24 Ocak 2013 Perşembe

BUSINESS THINGS-Bölüm 9.






“Buna pişman olacaksın.”diyerek sırıttım ve kapımı açıp Daphne ile yer değiştirdim.

Tekrar emniyet kemerimi bağladım ve kontağa yerleştirdiğim anahtarı çevirmeden önce derin bir nefes aldım.

Biraz daha gaza basarak giderken Daphne’nin bundan memnun olduğunu hissedince gülümsedim ve ilk gördüğüm benzin istasyonuna kadar arabayı ben kullandım.

Arabadan inip bir bidon benzin satın aldık ve benzini Daphne’nin bagajına yükledik.İçimden işi hallettiğim için kendime tebrikler yağdırırken göz ucuyla Daphne’ye gülümsedim.”Gerçekten sana minnettarım.Sen olmasaydın buraya kadar yürümek zorunda kalabilirdim.”dedim ve ne cevap vereceğini öğrenmek için ona döndüm.

“Sorun değil.”diye geçiştirdi ve sıcak bir gülümseme ile bana baktı.Bir kaç dakika gözlerimiz birbirine kenetlendiği için rahatsız olmuş bir tavırla ekledi.”Ah,şey---sanırım seni arabana geri götürmeliyim.”diye mırıldandı.

Başımla onayladım ve gözlerimi kısarak yere baktım.”Arabayı sen mi kullanacaksın yoksa ben mi kulla-“

“Sen kullan.”diyerek sözümü kesti ve sırıttı.”Benden daha iyi kullanıyorsun.”diye itiraf etti.

Gülümseyerek arabaya bindim ve kemerlerimizi bağladıktan sonra bu gün içinde ikinci kez gideceğim lanet ormana doğru yol aldık.Aynı toprak yoldan girip,benzinsiz terk edilmiş arabaya varmamız bu sefer yirmi dakika kadar sürmemişti.Bir şey söylemeden arabayı durdurdum ve direk indim.

Daphne ardımdan inip bagajdan bidonu aldı ve bana uzattı.Usulca benzini aldım ve depoya doldurmak için giderken Daphne’ye “Sürücü koltuğuna geçip motoru çalıştırmanı söylediğimde çalıştırır mısın?” diye fısıldadım.

Başıyla ‘evet’ der gibi onayladı ve arabaya doğru ilerledi.Benzin işini halledip elimle Daphne’ye işaret verdim ve duyması için yüksek bir sesle ekledim.”Tamam Daphne,şimdi çalıştırabilirsin.”

Daphne motoru çalıştırdı ve araba sorunsuz bir şekilde çalıştı.Bana araba aynasından gülünce ona iyi bir iş çıkarttığını söylemek için arabaya doğru gittim ve cama doğru eğildim.”Teşekkürler.”diye fısıldadım ve dudaklarımı yaladım.

Daphne dolgun dudaklarını ısırarak bana baktı ve fısıldayarak “Önemli değil,Sykes.”diye mırıldandı.

Göz kırptım ve arabadan inmesi için Daphne’yi bekledim.Bana anahtarı teslim etti ve kendi arabasına doğru ilerlerken bana seslendi.”Bahsettiğin arkadaşın nerede okuyor?”

“Agh,bilmiyorum…”düşünmek için kendimi zorladım ve cebimden telefonu çıkartırken boğuk bir sesle ekledim.”Arabayı nereye bırakacağımı öğrenmem için bir iki dakika ver.”

Daphne beni beklerken Justin’e hızlı bir mesaj attım.

Kime:JustinDostum işi hallettim.Arabayı nereye bırakmalıyım?

Mesaja cevap çok hızlı gelmişti.

Kimden:JustinNew York University.

Mesajı okuyup Daphne’ye “New York University’miş.”diye mırıldandım.

Daphne bunu duyar duymaz çığlık attı ve şaşkın bir sesle “Dostum şaka mı yapıyorsun?Bu sene oraya başlayacağım.”dedi.

Gözlerim şaşkınlıktan açıldı ve ayrıca Daphne’yi daha çok göreceğim için yüzümde biraz aydınlandı.Mutlu olduğumu belirten bir sesle ekledim.”Süper.O zaman sen arabayı önden kullan ve ben de seni takip edeyim.Ne dersin?”

Daphne dudağını ısırdı ve bana doğru sırıtarak “Kabul” diye mırıldandı.

Ona doğru gülümsedim ve rüzgardan dağılmış saçlarımı düzelterek Spencer’ın arabasına bindim.Emniyet kemerimi takıp motoru çalıştırdım ve yanımdaki arabadan bana sırıtan Daphne’ye kötü bir bakış attım.”Lütfen yavaş sürme.”

Daphne güldü.”Sürmeyeceğim.”sırıtarak camını kapattı ve önümden hareket etmeye başladı.

Söylediği gibi hiç de yavaş sürmüyordu,hatta fazla hızlı bile denebilirdi.

Tam arkasından yola devam ediyor,arada korna çalarak konuşuyorduk.

Etrafımızdaki araçlar neden korna çaldığımızı anlamadan bize bakıyordu ve bazıları bağırıyordu bile.



SPENCER

Justin koleje doğru yaklaştığında büyük tabelaya hayranlıkla bakarak iç geçirdim.Hayallerimin gerçekleşeceği,yıllardır beklediğim yere bakıyordum ve içimden hayal ederek tabelayı okudum.

 “NEW YORK UNIVERSITY”


İçeri girip giriş yapacağımız binanın park alanına doğru ilerlerken etrafa hayranlıkla bakıyordum ve çevrede konuşan kişileri gördükçe arkadaş bulmak için sabırsızlanıyordum.

Araba durduğunda Justin bana doğru döndü.”İçeri gelmemi istiyor musun?” dudaklarını yaladı.

“Gelebilirsin.”diye mırıldandım.

Açıkçası Nathan gelene kadar Justin’in gitmemesi iyi olurdu.

Aslında,fakültede yalnız dolaşmak istemiyordum ve Justin yanımda dolaşan seksi partner gibi olabilirdi.

Tamam bu çok çıkarcı bir düşünceydi fakat arkadaş edinmemi sağlayacak bir çekiciliğe sahipti.

Justin bir şey demeden arabadan indi ve inmemi beklemeden binaya ilerlemeye başladı.

Tanrım,çocuğun tek düşündüğü şey kendisiydi.

Arabadan hızlıca inip ona yetiştim ve ellerimi ceketime soktum.

Büyük girişli binadan içeri girip “DANIŞMA” yazan bölüme doğru ilerledik ve bizi sıcak ama sahte bir gülüşle karşılayan kadına doğru baktık.

“Size nasıl yardımcı olabilirim?”diye sahte bir gülümseme ile baktı.

Dudaklarımı yaladım ve hemen çantamdan kimliğimi çıkartıp uzattım.”Ben---Spencer Hastings.Ah,bu sene bu koleje başlıyorum ve---kayıt işlemleri için gelmiştim.”

Kadın kimliğimi kontrol edip elindeki bilgisayara bilgilerimi girerek birkaç sayfada gezindi ve aynı sahte gülümseme ile “Evet Bayan,Hastings---okulunuz bu pazartesi başlıyor ve isterseniz fakültenin konutlarında kalabilirsiniz.”

“Ah---ailem o konutlardan iyi bir tanesini zaten çoktan ayırttı,bayan.Sadece bana ayrılan dairenin nerede olduğunu bilmem yeterli sanırım.”diye bir çırpıda olayı özetledim.

Kadın bilgisayardan birkaç şeye daha baktı ve olayı çözmüş gibi gülümsedi.”Fakülte konutları üniversitemize çok yakın.Hemen arka kapıdan çıkarak büyük bir siteye ulaşacaksınız.Orada güvenliğe danışabilirsiniz çünkü size ayrılan yer hakkında bilgi edinemiyoruz.”

Anladığımı belli etmek için başımı salladım ve derin bir nefes alıp Justin’e bir şey söylemesi gerekiyormuş gibi baktım.

Bana boş bir bakış attı ve daha sonra tek kaşını kaldırarak “Ne bekliyorsun,eşyalarını dairene taşıyalım hemen.”dedi.

Eşyaları yüzüme fırlatıp ‘dairene kendin git sürtük’ demesini beklerdim fakat bu durumda çok kötü biri gibi davranmamıştı.

Biz tam danışmadan ayrılmak üzereyken danışman kadın yüzünü buruşturarak Justin’e baktı.”Tatlım,ikinizin de aynı dairede kalması imkansız çünkü daire iki kişilik ve çoktan yanına bir kız alınmış durumda.”

Kadın bizi tamamen yanlış algılamıştı.Durumu düzeltmek için bir çırpıda “Ah---şey,o burada okumuyor.Sadece benim eşyalarımı daireye bırakmak için burada.”

Justin başıyla onayladı ve ikimizde kadının ne diyeceğini duymak için kulak kesildik.Danışman gülerek “Ah,üzgünüm çocuklar.” diye mırıldandı.


***
Arabaya geri döndük ve tıpkı danışman kadının söylediği gibi fakültenin arkasından çıkıp aynı fakülte kadar büyük çok katlı apartmanlardan oluşan konutların girişine vardık.

Justin güvenlikten geçmeden önce arabasının camını açtı ve görevliyi eliyle çağırdı.Dudaklarını yaladı ve her zamanki gibi alnını kırıştırarak adama baktı."Spencer Hastings,arabada.Odasını öğrenmek istiyoruz."

Adam yüzünü buruşturdu."Kimlik görebilir miyim genç bayan?" diyerek bana baktı.

Bir çırpıda kimliğimi çıkartıp adama uzattım ve tepki vermesini bekledim.Güvenlik,kimliğimi inceleyip içerideki bilgisayardan bir kaç şeye bakıp geri döndü ve bu sefer öncekinin aksine gülümseyerek "Bayan Hastings,altıncı bina yirmi sekiz numaralı daire size ayrılmış.Okulunuzda başarılar dileriz."

Gülümseyerek adama baktım ve Justin arabayı çalıştırıp altıncı binaya gidene kadar arkama yaslandım ve heyecandan patlamamak için kendimi zor tuttum.

***
Büyük,gerçekten büyük altıncı binada yirmi sekzi numaralı daireye doğru hareket ederken bir kaç bavulu taşıma teklifinde bulundum ve ağır olmayan bir kaç bavulu elimle alarak önden binaya girdim.

Justin eşyaları taşırken zorlanmıyordu fakat damarları dahi görebiliyordum.Her şeye rağmen gerçekten güçlüydü ve pek de ağırlığı hissediyormuş gibi değildi.

Tanrım,çocuk gerçekten seksiydi.

Üçüncü katın manzarasının olduğu köşede bir odaya vardık ve demir kapıda yazan numarayı okuyarak doğru yerde olup olmadığıma emin oldum.

28
Odamı bulmuştum.Kapı girişinde verilen anahtar ile odanın kapısını açtım ve kapıyı aralayarak içeriye girdim.Oda değildi.Bir evdi.

Ailem cidden ellerinden gelen en iyi odayı almışlardı.Konutta bir mutfak,büyük bir salon,iki yatak odası ve iki banyo bulunuyordu.

Hemen eşyalarımı kendimce daha güzel bulduğum odaya taşıdım ve Justin'e elimle işaret ettim."İçeri gelsene,burası harika değil mi?"

Justin her zaman ki sinir bozucu davranışlarından birini daha takındı."İdare eder işte."

Gözlerimi devirerek baktım ve "Üzgünüm ama ailemin durumu senin durumun kadar iyi değil."

Justin kıkırdadı ve "Sadece şaka yapıyordum." diyerek yanağımı sıktı.

Elini ittirdim ve odada yürümeye başladım."İyi bir espri anlayışın yok."

"Seninde öyle."yüzünü buruşturdu."Sinir bozucu birinden başkası değilsin."

"Ah?"gözlerimi kıstım."Öyle mi düşünüyorsun?"

"Evet."kafasını çevirdi ve bağırarak ekledi."Güzel ve seksi olduğunu mu zannediyordun yoksa?"güldü.

Bu hakarete göz yumamazdım.

Tamam güzel değildim,seksi de değildim fakat bir insan bunun yüzüne vurulmasından hoşlanmazdı.

Dudağımı ısırdım."Tamam bu çok fazla---eğer beni bu şekilde aşağılamaya devam edeceksen gidebilirsin çünkü hayatım boyunca hiç bu kadar aşağılandığımı hatırlamıyorum.Sürtük,kaltak,çirkin,sinir bozucu veya aklına gelen her küfrü üzerimde kullanman--tanrım bunu kaldıramıyorum."

Justin dudaklarını yaladı ve yutkundu.Gözlerimin içine bakmak yerine,kafasını çevirip bir kaç saniye suskun kaldı.Bu durumda özür dilemesi beklenirdi fakat sadece ellerini ceplerine soktu ve telefonunu çıkartıp hızlı aramada kim varsa onu aradı.

Bir kaç çalış sonrası aradığı kişi cevap verdi."Hey,Nathan.Buraya gelmenize ne kadar kaldı?"

Nathan bir şeyler söyledi ve Justin -hala bana bakmayarak- onunla konuşmaya devam etti."Tamam,dostum." diyerek telefonu kapattı ve bana bakmadan ekledi."Sen--burada kalabilirsin.Nathan sana aracını getirir."

"Peki ya sen?"boğazımdaki düğüm beni ağlatmak üzereydi.

Justin gözlerini hala bana çevirmeden yere doğru baktı."Ben gidiyorum--yani sana daha fazla acı çektirmemi istemiyorsun ve ben insanlara acı çektiririm.Seninle işim bitti.Güvendesin ve arabanda bir saat içinde yanında olacaktır."

Yutkundum ve ellerimi yumruk yapıp sıkmaya başladım."Tamam."

Justin başını çevirip kapıya doğru yürümeye başladı ve arkasından ben de gittim.Kapıyı açıp çıktı ve üzerime kapatmadan önce son bir kez durup bana doğru göz ucuyla baktıktan sonra,gerçekten sert bir şekilde kapıyı kapattı.

Sonunda kurtulduğum için sevinmeli miydim yoksa bu veda çok mu kötüydü?İçimden bildiğim en ağır küfürleri kendime saydırarak odama doğru gittim ve valizlerimi boşaltmadan önce annemi arayıp,ona koleje vardığımı ve iyi olduğumu özetledim.

Her şeyden önce çantamdan ayırmadığım Lucas ve benim fotoğrafımın olduğu çerçeveyi yatağımın yanında yerleştirdim.Fotoğrafa iyice bakıp o zamanlar ne kadar mutlu olduğumu hatırlayınca,gözümden damlayan tuzlu sıvıya engel olamadım.











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder