24 Ağustos 2013 Cumartesi

BUSINESS THINGS. Bölüm 41.





SPENCER

Başımı eğerek usulca dudağını öptüm ve hemen geri çekildim. Alnımı alnına dayayarak hızlıca nefes alıp vermeye başladım. Hava çok soğuktu ve biz nefes verdikçe soğuk hava dumanı yayılıyordu. Justin gülümsedi.

"Çok üşümüş gözüküyorsun," ekledi. "İçeri girebiliriz?"

Hayır anlamında başımı sağa sola salladım. "Burası güzel." Ellerimle yüzünü avuçladım ve gözlerinin içine baktım. "Senin parçalanmış gibi gözükmen beni mahvediyor." dedim fısıldayarak. "Çok güçlü olduğunu ve yenilemez olduğunu söyleyip duruyorsun ama sen onlardan çok yıpranıyorsun."

"Sanırım." dedi başını diğer tarafa çevirirken. "Ama bunu gizleyebiliyorum değil mi?Diğerlerinin beni küçük bir kız kadar zayıf görmesini istemiyorum."

Güldüm. "Benden gizleyemiyorsun." dudaklarımı büzdüm. "Ama onlar pek bir şey anlayamıyor."

Justin bana daha önce sarılmadığı kadar sıkıca sarıldı ve elimi tutarak yavaşça ayağa kalktı,onun gibi ayağa kalkmama yardım etti. "Hadi gel,burası çok soğuk."

Ayağa kalkarak birbirimize kenetlenmiş ellerimizi iyice sıktım ve yanında olduğumu fark ettirmek istedim.Giriş kapısına doğru yürürken arkamızdan gelen arabanın farlarının ışığıyla geri döndük. Justin tedirgin bir şekilde bana baktı ve "İçeri gir." dedi.

Kafamı salladım. "Yanında kalacağım." ve arkasına geçerek arabanın dışarıya yanaşmasını izledim. Sürücü kapısından bir adam çıkarak arka kapıya gitti ve açtı,karanlıkta pek seçemediğim kot pantolon ve koyu renkli bir sweatshirt'le Justin'den biraz kısa bir çocuk çıktı ve giriş kapısına doğru yürüdü.

Girişteki lambaların yüzüne vurmasıyla Justin onun kim olduğunu anladı ve sanırım bu onu biraz tedirgin etti çünkü Justin,kollarıyla beni korumaya çalışıyordu. Çocuk giriş kapısından bir iki adım geride durarak ellerini ceplerine soktu.

Justin benim yanımdan uzaklaşıp çocuğun yanına doğru yavaşça ilerlerken "Ne istiyorsun McCann?Seninle uğraşacak ne zamanım ne de isteğim var.Buradan s*ktir ve yaşadığın çöplüğe geri dön."

McCann ellerini ceplerinden çıkarttı ve iki yana açtı. "Silahsız veya bombasızım.Anlaşmaya geldim.İntikam istiyorum."

"Sana neden yardım etmem gerekiyor?" dedi Justin tükürür gibi. "En son seni öldürmeye çalıştım."

"Beni öldürmeye çalışmadığını biliyorum.Orada amaç Steven'dı.Benim orada ölmeyeceğimi sen de çok iyi biliyordun." dedi ve ekledi. "Ama şimdi ben de Steven'ı öldürmek istiyorum.İstemiyor muyum?"

"Neden istiyorsun?Sana ödeme yapmadığı için mi?" Justin güldü. "Bu bir neden değil."

"Justin unutuyorsun," dedi McCann ciddi bir sesle. "O p*ç şu an ne yiyorsa ve hangi silahı kullanıyorsa bunu ona sağlayan benim."

"Hepimiz öldüğünü sanıyorduk,ben ölmediğini biliyordum ama geri geleceğini düşünmemiştim." dedi Justin ve ilerleyerek giriş kapısının şifresini girdi,kapı büyük bir gürültüyle yana doğru açılmaya başladı ve McCann içeri girdi.

Bir adım geriye çekildim. McCann Justin'in yanına giderek konuşmaya devam etti. "Sadece bana ait olanları almak istiyorum.Steven'ı kökünden halledebiliriz.Bir takım olabiliriz."

"Beraber Steven'ı halletmek,evet." dedi Justin ve dudak büzerek ekledi. "Bir takım olmak,hayır."

McCann güldü. "Sen nasıl istersen." kapıya doğru yürümeye başladığında beni gördü ve aniden durdu.Kötü bir gülümsemeyle önce bana ve sonra Justin'e bakarak konuştu. "Bu kız hala seninle mi?"

Justin gülümsedi. "Bilirsin bazılarımız hala aşkın ne demek olduğunu unutmadı."

"Ve sen onun sevgilisini öldürdün?" dedi McCann gülerek. "Ah büyük aşk."

Bu ayrıntıyı hatırlayınca tüylerim ürperdi ve McCann denen gerizekalıyı hemen oracıkta boğmak istedim.Ellerimi sıkarak Justin'in ne diyeceğini beklemeye başladım. "O olayı hepsinden çok sen biliyorsun Jason.Neden şimdi bana karşı kullanmak istiyorsun ki?"

Jason bana doğru ilerlemeye devam etti ve hiçbir şey söylemedi. Yanıma gelerek tam gözlerimin içine baktı ve ekledi. "Ben biliyorum ama,bu kız tüm olayı biliyor mu?Ona Lucas'ın nası öldüğünü tam olarak anlattın mı?Hiç sanmıyorum Bieber."

Lucas'ın ölümü hakkında her şeyi bildiğimi sandığım için aniden atladım. "O nasıl öldü?"

"Bıçaklandı." dedi Jason tıslayarak. "Sanırım bunu biliyorsun.Ve Lucas öldükten sonra ambulansa giderken çarpıştığın çocuğun onun katili ve aynı zamanda gelecekteki aşkın olduğunu da."

Başımı evet der gibi salladım. "Peki bilmediğim şey ne?"

"Amacın ne olduğu." Jason gerçekten bir pislik gibi göz kırparak yanımdan ilerledi ve içeriye girdi. Justin'e doğru kötü bir şekilde baktım ve hiçbir şey söylemeden arkasından ben de içeriye girdim.


Önce mutfaktan hızla bir bira almak için ilerledim ve daha sonra mutfakta Justin'i gördüğüm için bundan vazgeçtim. "Hep böyle mi yapacaksın?" dedi.
"Konuşmak istemiyorum." diyerek gözlerimi devirdim. "Nasılsa bizim ilişkimizde birbirimizden bir şeyler saklamak çok normal.Ve sakladığımız konularda çok basit.Mesela sevgilimi öldürmen,ailemin gözünde tuvalette durduk yere birini öldürmeye çalışman falan.Ne kadar eğlenceli değil mi?" Justin'in cevap vermesine izin vermeden mutfaktan çıktım.

Üst kata hızlıca çıkarak kendimi bulduğum ilk odaya atmaya karar verdim,bu gece Justin'in yanında kalmak istemiyordum.Biraz otururdum ve daha sonra çocuklardan birinin beni evime bırakmasını isterdim.İlk bulduğum beyaz kapılı bir odaya bir anda daldım ve belinde bir havluya beni görmeye hiç şaşırmamış bir şekilde tek yaptığı "Selam." demek olan Jason McCann'le karşılaştım.

Gözlerimi hızla kapadım ve "Özür dilerim." diyerek odadan çıkmak için arkamı döndüm. Elimi kapının kulpuna götürdüğümde arkamdaki ses yüzünden durdum.

"Bekle." dedi Jason. "Konuşmak istiyorum.Ve havluyu çıkartmayacağıma da söz veririm.Yani bana bakabilirsin."

Geriye dönerek kendimi kapıya yasladım ve ne diyeceğini duymak için bekledim. "Lucas hakkındakileri sen nasıl biliyorsun?Sizin düşman olduğunuzu sanırdım."

"Arkadaş değiliz. Beraber çok iş yaptık.Bu kadar." dedi McCann ve ekledi. "En son Steven bana daha fazla para önerince onunla olmayı seçtim ama gördüğün gibi her şey başıma yıkıldı."

"Çok üzüldüm." diyerek dalga geçtim. "Peki Lucas olayı?"

Jason saçlarının uçlarını çekiştirdi ve derin bir nefes verdi. "Cidden hepsini duymak istiyor musun?"

Başımı salladım. "Sanırım."

JASON

"Bu saatte beni neden arıyorsun Bieber?" dedim dişlerimin arasından. "Uyuyorum."

Justin öbür hattan hızlıca konuştu. "Acil bir durum var."

"Bir kızı becermek üzeresin ve korunacak maddeyi mi bulamadın?Kaç giyiyordun?XL mı?Sana getirmemi ister misin?" Güldüm.

Justin hızlıca cevap verdi. "Konu s*ktiğimin prezervatifi değil seni aptal."

"O zaman ne?" ciddi bir şey olduğunu sezmeye başlamıştım.

Justin devam etti. "Lucas'ın canını acıtmak istiyorum.Yaşama tutunduğu ne varsa yok etmek istiyorum.Onun hakkında bir araştırma yapmamız gerekiyor."

"Ailesini öldür.Çözüldü." dedim yeterli olmayacağını bildiğim halde. "Bir kız arkadaşı falan var mı?"

"Bunu bilmiyorum." dedi Justin. "Bunu öğrenmesi gereken kişi sensin."

"Neden ben?Aptal evinde yaklaşık yirmi kişi var ve para ödeyip çalıştırdığın birine mi güveneceksin?Yani bana?Ben bile kendime güvenmiyorum." 

"Eğer sevgilisi varsa onu öldüreceğiz.Ve kimseye masum birini öldürmek istediğimi anlatamam.Hepsi neden Lucas'la aramda olanı bu kadar uzattığımı sorar durur.Hayır,bu gizli olacak."

Biraz düşündüm ve ellerime saçlarımın uçlarını çekiştirdim. "Ben yapacağım."

"Teşekkürler." dedi Justin fısıldayarak. "Bunların karşılığını vereceğim,gerçekten."

"Biliyorum." dedim ve ekledim. "Şimdi kapat ve ben de biraz uyumak istiyorum." Ve hat kesildi.

SPENCER

Sanki beynime bir anda 98496843 kez bıçak saplanmış gibi hissetmeye başladım ve nefes alamadığımı hissettim. "Yani öldürmek istediğiniz kişi ben miydim?Ama neden?"

"Lucas Justin'i deli ediyordu." dedi Jason. "Buna bir son vermek istedi ve gözü kanla dönmeye başladı.Justin kendini kaybetmeye başlamıştı ve seni öldürmenin Lucas'ı derinden etkileyeceğini biliyordu."

"Ama ben buradayım ve daha önce kimse beni öldürmeye falan da çalışmadı." dedim hiçbir şeyi anlayamayarak. "Hikaye bu kadar değil biliyorum."

"Sana bitti falan demedim." dedi Jason gözlerini devirerek. "Hiç sabırlı değilsin biliyorsun değil mi?" Ekledi. "Okulunuzun hemen karşısındaki gerçekten güzel hamburgerler yapan ve mükemmel bir bahçesi olan büfeyi hatırlıyorsun değil mi Spencer?"

"Bunu nerden biliyorsun?" dedim korkarak.

Jason gülümsedi. "Sen orada yemek yerken seninle konuşan ve yaklaşık yarım saat sonra bir anda kaçan birini hatırlıyor musun?Altın saçlı supra giymiş bir çocuk?"

Farkındalık damarlarıma hücum ederken Justin'le önce ambulansın yanında değil de orada karşılaştığımı anlamaya başladım ve o günü hafızamdan çekip çıkartmak için biraz düşündüm.Evet,hatırlıyordum.

Jason "Ne olmuştu?" dedi.

Kızlardan biri "Neden sende bizimle gelmiyorsun?" dedi. Candice gelmemi istemediğini gizleyemiyordu.Sanki gözleri bana gelirsen seni öldürürüm falan diyordu.

"Sanırım yemek yemek istiyorum." dedim aslında paten yapmak istesemde. Ama patende onlardan daha iyiydim,Candice ise bundan pek hoşlanmıyordu. "Siz gidin,işim erken biterse uğrarım."

Hepsi biraz huysuzluk yapıp birkaç kez daha gelmemi istedikten sonra otobüsün gelmesiyle benden vazgeçip gittiler. Kafamı dinlemek için karşı kaldırımdaki büfeye doğru ilerledim ve içeriye girdiğim gibi gülümseyerek selam verdim. "Nasıl gidiyor Bay Russell?"

Büyük göbeği ve beyaz önlüğüyle gülümsedi. "Ah,Spencer ne hoş bir sürpriz."

"Ben dışarıya oturuyorum,bana bir hamburger ve kola getirebilir misin?" Aynı gülümsemeyle dışarı çıktım ve kendime bir masa seçip çantamı kolumdan çıkartıp diğer sandalyeye koyarak oturdum.Burası gerçekten çok güzeldi.

Gelen mesaj sesiyle telefonumu çantamdan çıkarttım ve ekran kilidini kaydırıp şifreyi girdim.

Kimden:Lucas Aynı yerde olacaksın değil mi?Sen yemeğini ye,işim biter bitmez oradayım.Bir iki saat sürebilir.

Bunu tahmin etmek çok da zor değildi. Her zaman bir işi vardı. Ve her zaman "iş" oluyordu. Bana ne olduğunu asla söylemezdi. Geri mesaj yazmak yerine sandalyede rahatladım ve gözlerimi kapattım. 

Sakince otururken bir sesle irkildim. "Boş mu?"

Altın saçlı bir çocuk gülümseyerek bana bakıyordu. Başımda onayladım ve sandalyede dik oturmak için yerimde biraz hareketlendim. Çocuk oturdu ve bana doğru gülümsedi. "Neden yanına oturduğumu merak ediyorsun değil mi?"

"Evet." dedim tedirgin bir sesle. "Ben genelde tanımadığın insanların yanına oturmam da."

"Bende." dedi gülerek. Güzel gülüyordu. "Sen Lucas'ın sevgilisisin değil mi?"

"Lucas'ı nereden tanıyorsun?" dedim daha da tedirgin olarak. "Ve kimsin?"

"Lucas arkadaşım.İstersen ona sorabilirsin.Ben Toby." dedi ve ekledi. "Senden bahsetmişti.Bu kadar güzel olduğunu söylememişti."

Gülümsedim. "Peki Toby,sen neden buradasın?"

"Hamburger yemeye geldim." dedi gülümseyerek. "Ve aynı zamanda burada olman çok güzel oldu."

"Neden?" dedim merakla. "Lucas bana arkadaşlarından bahsetmiyor.Yani gerçekten Toby diye bir arkadaşı olup olmadığını bilmiyorum.Ve ona bunu sorarsam da büyük ihtimalle nedenini soracak.Yani burada ne dersen de bunu Lucas'a ispiyonlayamayacağım."

Güldü. "O zaman rahatça konuşabilirim."

"Bahsetmeye çalıştığım da bu." dedim ve gülümseyerek ekledim. "Bana Lucas'tan biraz bahsetsene.Hayatının %75'ini benden gizlediğine eminim."

"Lucas hayatını herkesten gizliyor.%25'ini bildiğin için kendini şanslı saymalısın." dedi Toby gülümseyerek. 

"İyi kıvırdın." dedim gülerek. "Onun hakkında kimse bana bir şey anlatmayacak değil mi?"

"Sana yalan söylediğimi nereden anladın?" dedi Toby ciddi bir sesle. "Bu konuda iyi olduğumu sanıyordum."

Gülümsedim. "Bilmiyorum.Sadece anladım."

"İyi kıvırdın." dedi Toby beni taklit ederek. "Senden hoşlandım." Gülümseyerek gözlerine baktım ve tam bir şey söylemek istiyordum ki Bay Russell elinde iki hamburger ve bir kola ve bir sprite getirerek önümüze koydu ve gülümseyerek "Afiyet olsun." dedi.

Toby hamburgerini ve sprite'ını alarak yemek için hazırlandı ve o sırada telefonuna gelen mesajla aceleyle ayağa kalktı. "Gitmeliyim."

"Daha yemeğini yemedin." dedim telaşla.

Toby eğilerek yanağımı öptü ve gülümsedi. "Seninle tanışmak çok güzeldi."

"Ona mesaj atan bendim." dedi Jason gülerek. "Şimdi taşlar yerine oturuyor mu Spencer?" diye ekledi.

Toby diye tanıdığım gizemli çocuğun Justin olması çok garipti. "Hala bazı şeyleri anlayamıyorum.O günden iki gün sonra Lucas öldü.Ve bir haftada iki kez onu gördüğüm halde aynı kişi olduğunu anlamadım mı?"

"Justin sana her gözükmesinde farklı bir kılıktaydı.Ambulans günü yüzünü pek seçemedin değil mi?"

Başımı salladım. "Ama hala bazı şeyleri anlayamıyorum."

"Kısaca özetlemek gerekirse,öldürmek istediğimiz kişi sendin ama Justin seninle hamburgercide tanıştığı o gün senden çok hoşlandı.Ve Lucas'ın gerçek yüzünü bilmediğin halde seni öldürmek istemedi.Yani o öyle söylüyor ama bence senden gerçekten çok hoşlandı ve öldüremedi.Bunun yerine işini hemen bitirmek istedi ve Lucas'ı öldürdü." Jason alt dudağını dişleyerek bana baktı. "Seni çok düşündü."

"Justin beni öldüremedi." dedim gülümseyerek. "Onun kim olduğunu bilmediğim zamanlarda bile benden mi hoşlanıyordu yani?"

"Evet." dedi Jason.

Biraz bekleyip ekledim. "Ama p*ç kurusu onu Justin olarak tanıdığım ilk zamanlarda bana bok gibi davranıyordu." Gülümsedim.

"Aşık olmaktan korkuyordu." dedi Jason.

Başımı salladım ve Jason'a döndüm. "Teşekkürler." Hızla odadan çıkıp merdivenlere koştum ve teker teker indim,sağa döndüm ve mutfağa koştum. Justin orada değildi. Hızla salona doğru gittim ve Daphne ve Nathan'ın koltukta sarılarak televizyon izlediklerini görünce durdum. "Justin nerede?"

Nathan "Görmedik." dedi ve tekrar filme döndü. Hızla oradan çıktım ve tekrar bir kat daha çıkıp odasına doğru gitmek için diğer merdivenlere ilerledim.

Çatı katına kadar hızla çıktım ve kapıya gelince açmayı denedim fakat kilitliydi.Seslendim. "Justin kapıyı aç." Cevap yoktu. "Lütfen." Bir kez daha kapıyı çalmak için elimi yumruk yapıp kaldırdığımda kapı açıldı ve Justin bana doğru acıyla baktı.

"Özür dilerim." dedi. "Senden bir şey gizlememem gerekirdi." Bir şey demek istemeden hızlıca boynuna atladım ve sarıldım. "Her şeyi Jason anlattı."

"Anlattı mı?" dedi Justin merakla.

Ellerimi Justin'in saçlarına geçirerek daha sıkı sarıldım. "Beni öldüremediğini.Seni Toby olarak tanıdığım günü." gülümsedim. "Seni seviyorum."


***

Daphne ve Nathan bir koltukta otururken zar zor yukarı taşıdığımız Austin de başka bir koltukta uzanıyordu.Valentina yanına çömelmişti ve elini tutuyordu. Ben ve Justin ise arka masada yan yana oturuyorduk.Justin sigara içiyordu ve ben de biraz bira almıştım. Josh,Kevin,Sam gibi bir sürü çocuk ise bizim hemen yanımızdaki sandalyelerde oturmuş içki içiyorlardı.Jason ise aşağıya inmiyordu.

Justin'in elini tuttum ve gülümsedim. Eğilip onu öpmek istediğimde ise telefonum çalmaya başladı. Annem arıyordu. CEVAPLA, tuşuna basarak telefonu kulağıma götürdüm. "Anne?"

"Neredesin?Odanı kaçtır çalıyoruz ama ne sen ne de Daphne yoksunuz." nasıl bir yalan atacağıma karar vermek yerine sakince cevapladım.

"Justin'leyim." Bunun annemi deli edeceğini biliyordum fakat umurumda değildi.

Annem birkaç saniye sessiz kaldı ve fısıldayarak ekledi. "Babanı delirtmeye mi çalışıyorsun?Psikopat olduğunu görmedin mi?"

"Bir arkadaşımız ölümden döndü. Onun yanında olmalıydım. Hani Justin'in tuvalette dövdüğünü sandığınız kişi varya,işte o Austin denen ve daha önce hayatımı kurtarmış bir çocuğa işkence etti. Artık yalan yok."

Annem birkaç saniye daha sessiz kaldı. "Sabaha dersini kaçırma." Ve kapattı.

Bu şekilde karşılamalarına çok şaşırmıştım fakat beni engelleyemezlerdi. En azından artık gizli saklı işlerim olmayacaktı. "Ne dedi?" dedi Justin.

"Dersini kaçırma." dedim annemin sesini taklit edip. Güldüm. "İyi bir konuşmaydı."

Justin de güldü. "Jason aslında iyi biri değil mi?"

"Evet,o iyi." dedim konuşmamız aklıma gelince. "Neden gelmiyor?"

"Ondan pek hoşlanmıyorlar." dedi Justin ve ekledi. "İstersen onun yanına çık ve biraz daha konuş.Mutlu olabilir."

"Hayır." dedim. "Biraz yanında kalmak istiyorum.Peki siz,onunla Steven olayı için çalışmalara ne zaman başlamayı düşünüyorsunuz?"

Justin ciddileşti. "İş hakkında konuşmayı sevmiyorum.Bu işe karışmanı.Bundan her zaman uzak kalmanı istiyorum."

"Tamam." dedim titrek bir sesle. Bir kavga daha istemiyordum.Ve Justin beni korumak istiyordu. Austin'e olanlar ve ardından McCann'in gelmesi onu iyice tedirgin etmişti. Büyük bir kavgaya hazırlanıyorlardı. Ve zarar görmemi istemiyordu.



FLASHBACK AĞIRLIKLI BİR BÖLÜMDÜ DEĞİL Mİ? GEÇMİŞTE SAKLI KALMIŞ BİR İKİ OLAYI DA AÇIĞA KAVUŞTURMUŞ OLDUK. Flashback ağırlıklı olduğu için bu bölümde Austin,Valentina,Nathan,Daphne pek göremedik biliyorum. Ama hatırlarsanız hepsinin ilişkisi şu an sorunsuzdu. Ve artık işlere bakmalıydım.Yani Steven'la olan kavgalarına. Şimdi 50. bölümde sezon final yapacağım için olayları bir şekilde toparlamalıyım ve ilk sezonda Steven işini halletmeliyim. Yani çok sevdiğiniz çiftleri sık sık göremezseniz nedeni bu :) Erken geldi bu bölüm. Çünkü yazmak istedim ve banyoda ilham geldi asdfffashdgasd. Neyse iyi okumalar.









1 yorum: