JUSTIN
Tüm bombaların teker teker birbirlerini patlatarak büyük bir şölen yaratmasını bir çalının arkasından izlemek,patlamaya bu kadar yakın olmak,çok müthişti.Biraz tetikleme ile bu şekilde patlama görülmesinin nedeni,Jason'un malzemelerinin cidden iyi olmasıydı.Eğer bunu ailem üzerinde kullansaydı,cesetleri dahi tanınmayacak hale gelmişti.
Tanrıya şükürler olsun ki,her şey çözülmüştü.Bieber takımı öne geçmişti ve kendimi gerçekten rahatlamış hissetmiştim.Arkaya doğru giderek beni arabada bekleyen,diğer çocukların yanına ulaşmayı umduğumda bir çift el beni yakamdan tutarak çimlere doğru fırlattı.
Sandığımdan başkası değildi, "Steven," diye gülümsedim dumandan zar zor kurtulmuş ve korkmuş bedenine karşı. "Oyunların suya mı düştü yoksa?"
"Hayır Bieber,"dedi dumandan etkilendiğini gizlemeye çalışan bir ses tonuyla.Birkaç kez öksürmekten kendini alıkoyamadı ve üzerime doğru yürümek yerine gülmeye başladı. "Aileni kurtardın,tüm bombalarımı,bir sürü adamımı,hatta belkide o lanet Jason McCann'i bile alt ettin."
"Amacım zaten buydu McQuenn." dedim sırıtarak. "Beklediğim bir şeydi.Benim yaşamımda kaybetme diye bir şey olmaz."
"Hayal kırıklıkları." dedi içten içe gülerek. "Hoşlanır mısın?"
"Hayal kırıklıklarından mı?" dedim sanki anlamamış gibi. "Annen sana şeker alacağını söyleyip de almadı mı Steven?Bu seni üzmüş olabilir."
"Güldürme beni." Dedi bakışlarını derinleştirip ciddileşirken. "Kız arkadaşın..."
Bir anda her şey durmuş gibi hissettim. "Ne olmuş ona?"
"Senin başının dertte olduğunu sandığı için,şu an Andrew'la birlikte ve bir anlaşma yapmak üzereler.Senin kurtulman için.Kendini feda etmeye hazır.Hatta saat kaç bilmiyorum ama,geç bile kalmış olabilirsin."
"Şaka yapıyor olmalısın." dedim ateş soluyarak. "O kabul etmez."
"Konu sen olunca gözünü bile kırpmadan kabul eder Justin." diyerek biraz öksürdü.Duman etkisinden kurtulmadığı belliydi. "O sana bağlanmış."
Arabama doğru hızlı adımlarla ilerlemeden önce son kez dönerek Steven'ın tam ağzının ortasına elimi gelişigüzel sallayarak yumruk attım,kanın burun damarlarını delerek dışarı çıkmasına şahit oldum ve her şeyi geride bırakarak ilerlerken arkamdan duyduğum hırıltıya kulak bile asmadım. "Belki de çok geç kaldın Bieber."
SPENCER
"Delirmiş olmalısın." Dedim birkaç adım geri çekilirken. "Justin'in başı dertte falan değil.Bunu kanıtla,ve istersen öldür beni.Tamam mı?"
"Ya bunu kanıtlamazsam?" Dedi gözlerini üzerime dikerek. "Hayır kanıtlamayacağım,peki ölümün eşiğinde olup olmadığını öğrenmem ne kadar sürer biliyor musun?Sadece birkaç saniye.Fakat bunu yapar mıyım?Hayır."
"Bu oyuna gelmeyeceğim." Dedim ellerimi önüme birleştirerek. "Justin buraya geldiğinde iki parça olan şey olacaksın."
"Bunu göreceğiz tatlım." Dedi gülerek. "Justin seni kurtarmak için gelmeyecek bile."
"Buna ihtiyacım olduğunu mu sanıyorsun Andrew?" Ayaklarımı kapıya doğru yavaşça hareket ettirirken,hareketlerimin göze batmamasına dikkat ettim. "Ailem ve ailen aşağıda.İyi bir çığlık,onları buraya kolayca getirir.Bana hiçbir şey yapamazsın."
"Neden yapamam?Bir kaza süsü vererek üzgünmüşüm gibi başında ağlayabilir ve kendimi acındırabilirim.Tek tanık ben olacağım unuttun mu?" dedi gülerek. "Sana istediğimi yaparım."
"Yapamazsın." Dedim dişlerimi sıkarak.Kapının kenarındaki sert bir viski bardağını elime alıp Andrew'in kafasında kırmadan önce yavaşça konuştum. "Çünkü ilk hareketi ben yapacağım."
VALENTINA
Çalan kapıya doğru ilerlerken Justin'in beni saldırıya dahil etmemesi yüzünden biraz kırgın olduğumu kabul ettim.Koridorda ilerlerken,üzerimde ne olduğunu -veya ne olmadığını- bir saniye bile düşünmedim.Gelen her kimse,bunu zaten biliyordum.Tahmin ediyordum.
İnsanlar işleri düştüğünde buralarda olurdu.Ben evden gideli yaklaşık bir yıl oluyordu fakat,kimsenin aklına gelmemiştim,evet buda çok iyiydi doğrusu.İlerleyerek kapı tokmağını çevirdim,bana doğru bakan bir çift göze doğru sırıttım ve tahmin ettiğim kişi olduğu için derin bir nefes verdim. "Dean."
Hiç değişmemişti."Bebeğim." diyerek sırıttı.İşinin bana düştüğü çok açıktı.Bu bakışı tanıyordum,arkadan bir yerlerden ahmak kafalı kardeşi de çıkarsa,bundan kesinlikle emin olurdum.
"Sam de burada mı?" dedim sırıtarak. "Ve burada ne işiniz var?"
Dean hala içeriye davet edilmediği için bozulmuş gibiydi.Tek kaşını kaldırarak beni süzdü."Henüz buralarda değil.Ve..ne yani seni özlemiş olamaz mıyım?"
"Özlemezsin Dean." dedim gülümseyerek. "Bu sefer ne istiyorsun?"
"Bir anlaşma önereceğim." dedi her zamanki etkileyici bakışını yaparken. "Nasıl olsa eski bir dostun değil miyim?"
"İçeri gel." diyerek teklifini merak etmeye başladım.Kalçamı sallayarak önden yol aldım,mutfak masasına doğru gittim ve mini bardan kaptığım iki biranın birini masanın ucuna oturmuş Dean'e doğru sürükledim.
"Teşekkürler,"diyerek birayı açtı.Büyük bir yudum alarak içti ve ona meraklı baktığımı fark edince sırıttı."Nasıl gidiyor Vale?Justin'le?"
"Çok iyi,"dedim gülümseyerek. "Şimdi gevelemeyi bırakabilir misin artık?"
"Üzgünüm,"diyerek alt dudağını ısırdı. "Sana işim düştüğü için burada olduğumu sanıyorsun fakat tam olarak işim düştü sayılmaz Vale. Aslında bir ortaklık teklifi için buradayım."
"Ben bir takımda çalışıyorum zaten Dean." dedim kararlı bir sesle. "Aklındaki tam olarak ne?"
"Ne kadar güçlü olduğumu,sana ne kadar bağlı olduğumu biliyorsun..."dedi fısıldayarak.Yanımda oturduğu sandalyede biraz hareket etti,sağ elini kalçama doğru götürerek hafif hareketler yapmaya başladı. "Seni ne kadar sevdiğimi biliyorsun ve başınız belada olabilir Vale."
"Bunun çaresine bakarız.Takımımız kuvvetli."dedim sakinliğimi korumaya çalışırken.
Gülümsedi. "Değil." kalçamı sıkarak elini çekti,tekrar bir yudum bira aldıktan sonra "Bak,Steven ve takımı çok güçlü insanlarla çalışıyor.Ve New York'un her kısmı,Steven veya Bieber takımının birinde olmaya başladı.Bir savaş gibi düşün.Herkes taraf seçiyor." dedi.
Devam etmeden önce bir yudum daha bira aldı. "Jason McCann ölmedi.Bunu biliyor muydunuz?Bombalarla büyümüş bir çocuk,kendi bombası yüzünden mi ölecekti?Yapmayın Vale,o işini sağlama almıştı."
"Ve....Sam,Steven'la ortaklık anlaşması imzaladı."
"Ne?" dedim söylenenlere inanmayarak. "Böyle bir şey yapmış olamaz."
"Yaptı." dedi sırıtarak. "Fakat ben yenilen tarafta olmak istemiyorum.Hem kardeşimi geri almak için,hem de size biraz yardımımın dokunması için Vale,beni içinize kabul eder misiniz?"
"Dean Sam için çok üzüldüm." dedim sesimi hafifçe kısarak. "Justin buraya geldiğinde,bu teklifi onunla konuşabilirim sanırım."
"Onu düşünmeden edemiyorum Vale. Babamdan kalan tek şey,Sam benim ailem." dedi ağlamaklı bir sesle.
Alt dudağımı çekiştirerek derin bir nefes aldım. "Senin için başka ne yapabilirim?"
"Unutmamı sağla." dedi bira şişesinden gözlerini almadan. "Herkesi."
Dudaklarımı hareretli bir şekilde Dean'inkilerle buluşturduktan sonra,elimi saçlarına götürdüm ve sandalyeden kalkması için biraz kendime çektim.Dean istediğimi yaparak sandalyeden kalktı.Kalçalarımdan tutarak beni kucağına aldı ve üst kata doğru çıkartmaya başladı.Devamında ne geleceğini ikimizde çok iyi biliyorduk,fakat bu yapacağımız şeye engel olmamıştı.
-Sam ve Dean Winchester neden bu hikayede diye düşünenler için evet SPN izlemeye başladım ve dahil etmeden duramadım.Hikayeye canlılık katabilirdi,fakat sürekli bir karakter değiller üst üste bölümlerde görmediğiniz zaman endişelenmeyin.
-Daphne&Nathan ilişkisini biraz unuttun diyenler vardır,hayır unutmadım.Bu bölüm aceleye gelmeseydi bundan sonraki sahne olacaktı.Fakat önce şu Spencer'ın Andrew'ın elinden kurtulması gerekiyor.Diğer bölümde kısa bir bölüm Spencer Andrew'dan kurtulacak ve sonra söz veriyorum ki Daphne&Nathan ilişkisinin geleceği belli olacak.
-Bir sonraki bölüm biraz duygusal olacak (SPOILER GİBİ YAPTIM EHEHE)
-En geç 20'sine kadar gelir dediğim halde, 21'inde paylaştığım için gerçekten özür dilerim arkadaşlar ama ilham gelmeyince de gelmiyor ^^
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder