20 Ağustos 2013 Salı

DANGEROUS LOVE BÖLÜM 4. "LOVE IS UNFAIR."

Ağzımdaki lokmayı zar zor yuttum ve içeceğimden bir yudum alarak o iki kelimeyi iyice sindirmeye çalıştım.Ne yani? Biraz önce tanıştığım çocuk muydu?

"Dean dediğin, benden hemen önce buraya giren çocuk mu?Onunla karşılaştık." dedim fısıldayarak.Kimsenin beni duymasını istemiyordum.

Elyssa gözlerini açarak baktı. "Karşılaştın mı?" 

Evet anlamında başımı salladım. "Açıkçası biraz yakın bir tanışmada bulundu.Amacını pek anlayamadım.Onunla oturabileceğimi ve benden hoşlandığını söyledi."

"Bunun çevirisi seninle yatmak istiyorum," dedi Elyssa. "Sakın oyuna gelme.Ben geldim."

"Onunla yattın mı?" dedim şaşkınlıkla. "Ve seni öylece bırakıp gitti mi?"

"Benimle oynadı." dedi gözlerini yemeğine dikerek. Yüzünü buruşturdu. "Baksana,ben aç değilim.Gidip matematik ödevi teslimimden önce son birkaç kere göz geçirsem iyi olur." Kalkmak için ayaklandığında bileğinden tuttum.

"Bunun için bana kızmayacaksın değil mi?" Tek kaşımı kaldırdım. "Ona yüz verecek biri değilim."

Elyssa biraz durdu. "Tabi ki sana kızmıyorum.Yemeğini yedikten sonra beni etüt odasında bulabilirsin.Sadece o sürekli bu masaya bakarken yemek falan yiyemem." Doğru söylediğinden emin olmak için yavaşça başımı sağa çevirdim ve bana doğru göz kırpan Dean Talbot'la karşılaştım.

"Tam bir şerefsiz." dedi Elyssa tükürerek. "Sana yemekte iyi eğlenceler."


***

Etüt odasına gitmek istemedim. Belki Elyssa ciddiydi,gerçekten bana kızmamıştı fakat böyle bir durumda istemese de biraz sinir olacağından emindim. En ufak saçma bir lafımda kavga çıkartabilirdi ve yeni bir arkadaş bulmuşken kaybetmek istediğim pek de söylenemezdi. Hırkamı vücuduma iyice sararak okulun kapısından çıktım ve arkadaki ağaçlandırmaların içinde bir bank bulmayı umut ettim.

Büyük bir ağacın gölgesinde bir bank vardı.Kazanmanın verdiği mutlulukla ilerledim ve banka oturdum.Telefonuma kulaklığımı bağladım ve rastgele bir şarkı açtım.

Huzur benim için buydu.Fakat huzur benim için çok da uzun sürmüyordu."Naber?" dedi Justin yanıma doğru ilerlerken.Gözlerimi devirdim.

"Yalnız kalmaya çalışıyorum." Sahte bir gülümseme takındım. "Lütfen başka bir yere otur."

"Sanırım bugün yalnız kalamazsın." dedi gülümseyerek. "Seni sevdim.Uğraşmak çok eğlenceli."

"Kızlarla uğraşabilirsin ama ben her kız gibi çıkmayabilirim." Bu çok basit bir cümleydi. Söyledikten hemen sonra ekledim. "Bir gün birilerinin seni odanda ölü bulmasına sebep olabilirim." Bu tamamen gerçekti.

Güldü. "Cinsel bir ilişkiden sonraysa evet." Aklı fikri seks yapmaktı.Onu öldürdüğümüzde dünya bize teşekkür edecekti.Romantizme veya anlayışa karşı tek bir damla bulunmadığından emindim.Ruhu tamamen boştu.Belki ölmemişti ama içi çoktan gitmişti.

Ona acınası bir şekilde baktığımı fark edince ciddileşti. "Burada seni yalnız görünce gelmek istemiştim sadece.Seninle uğraşmak için değildi."

"Senin tek yaptığın benimle uğraşmak." dedim dişlerimin arasından. "İçin ölü gibi Justin.Seni hayatta tutan hiçbir şey yok." bunu durduk yere neden söylediğimi bilmiyordum ama Justin biraz alınmış gibiydi.Söylediğim anda pişman oldum ve ne diyeceğini çok merak ettim.

Büyük ihtimalle ağzıma sıçacaktı. Justin sesi titreyerek cevap verdi. "Yanılıyorsun." Derin bir nefes aldı ve "Kardeşim var." dedikten sonra arkasına bile bakmadan yanımdan uzaklaştı.

İşte şimdi bok gibi hissetmiştim. "Justin!" diye seslendim banktan kalkmadan.Bana dönmeden yürümeye devam etti. Ona neden böyle davrandığımı da bilmiyordum gerçi. Ailemin ölmesine sebep olan o değildi. Sadece öldürüp babasına acı çektirmek istiyordum o kadar.

Banktan kalktım ve daha yakınına gelerek bir kez daha bağırdım. "Lütfen bekle!" Justin adımlarını yavaşlattı ve en sonunda durdu.Yanına doğru yürüdüm ve ona doğru utanç içinde baktım.

"Üzgünüm." dedim fısıldar gibi. "Sana öyle davranmamalıydım.Senin hakkında bir şey bilmeden öyle iğrenç şeyler söylemek istememiştim.Bir anda ağzımdan çıktı."

"Sorun değil." dedi titrek bir sesle. O zaman ona bakmaya cesaret ettim ve gözlerinin kanlanmış olduğunu gördüm. Ve ıslak.

"Ağladın mı sen?" dedim acı içinde. "Justin neden?" Sesim titremişti.

"Zor zamanlar geçirdim.Ve emin ol bende ruhumun olmadığını o kadar çok düşündüm ki.Bunu bir de sen söyleyince ben,aslında güçlü biriyim.Ağlamazdım." Elini gözlerine götürüp silmeye çalıştığında elini tutum ve aşağıya geri indirim.

Kendi elimi yanağına götürerek yavaşça baş parmağımla onun yerine gözyaşlarını ben sildim,ona doğru uzun süre baktım ve "Gerçekten çok özür dilerim." dedim.

Justin yapmaması gereken bir şekilde kafasını bana doğru eğdi ve dudaklarını dudaklarıma bastırdı.Midemde uçuşan kelebekleri hissetmiştim. Beynimin çalışmaya başlaması bir iki saniye kadar sürdü ve ne olup bittiğini o zaman kavramaya başladım.

Onu öpmek yanlıştı fakat kendimi durduramıyordum.İzin bekler gibi yavaşça geri çekilmeye başladığında kollarımı boynuna sardım ve kendime daha fazla yakınlaştırdım,bunu izin olarak aldı ve bir kez daha öpmeden önce sırıttı. Büyük bir adrenalin dalgası tüm damarlarımdan geçti ve bu garip his her an alev alabilir gibi hissetmemi sağladı.

Kalçalarımı avuç içleriyle sıkarken üzerime biraz daha eğildi.Parmakları tenimde dolanırken dişleriyle alt dudağımı çekiştirdi.Öpüşmenin ortasında inledim, parmaklarımı saçlarının arasında dolaştırdım.Kalçalarımı sıktığında nefesimin kesildiğini hissettim.Üzerime daha sert yüklendi ve elleri kalçalarımı daha da sıktı. Bir anlığına geri çekilip kafasını sağa yatırdı ve dudaklarını tekrar benimkilere bağlayarak bir kez daha diliyle ağzımdaki yerini buldu.


Soğuk ellerini çıplak kalçamda hissetmeden önce ellerini pantolonumdan içeri soktuğunu fark etmemiştim bile.
Tekrar nefes nefese kaldım ve şok içinde gözlerimi açtım.Öpüşmemize karşılık gülümsedi, alnını benimkine dayadı.Yüzümü biraz sağa çevirdiğimde ve nefes alışverişimi kontrol etmeye çalıştığımda herkesin bize baktığını fark ettim.

Biraz önce burası daha boştu sanki,diye geçirdim içimden.Birkaç kızın bizi videoya aldığını görünce iyice rahatsız oldum ve kafamı öne eğdim.

"Yoklarmış gibi davran," dedi Justin. "Güçsüz biri olduğunu düşünmelerini istemiyorsan."

Gözlerimi sıkıca kapattım ve sanki sadece Justin varmış gibi düşünmeye çalıştım.Gözlerimi tekrar açtığımda ela gözlerini gördüm ve cidden sanki Justin varmış gibi hissetmeye başladım.Mükemmel bir şekilde gülümsedi ve kulağıma doğru eğilip önce kulak mememi yavaşça ısırdı ve beni tahrik etmeye çalıştı.

Gerildim ve derin bir nefes aldım. Justin "Belki ruhum olmayabilir fakat iyi öpüşürüm." dedi ve göz kırptı.

Gözlerimi devirdim. "Bunun için özür dilemiştim."

"Biliyorum." dedi gülümseyerek. "Sadece söylüyorum."

***

SKYLAR 

Öğle arasını fırsat bilerek çantamdan tabletimi çıkarttım,taşınabilir internetimi kullanarak banka hesabıma baktım ve babamın bana para yüklemediğini gördüm.Kaçtığımı biliyordu,sürekli arıyordu fakat dışarıda ne halde olduğum onu pek ilgilendirmiyor gibiydi. Okula bile gelmemişti.

Justin'in parasını kullanmaktan başka çarem yoktu,o benim kardeşimdi ve kendi parasını kazanıyordu.Babam bana para yollamayarak eve geleceğimi düşünüyorsa hayır,ondan bir adım daha uzaklaşıyordum.Elimi saçlarıma götürerek çekiştirdim.Öne bakarak düşünmeye başladım.

Kendimden geçtiğimi düşündüğüm bir anda bir boğaz temizleme sesiyle irkildim. "Sen yemiyor musun?"

Tanımadığım bir çocuk kapının iki yanına ellerini koymuş ve başını öne çıkartmış bir şekilde gülümsüyordu.Cevap vermeyince ekledi. "Lütfen yemek yemeyi sevmediğini söyleme."

Başımı salladım. "Hayır yemek yemeyi severim." dedim onu rahatlatmak için. "Sadece bugün yemek yemek istemiyorum,şu an."

"Bende." dedi ve göz kırptı. Yanıma yaklaşarak devam etti. "Aslında sadece matematik öğretmeni burada çantasını mı ne unutmuş,onu almam için gönderdi."

Masaya bakarak siyah çantayı gördüğümde onun burada olduğunu daha önce fark etmediğim için sessiz kaldım.Çocuk çantayı aldı ve gitmek için kapıya ilerledi.Durdu ve bana döndü. "Bu arada,ben Nathan.Nathan Walker."

"Skylar." dedim hızlıca. "Skylar Bieber."








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder