22 Ocak 2013 Salı

BUSINESS THINGS -Bölüm 8.





Anneme hızlıca olayları açıklayan ve bazı olayları farklı yansıtan,beni merak etmemesine dair uzun bir mesaj attım.

Kime:AnnemAnne,ben iyiyim.Sadece otele gitmek istemiyordum,ve gitmedim.O tatilin bana zehir olacağını biliyordum ve biraz yalnız kalmak istedim.Bunun için bana kızma.Yolda konakladım ve artık üniversiteye gidip daireme yerleşmek istiyorum.Biliyorsun,şehre alışmak ve biraz takılmak istiyorum.Şu an yoldayım fakat New York’ta sizi ararım.Öptüm xx.

Attığım mesajı bir kez daha okuyup kendimi tebrik ettim.Süper bir yalancıydım ve eğer evebeyn olsaydım kızıma kesinlikle inanırdım.

Annem zaten son zamanlarda psikolojik olarak kötü bir dönem geçirdiğimi düşündüğü için bu mesajda yanlış bir şey sezmedi ve bana gayet sıcakkanlı bir mesaj ile cevap verdi.

Kimden:AnnemSeni anlıyorum tatlım ve seni seviyorum.Bizi aramayı unutma.
 
İçimden rahat bir nefes verip arabayı sessizce süren Justin’e doğru kafamı çevirdim.

“Şey,uh---“omuz silktim ve fısıldar gibi devam ettim.”---bir benzin istasyonunda durmaya ne dersin?”

Justin bana doğru kafasını döndürdü.Tek kaşını kaldırarak “Neden?” diye meraklı bir ses ile çıkıştı.

“İşemeliyim.”Açık sözlü bu lafımın sonrası Justin kahkahalarla gülerek yola döndü.Bana cevap vermemesi sinirimi bozmuştu ve gözlerimi kısarak “Niye,Süpermen sen işemez misin?”diye mırıldandım.

“Elbette---“direksiyonu istasyona doğru kırarken bana doğru döndü.”---açık sözlü olan benim sanıyordum sadece.”

Gözlerimi çevirdim ve havalı olmaya çalışarak –ki beceremiyordum- “Beni daha tanımıyorsun,Bieber.”diye fısıldadım.

Arabadan inip bayanlar tuvaletini kullandıktan sonra beni bekleyen arabaya doğru yavaşça ilerledim.Justin arabada yoktu ve araba açık olmadığı için giremedim.Bir kaç kez kapıyı zorladım fakat sonuç alamayınca birkaç küfür savurdum.

Ben arabaya lanetler okurken Justin elinde iki sosisli ile geldi ve birini bana uzattı.”Yavaşla,Hastings.” Diye güldü. “Büfe taraflarına baksaydın beni bulurdun.”

Gözlerimi çevirdim ve sosisliyi elime alıp Justin’in açtığı arabada yerimi aldım.Sandviçten bir ısırık aldığım gibi gerçekten aç olduğumu hatırladım ve et ile hardalın dilimle dans etmesine izin verdim.

Justin güldü.”Ne zamandır sana yemek yedirmiyorlar?”

“Ah,maalesef o güzel Hilton Otel’inin iyi bir hizmeti yok.”diye dalga geçtim.

Justin sırıttı.”Sürtük lütfen--“ kafasını çevirdi ve "---benden yemek yapmamı istemiyordun değil mi?”diye çıkıştı.

Gözlerimi devirdim.



***

Birkaç saat sonra çantamdan çıkartıp telefonuma taktığım kulaklık ile dinlediğim müziği durdurdum ve uykulu bir sesle inledim.”Daha ne kadar var?”

“En fazla yarım saat.Evimin New York’a yakın olmasına şükret,tatlım.”diye çıkıştı ve bana kısa bir süreliğine dönüp göz kırptı.

Gözlerimi çevirdim ve sıkıldığımı belli eden birkaç ses çıkarttım. “Ah,Tanrım beni bu sorunlu insanla daha uzun bir yolculuğa terk etmediğin için sana şükürler olsun.”diye mırıldandım ve Justin’e döndüm ve “Bu uygun mu?”diyerek sırıttım.

Justin dudaklarını yaladı ve kızgın bir ses tonuyla “Arkana yaslan ve kapa çeneni.Sanki ben seninle üç saat fazladan geçirdiğim için mutluymuşum gibi konuşma.” diye çıkıştı.

“Neyse ne.”dedim ve gözlerimi devirdim.

Kulaklığımı tekrar takıp müziğime odaklanarak gözlerimi kapattım ve bir an önce koleje varmak için dua etmeye başladım.

NATHAN
Toprak yoldan yürüyerek otobana doğru yol alırken bu işi elime yüzüme bulaştırırsam tüm itibarımı kaybedeceğimi düşünerek içimden bir küfür savurdum.

Arabalar yanımdan hızla geçiyordu ve bu Tanrının unuttuğu yerde lanet olası bir benzin istasyonu bulmak gerçekten imkansızdı.

Bir arabayı çevirip benzini çalma fikri hoşuma gitmişti fakat yanımda silah veya kesici bir alet yoktu bu nedenle kimseyi tehdit edemeyecektim.

Otostop çekerek bir benzin istasyonuna gitmeyi düşünmüştüm ama tüm arabalar beni karınca gibi görecek hızla geçiyordu.

İçimden ne bok yiyeceğimi düşünürken,diğer arabalar aksine yavaş geçen bir araba gözüme çarptı.Siyah camlı bir Mercedes’i kullanan kişinin hız yapmasını beklerdiniz değil mi?Hayır.

Bu kaplumbağa her kimse,hız yapmak ne demek bildiğini bile sanmıyordum.

Elimi usulca havaya kaldırdım ve saçlarımı mükemmel konuma getirmek için elimi birkaç el içlerinde dolaştırdım.

Araba kenara çekti ve içinden 1.70 boylarında,kahverengi saçlara ve açık kahverengi gözlere sahip bir kız çıktı.

Bana doğru bakmak için güneş gözlüğünü çıkarttı ve rüzgarda saçlarını sallayarak düzeltti.”Bir sorun mu var?”

Kız beni radarına almıştı bile.”Evet,aslında şey----arabamın benzini bitti ve acilen bir benzin istasyonu bulmam gerekiyor.”diye mırıldandım.

Güldü.”Tahmin edeyim,araba içinde büyük ekranı benzin irmesine veya kilometre hesabına bakmak için değil de saçlarını düzeltmek için kullanıyor olmalısın,yanlış mıyım?”

Dudaklarımı yaladım ve gözlerimi yere doğru çevirdim.Kız arabasına geri dönüp sürücü koltuğuna geçerken seslendi.”Atla.Seni bir benzin istasyonuna götürebilirim.”

Araba doğru binerken aklımdan Tanrım,benzin sorunumu halletmek için gökten bir melek getirdiğin için sana teşekkürler,diye geçirdim.

Kemerimi bağlayıp arkama yaslandım ve aklımdan günümün daha ne kadar güzel olabileceği hakkında bir kaç şey mırıldandım.

Bir kaç dakika sonra yoldan gözünü ayırıp bana doğru döndü."Arabama bindiğin için soruyorum---ismin ne?"

Güldüm."Nathan Sykes."dudaklarımı yaladım ve fısıldayarak ekledim."Senin?"

"Daphne."güneş gözlüğünü gözüne takıp yola odaklandı."Daphne Green."dedi fısıldayarak.

"New Yorklu musun?"konu açmak için saçmalıyordum.

Daphne başını bana çevirmeden "Evet,orada okuyorum.Sen?"diye cevapladı.

"New York'a yakın bir yerdeyim."fısıldayarak ekledim."---ıssız bir yer."

Başıyla onayladı."New York taraflarında işin ne?"

"Kolejde okuyan arkadaşıma arabasını teslim etmem gerekiyor da."diye mırıldandım.

"Agh,"diye söylendi."Kız arkadaşın mı?"

"Hayır---kızı pek tanımıyorum bile."diye karşılık verdim.

Odaklandığı yoldan başını çevirdi ve meraklı bir bakışla "Öyleyse arabası niye sende?" diye mantıklı bir soru sordu.

"Karışık bir durum,neden sorguluyorsun?"diyerek tek kaşımı kaldırdım.

Dudaklarını büzdü."Arabama kimi aldığımı öğrenmek için."diye çıkıştı.

Tek kaşımı kaldırarak sırıttım."Özel bilgi."diye mırıldandım.

Daphne gözlerini devirdi ve yola odaklanmaya devam etti.

Bir kaç dakika arabayı nasıl sürdüğünü izledim.Kız gerçekten seksiydi,arabası harikaydı fakat biraz hız yapması kesinlikle şarttı.Bu hızla herhangi bir benzin istasyonu bulmak bile saatler alabilirdi.

Onu izlediğimi hissetti ve kafasını çevirdi."Hey--ne bakıyorsun?"diye fısıldadı.

"Yavaş sürüyorsun."diye açık sözlü davrandım.

Kaşını kaldırdı."Hayatımı tehlikeye falan atmak istemiyorum sadece."diye çıkıştı.

Kahkalarla güldüm."İyi de her nasıl çok hız yasal değilse,bu kadar yavaş olmak da yasal değil."diyerek ona baktım.

Söylediğimi algılamak için bir kaç dakika düşündü ve arabayı kenara çekti.

Ne yaptığını anlayamadım ve beni arabadan atacağını düşünüp korktum.

Daphne bana doğru ciddi bir şekilde baktı ve "Arabayı sürmeye ne dersin,Bay Sykes?"diye seksi bir şekilde fısıldadı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder