1 Ağustos 2013 Perşembe

BUSINESS THINGS - Bölüm 39.




Bir şarkı önerisi yapmak istiyorum bununla dinlemenizi istiyorum çünkü bu şarkı asla benim için eskimedi ve çok da anlamlıydı. http://www.youtube.com/watch?v=wXAVXTcPRG4
Öncelikle bekletme sebebim daha önceki bölümün hakkının alabilmekti. Ve aldım. Bunun için hepinize GERÇEKTEN ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM. Çünkü iyi bir görüntülenme sayısı aldım ve bu 20 gün içinde yükselecek gibi de gözüküyor. Şimdi bölüm biraz duygusal olabilir fakat ben beğeneceğinizi umuyorum. İyi okumalaar.

NATHAN

"Ona...ona ne oldu?" Valentina şaşkına dönmüştü.Sesi çok ince çıkıyordu ve ağzını elleriyle kapamıştı.Austin'in bilinci pek de açık değildi.Onu kucağımda taşımak zorunda kalmıştım. Diğer çocuklar da hemen bize doğru koştu,bana yardım ettiler ve bodrum katındaki hastane odasına götürmek için asansöre doğru hep birlikte ilerledik. Valentina hala cevaplar almak istiyordu. "Ne oldu dedim!"

"Bak bunu bilseydim söylerdim.Ama ben de bir şey bilmiyorum." Austin'in ayaklarından tutarak diğer çocuklara deste verdim. "Onu İngiltere sanıyorduk."

"Sanırım hepimiz oyuna getirildik değil mi?" Dedi yanaklarına doğru birkaç damla yaş akarken.

Derin bir nefes alarak açılan asansörün içine Austin'i yerleştirmelerine yardım ettim ve takımdan iki çocuk,Valentina ben ve Austin asansöre bindik. Biri bodrum katının düğmesine bastı ve hareket etmeye başladık. Valentina'ya döndüm. "Ona işkence etmişler."

Ağlamasının artmasından başka bir şeye yaramadı. Ellerini avuç içlerime alarak "Nefes al.Derin bir nefes al." dedim. Valentina nefes aldı ve dışarıya verdi. "Bu hiçbirimizin suçu değil ve o da yaşayacak tamam mı?"

Başını hafifçe sallayarak onayladı. "Ve bu da bana bağlı."

JUSTIN

Hemen eve gitmek istiyor muydum?Kesinlikle hayır. Nathan işleri yoluna koyardı. Eğer şimdi eve gidersem,herkes neler olduğunu soracaktı ve şu an insanlara bir şeyler anlatmak istediğim pek söylenemezdi.

Başımı koltuğa yaslayarak derin nefes verdim.Kesinlikle çuvallamıştım.Spencer'la olmam için babasının güvenine ihtiyacım vardı ve o adamın kıçını ölmekten kurtarsam bile suçlunun ben olduğunu düşünecekti.Spencer'a mesaj atıp atmama konusunda biraz tereddütlüydüm fakat onunla bir şekilde konuşmam gerekiyordu.Telefonumu tekrar elime alarak mesaj bölümüne girdim ve yazmaya başladım.

Kime:Spencer Konuşmalıyız.

Gerçekten kafa karıştıran bir mesajdı. Spencer'ın telefonunu almamış olmalarını düşündüm ve beklemeye başladım. Umarım mesajı babasından önce görürdü.

Kimden:Spencer Nasıl?

Haklı bir noktaydı. Nasıl konuşacaktık? Hiçbir fikrim yoktu. Belki okulda konuşabilirdik. Tabi babası yanında bir düzine korumayla okula göndermezse,diye geçirdim içimden.

Kime:Spencer Yarın?Okulda?

Bu mesajı attıktan sonra okulda yalnız konuşmamızın imkansız olduğunu anladım.Erken çıkabileceğini de sanmıyordum. Mesaj sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım ve telefonun kilidi açtım.

Kimden:Spencer Okulda beni bekleyen bir koruma olacak ve giriş saatlerinden çıkış saatimize kadar okulda ve senden uzakta olduğumu kontrol edecek. Bunu yapacağını biliyorum. Babamı tanıyorum. Okul hiç de iyi bir yer gibi gözükmüyor.

Evet.Kesinlikle kötü bir fikirdi.

Kime:Spencer Babanlar şu an sizin dairenizde mi?

Aklımda bir fikir vardı.Babasının ayağına kadar gidecektim fakat kendimi pek göstermeye niyetli değildim tabiki.

Kimden:Spencer Hayır.Babama beni burada yalnız bırakmalarını söyledim.Bir otelde kalıyorlar.

Ve bu kız bana saatlerdir ne zaman konuşabileceğimizi mi soruyordu?Babası evinde bile değildi ve ben oraya elimi kolumu sallayarak gidebilirdim.

Kime:Spencer Tanrım bu evine elimi kolumu sallayarak girebileceğimi mi söylüyor?


İçimden lütfen evet desin diye geçirdim ve geçen her saniye bir yıl gibi gelmeye başlamıştı.

Kimden:Spencer Evet.Ve lütfen acil kapıyı kullan.Kesinlikle biri de dışarıdan beni izliyor.

Babası zoru oynuyordu. Fakat ben daha zorunu oynayabilirdim.

***


Aynı söylediğim gibi acil çıkış kapısından apartmana girdim ve her olasılığa karşı yavaşça ilerledim. Merdivenleri kullandım ve koridora geçmeden önce kendimi göstermeden Spencer'ın kapısına doğru baktım.Temizdi.

İlerledim ve kapıyı hafifçe tıklattım.İçeriden yürüme sesi geldiğinde derin bir nefes alarak dışarı verdim.Kapı yavaşça açıldı ve Spencer bana doğru bakmadan bekledi.Bir tutam saçını kulağının arkasına atarak alt dudağını yolmaya devam etti.

Elimle çenesini tuttum ve yukarıya kaldırdım. "Bebeğim..." fısıldayarak konuşmuştum. "Lütfen bak bana."

Yavaşça gözlerini bana doğrulttu ve bir anda beni içeriye çekerek yüksek bir sesle "Aman Tanrım ne oldu sana böyle?" dedi.

"Baban." dedim ve devamını getirmeden sustum. "Sorun yok ki. Acımıyor bile."

"Benimle dalga mı geçiyorsun?" Dedi ve içeriye gidip muhtemelen ilk yardım çantası getirmek için geriye döndü. Bileğinden tutarak kendime çektim ve alnını alnıma dayadım. Nefeslerimiz birbirimizin yüzüne çarparken Spencer'ın burnunu öptüm ve fısıldadım. "Sakinleş."

Ellerimden birini yanağına koyarak baş parmağımı gözlerinden düşen birkaç göz yaşı damlasını sildim. "Geçti. Her şey iyi olacak."

"Bunu deme." dedi dişlerinin arasından. "Bir şeylerin iyi olduğu falan yok.Bugün de iyi geçecekti Justin. Hayat bizim için değil. Hiçbir şey bizim birlikte olmamızı istemiyor gibi.Bundan nefret ediyorum."

"Sakinleş." dedim tekrar ve alnını öptüm. "Ben yanındayım. Biz birlikteyiz. Her şey geçti."

Spencer yavaşça parmak uçlarında doğruldu ve dudaklarını dudaklarıma yavaşça değdirdi. Öpmek için izin bekliyormuş gibi dokundu ve ben de bunu fırsat bilerek dudaklarına yapıştım. Aylarcasına öpüşmemiş gibi,sanki uzun süredir içimizdeymiş gibi öptüğünü hissettiğimde,bundan gerçekten hoşlandım. Spencer beni tüm duygularını dışarı vurarak öpmeye devam etti ve en sonunda geri çekilerek bana yavaşça sarıldı.

Elimi tutarak banyoya doğru yavaşça yürüdü ve geldiğimizde sağ çekmeceden bir pamuk çıkartarak ıslattı.Aynadan kendime baktığımda gözümün morardığını,dudağımın patladığını ve iyice kanamış olduğunu gördüm. Spencer yavaş hareketlerle pamuğu yüzüme değdirdi ve dişlerimden çıkan acı sesiyle geri çekti. "Üzgünüm." dedi bana bakarken. "Ama bunu temizlemem gerekiyor."

"Sen devam et. Daha kötülerine de katlanmıştım. Tabi o zaman bana pansuman yapan olmamıştı." dedim gülümsemeye çalışarak. Fakat dudağımdan yayılan acıyla garip bir şekil aldım Spencer gülmemek için kendini tutarken yavaşça sırıttı. "Bence Tanrı ne yapacağını iyi biliyor."

"Ne alaka?" dedim anlamadığımı fark ettirerek. "Yalan attığımı mı düşünüyorsun?"

"Sadece söylüyorum." dedi gülümseyerek. "Haklısındır fakat hayatında bir sürü kız olduğuna eminim."

Tek kaşımı kaldırmaya çalıştığımda onun da çok acıdığını fark ettim ve vazgeçtim. "Yalan söylemek istemiyorum. Evet hayatımda gerçekten ateşli kızlar oldu."

Spencer bana vurmak istercesine baktı. "Dua et ki,yaralısın."

"Ama hiçbiri senin kadar ateşli değildi." dedim ona büyük bir hayranlıkla bakarken. Biraz bekledi ve bana doğru bakarak gülümsedi ve tekrar ciddileşerek elindeki pamuğu dudağıma değdirdi ve yavaş hareketlerle temizledi. Kaşıma ve alnımdaki yarayı da aynı şekilde temizledi ve pamuğu yanındaki çöpe attı.

Spencer çekmeceden en nefret ettiğim temizleyici olan solüsyonu çıkarttı ve sürmek için kapağını açtı.

"Spens." dedim fısıldayarak. Kafasını yaptığı işten kaldırarak bana baktı.  Cevap verdim. "Sürecek bir kremin falan var mı,ben,bek solüsyon sevmem."

"Ah," dedi kapağı geri kapatırken. "Tamam."

Çekmeceden bir krem çıkartarak bir parmağının üzerine sıktı ve önce dudağımın üzerine ovalayarak uyguladı ve daha sonra yüzümdeki diğer yaralara geçti. İşini bitirdiğinde,kaşımdaki yara için bir yara bandı çıkarttı ve yapıştırdı.

( HER NE YAPIYORSANIZ DURUN. EĞER NEXT TO YOU BİTMEDİYSE KAPATIN. VE NE DİNLİYORSANIZDA KAPATIN. BUNDAN SONRASINI KESİNLİKE BU ŞARKIYLA OKUYUN. LÜTFEN. BU BİR ÖNERİ FAKAT ZORLADIĞIM BİR ÖNERİ AHAH. ŞARKIYI AÇTIYSANIZ OKUMAYA DEVAM CANLAR HADİ ÖPTM BB. http://www.youtube.com/watch?v=sU-XPQlv14c )

Gülümseyerek dudağımı hafifçe öptü. "Bitirdim."

Hafifçe gülümsemeye çalıştım. "Seni seviyorum."

"Bende seni seviyorum." dedi ve ellerini boynuma dolayarak ensemdeki saçlara dokunarak beni baştan çıkarttı. Kalçasından destek almasını sağladım ve üzerime çıkartarak yatağına doğru ilerledim. Onu yatağa kadar taşıdım ve yatırdım. Üzerine doğu uzandım ve ellerimi yatağa koyarak ağırlığımı üzerine vermedim.

Spencer doğrularak dudağımı öptü ve geri çekildi. "Yaralasın."

"Umurumda değil." dedim sırıtarak.

Gözlerini devirdi. "Benim umurumda." Vazgeçerek yanına doğru uzandım ve Spencer hemen yan dönerek göğsüme doğru yattı. "Çabuk pes ettin."

"Nasılsa bir gün istediğimi alacağım." Saçlarını öptüm ve tekrar arkama yaslandım. "Buradan gitmeye ne dersin?Gideceğimiz çok iyi bir yer biliyorum."

"Neresi?" dedi uykulu bir sesle.

Sırıtarak yatakta doğruldum. "Bunu sana söyleyeceğimi cidden düşünüyor musun?"

Gözlerini devirdi. "Hayır."

"O zaman hemen gidelim."

VALENTINA

"İyi iş çıkarttın." Dedi Dean omzuma dokunup destek vererek. Elimdeki kanlı eldivenleri çıkartarak çöp kutusuna attım ve gülümsedim. Bakışlarımı odada yatan bilinci kapalı Austin'e anlık çevirdim ve "Onun için yapmayacağım hiçbir şey yok."

"Onu seviyorsun." dedi Dean buruk bir sesle. "Bu anlaşılıyor."

Bunu inkar etmenin bir anlamı yoktu. Tabi ki onu seviyordum. "Evet."

"Bu seninle işimin bittiğini mi gösteriyor?" dedi her zamanki tatlı bakışıyla. "Vale sana değer veriyorum.Her zaman verdim."

"Biliyorum." dedim elimi uzatıp Dean'in elini tutarak. "Ben de sana değer veriyorum. Belki sadece o şekilde değil. Bunu anlaman gerekiyor."

"Anlıyorum." dedi gülümseyerek. Dean gerçekten çok iyi bir insandı. "Zate kardeşime kavuştuğumda buradan hemen gideceğim.Bu takımda sürekli olmayacağım."

"Bu çok üzücü olur.Ama sanırım senin mutlu olacağın şekil bu." dedim gülümseyerek. Dean onaylayan bir bakış attıktan sonra odadan çıkmak için ilerledi. Kapıya geldiğinde ona seslendim. "Ve Dean."

"Efendim?" diyerek bana döndü.

Dudağımı yaladım. "Her zaman yanında olacağımı bil." Dean gülümseyerek odadan çıktı.

***

"Sana seni sevdiğimi çok daha önce söylemeliydim." Dedim Austin'in bilinci kapalı bir şekilde yattığı yatağa karşı. Elini tutarak sıktım. "Kalktığında duymanı sağlayacağım."

Duymadığını umuyordum fakat yinede insan duyduğuna inanmak istiyordu. "Seni her zaman sevdim.O salak Spencer ve arkadaşının kıçını Steven'dan kurtarmak için gittiğimizde Spencer'la ilgilendiğini sanmıştım."

Güldüm. "Seni kıskanmıştım.Söylemesi bile zor ama kıskanmıştım." dedim ona bakarak. Biraz bekledim ve derin bir nefes aldım. "Kalk artık Austin.Benim için kalk."

Şimdi tıpkı filmlerdeki gibi gözlerini açacağına inanmıştım.Uyanacağını ve bana güleceğini.Kalktım ya gerizekalı diyeceğini.Belkide sarılırdı.Biraz bekledim.Buna o kadar çok inanmıştım ki,gerçekleşmediği her saniye neden bu kadar geciktiğini sorguluyordum.

Hayır,tek bir kıpırdama bile olmuyordu.Austin hala orada yatıyordu.Ve ben de belkide saatlerce burada bekleyecektim.Üzerime çekmeceden bir battaniye almak için doğruldum,burası biraz soğumuştu.Çekmeceyi açtım ve içinden yünlü bir kazak ve battaniye çıkararak geri kapattım. Yünlü kazağı giymek için odadaki aynaya doğru ilerlemeye başladığımda arkamdan duyduğum kıpırtı sesleriyle hemen yatağa çevirdim kafamı.

"Vale." dedi bir ses zor konuşarak. Austin yavaş yavaş kıpırdamaya başladı. Gözlerini yavaşça açmaya başladığında hızlıca yanına yürüdüm ve elini ellerimin arasına alarak birkaç damla gözyaşımın akmasına engel olamadım.

"Uyandın,"dedim gözyaşları içinde. Austin nerede olduğunu anlamadan gözlerime baktı ve bir şey demek için konuşmaya çalıştı. Yorulmasını istemediğim için önce davranarak "Artık güvendesin. Kendini zorlama tamam mı? Sabaha kadar yanına kalacağım."

Kafasıyla onayladı fakat konuşmak için tekrar hareketlendi.Onu susturmak için "Austin lütfen." dedim fakat ne söylemek istiyorsa bunun önemli olduğunu gözleriyle belli etti. Yatakta doğrulmasına yardım ettim ve arkasına iki yastık koydum. Ellerini tekrar tutarak yavaşça konuşabileceğini anlatan bir bakışla ona baktım ve biraz yaklaştım. Belki fısıldayabilirdi.

"Ben.." dedi kendini zorlayarak. Acı çektiği belliydi. Nefes almakta bile zorlanıyor olabilirdi çünkü vücudunda boydan boya kesik izleri vardı. Biraz bekleyerek güç kazanmak istediğini anladığımda ona zaman verdim ve elini sıktım. Gülümsedi. "Seni seviyorum."

Yavaşça gerildim. Bunu söylemek için saatlerce beklemiştim ve uyandığında o söylemişti. Biraz afalladım.

Elini daha çok sıkarak dudaklarına doğru dudaklarımı bastırdım ve öptüm. "Seni seviyorum."

NATHAN

"Ben çıkıyorum." dedim Isaac'e. Bizim çocuklardan biriydi. "Sevgilimi yatakta bırakıp buraya geldim de."

"Acil olduğunu anlayacaktır." Dedi Isaac. "Merak etme."

"Hayır." dedim ceketimi giyerken. "Daphne'yi tanımıyorsun.O tam bir baş belası." Araba anahtarını cebime atarak kapıya ilerlediğimde Isaac güldü.

"Ama onu seviyorsun." dedi.

Geriye döndüm ve Isaac'e baktım. "Ona aşığım."

***

Daphne hala uyanmamıştı.İçeriye anahtarla girdim ve ona bıraktığım not kağıdını geri alarak yatağa doğru ilerledim. Alnını öperek uyandırdım. Uykulu bir şekilde "Neredeydin?" dedi.

"Gittiğimi anladın mı?" dedim üzerimi fark etmeyecekmiş gibi.

"Evet şapşal." dedi gülerek. "Ne olmuştu?"

"Not bırakmıştım." dedim bir kez daha öperek. Yatağın ucuna oturdum. "Austin. Onun İngiltere'de olduğunu sanıyorduk fakat onu hava alanında yakalamışlar.Yaklaşık bir haftadır işkence edip duruyorlarmış.Justin bana mesaj attı ve onu almamı istedi. Onu aldım ve Valentina'ya götürdüm."

"Tanrım!" dedi Daphne ve yataktan hızlıca kalktı. "Yaşıyor değil mi?"

"Şu an uyanmış.Çocuklar aradı.Durumu çok iyiymiş." dedim gülümseyerek.

Daphne derin bir nefes aldı. "Ve ben bunlar olurken uyuyor muydum?Beni uyandırmalıydın."

"Uykunu almanı istedim." dedim suçlu hissederek. Bence de uyandırmam gerekiyordu. "Hadi ama kızma.Seni nasıl uyandırıp telaşa sokabilirdim ki?"

Dudaklarını dudaklarıma bastırarak yatağa doğru çekti. "Seni seviyorum."

Gülerek alt dudağını çekiştirdim ve üzerine çıktım. "Ben de seni seviyorum."

SPENCER

"Cidden Justin,nereye gidiyoruz?" Bu yaklaşık olarak 9548765498. söylememdi ve hayır,hala cevap vermemişti. "Kafayı yemek üzereyim."

"Az kaldı." dedi Justin sırıtarak. "Çok az.Biraz daha sabret."

"Bu kolay mı sanıyorsun?" Dedim gülümseyerek. "Her saniye bir asır gibi."

"Spencer sadece bekle." dedi ciddi bir sesle.

Gerildim. "Neyden kaçıyorsun Justin?"

"Bir şeyden kaçtığım yok." Evet kesinlikle bir şeyden kaçıyordu. Alt dudağını ısırdı ve yolda geri odaklandı.

Gözlerimi devirdim. "Daha fazla yalan yoktu."

"Bir şeyden kaçmıyorum Spencer." Yalan attığını anlayabildiğimi neden kabul etmiyordu?

"Söyle artık.Bir şey olduğunu anlayabildiğimi biliyorsun." dedim son bir kez denemeye değer olduğunu düşündüğüm için. Bana anlatması gerekirdi değil mi? Kız arkadaşıydım.

"Bugün Steven durduk yere gelip saldırılmış süsü verip gitmedi Spencer.Sana her şeyi anlatacağımı söylemiştim ya,işte şimdi tam vakti." Arabayı kenara çekti ve motoru durdurdu. Emniyet kemerini çözdü fakat bana bakmadan anlatmayı seçti. "Steven bir hafta önce Austin'i İngiltere'ye gidecek uçağına binmeden hemen önce yakalamış.Bunu hiçbirimiz beklemiyorduk."

"Tanrım!" dedim bir anda şaşkınlıkla. "O şimdi iyi mi?"

"Bekle Spencer." dedi bana bir anlık dönerek. Tekrar yola bakmaya başladı ve devam etti. "Tuvaletteyken bana sonumun geldiğini söyledi.Yani Austin'in neler yaptığını takip bile etmemiştim.Çocuklarla ilgili hiçbir şeye dikkat etmemiştim.Bana senin benim sonumu getirdiğini söyledi."

"O senin düşmanın,buna hak vermedin değil mi?" dedim gözlerim şaşkınlıkla dönerken.

"Tabi ki hayır." Justin bana döndü ve elimi tuttu. "Sadece o sırada Austin'in yaşamı söz konusu olduğu için geceden vazgeçtim. Aklımda bir arkadaşımın yaralı olduğunu söyleyip bir kaza süsü vererek dışarı çıkmak vardı fakat Steven benden önce davranarak ailenle aramı da bozmak istedi. Planını uyguladı."

"Steven'ın sadece gelip Austin'in ellerinde olduğunu söyleyip gitmesini beklemiyordun herhalde Justin?Bunun karşılığını alması tam da onun işi." dedim diğer elini de ben uzanıp tutarken. "Çocuklar onlara değer verdiğini biliyor."

"Şu an evde Austin'in yanında olmam gerekirken seninle hiçliğe gidiyorum.Bu kaçmak." Gözlerini yere doğru çevirdi.Benimle olmaktan mutluydu fakat kendini suçlu hisseder gibi bir konuşma yapıyordu.

"İstersen oraya geri dönebiliriz.Sen de Austin'i görürsün,onun yanında olursun." Elini tuttuğum elimi çektim ve yanağına götürdüm.Çenesini okşayarak ekledim. "Senin mutlu olacağın şeyi yapmak istiyorum."

"Ama seni oraya götürmek istiyorum." Dedi suçlu hissetmeye devam ettiği bir sesle. "Biraz da olsa sana orayı göstermeliyim.Bunu kabul eder misin?"

"Tabi." dedim gülümseyerek. "Sen mutlu olacaksan her şeyi yaparım." Justin çenesindeki elimi dudağına götürüp avuç içimi öptü.

"Seni seviyorum."

***

"Tanrım,burası harika." dedim gözlerim büyülenmiş bir şekilde yıldızlara bakarken. Justin beni hiçliğin ortasında bir yere getirmişti. Bir çınar ağacının altına park etmişti ve bagajından bir battaniye çıkartarak metrelerce aşağımızdaki denize doğru çimlere uzanarak onu önce bana ve kalan kısmını da kendisine sarmıştı.

Ay sanki tam yanımızdaymış gibi parıldarken,dolunay tüm gerçekliğiyle kendini gösteriyordu.Justin sağına dönerek yanağımı uzunca öptü. "Ben başka manzaraya bakıyorum.Fakat evet burası da harika."

Güldüm. "Senden nefret ediyorum.Sürekli utanmama sebep oluyorsun." Gece bile yüzümün kıpkırmızı gözüktüğüne emin bir şekilde kafamı öne eğdim.

"Hayır beni seviyorsun." dedi Justin tüm özgüveniyle.

Kafamı ona doğru kaldırdım ve gözlerine bakarak "Nefret ediyorum." dedim ve ardından güldüm.

Justin de güldü. "Seviyorsun.Hadi ama Spencer.Seviyorsun." biraz geri çekilip güldükten sonra kafasını yanıma yaklaştı ve alnını alnıma dayadı.

Nefeslerimiz birbirine çarparken burnumu onun burnuna sürttüm. "Seviyorum."

*HİKAYEDE GERÇEKTEN İYİ YERLERE GELİYORUZ DEĞİL Mİ?BEN KENDİMİ HER BÖLÜMDE GELİŞTİRDİĞİMİ HİSSEDİYORUM ASLINDA :)

*DAHA ÖNCEKİ BÖLÜM BİRAZ FAZLA HAREKETLİYDİ BU DA DUYGUSALDI. NATHAN&DAPHNE , JUSTIN&SPENCER VE VALENTINA&AUSTIN CEPHESİ ŞEKİLLENDİ.

*GÖRÜNTÜLENME SAYISINA VE GEÇEN ZAMANA BAĞLI OLARAK BİR HAFTA İÇİNDE YENİ BÖLÜMÜN GELECEĞİNE GARANTİ VEREBİLİRİM SANIRIM.




























Hiç yorum yok:

Yorum Gönder