gözlerim bir anda sonuna kadar açıldığında,her birinden aldığım beş yada altı acil çağrının nedenini aşırı merak etmiştim.Oturma odasında,büfede içki içen Valentina'nın yanında Austin;koltukta Jaxon ve diğer çocuklar oturmuştu.Nathan ise yoktu.

Austin bana doğru hızlıca geldi. "Çabuk gelmene sevindim dostum fakat şimdi söyleyeceğim şeyi uzatmadan söylemek zorundayım yoksa çabuk bir plan uygulayamayız.

"Ne oldu?" Sesim sertleşmiş,bakışlarım daha derinleşmişti (SİKİCİ BAKIŞLAR :D:D:D:d.D:D::D ) ,bir anda diğer yönüme dönmeye başladığımı hissettim.

"Steven..." Diye geveledi Valentina. "Steven ailenin evine bomba saldırısı düşünüyor.Bunun haberini ise senin sürtüğün Katherine'ye borçluyuz.Her ne kadar onu sevmesem de,şimdi birlikte olma vakti."

"Bomba mı?O bombadan ne anlar?O piçin yapabileceği bir bomba hala hazırlanmadı bile." Bomba yapacak olması beni rahatsız bile etmemişti.Ses bombası mı yapacaktı?Yapabilirdi.Steven iyilerle çalışmıyordu bile.Bana yapmaya kalktığı bir saldırının iki misliyle ona cevap verebilirdim.

"Bu sefer değil dostum." Dedi Austin. "Bu sefer sağlam adamla anlaşma yapmış."

"Yoksa?" Aklımda beliren ismi duymamak için içimden Tanrı'ya yalvardım.

"Jason McCann." İşte şimdi boku yemiştim.








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder