13 Şubat 2013 Çarşamba

BUSINESS THINGS-Bölüm 19.



VALENTİNA

Şaşkın bakışlarından olayı bezelye beyninin kavrayamadığını sezdim ve ona doğru yaklaşarak ince kaşlarımdan birini kaldırarak ona doğru baktım.Cevap istediğimin sinyalini almış bir şekilde korkuyla yutkundu.

"Ben mi?"

Tanrım,anlaması ne kadar sürecekti?Tabi ki de oydu.Ortada durmuş,tüm gözlerimi üzerine dikerek ona bakıyordum ve ismini söylemiştim.Başka birisi olması imkansızdı.Bu kızın gerçekten psikolojik desteğe ihtiyacı olduğunu düşünerek gözlerimi devirdim.

"Sen ve benden başka kız var mı?Senden daha çekici olduğum halde bu görevi sana verdiğim için şanslısın,Kath."diye sırıttım.

Çekici olduğumu kabul ettiğimde Austin'in bana doğru sırıtarak gülümsediğini görünce daha da havaya girdim."Senden başkası bu görevi alamaz,Katherine."diye usulca fısıldadım.

"Ama---"diye mırıldandı."---benim birlikte olduğum biri varken bu görev ahlaksız kaçmıyor mu?"diye merakla sordu.

Tabi ki de ahlaksızdı.

"Justin ile ilişkinin sevgi ve sadıklık üzerine kurulu olduğunu mu sanıyorsun güzelim?"diye güldüm.Diğer çocuklarında hafifçe güldüğünü hissedince ekledim."Senden sonra kaç kızla yatmış olabileceğini düşünmüyor musun?"bir cevap vermeden bir kez daha söze girdim."Cidden,sana hiç iltifat etti mi?"

"Bebeğim diyor ama---"diye kendini avutmaya çalıştı.

"Bilgin olsun diye söylüyorum onu bana da diyor."dedi Austin.Tüm çocuklar gülmeye başladıkça Katherine rahatlamanın aksine daha da geriliyordu.Onu korkutup kaçırmak istemediğim için yanına yaklaşıp elimi omzuna yerleştirdim.

"Bu senden başkası olamaz.Kendine baksana!Justin Bieber'la birlikte olduğuna göre çekicisin bebeğim.Benim aradığım kişi de çekici olmalı.Steven ve diğerleri sana karşı koyamayacaktır Katherine."

Katherine'nin bir kaç iltifattan başka bir şeye ihtiyacı olmadığını biliyordum.Kanına girdiğimi hissedince içten içe sevinmeye başladım.Bir kaç saniye düşünüp alt dudağını ısırarak gerildiğinin sinyallerini odaya yaydı.Ayağıyla tuttuğu temponun ardından ellerini önünde birleştirerek haince sırıttı.

"Bu işte varım."

Kazandığımın sevinciyle yüzümde belirsiz bir sırıtma ile arkamı dönerek "Katherine ne yapacağını biliyorsun değil mi?diye yüzüne baktım.Kath başıyla onaylayınca diğer çocuklara döndüm."Ve sizde Katherine'den haber gelmeden bir şeye kalkışmayın.Ayrıca kızın güvenliği için bir kaçınız yanında dolaşsın.Kendinizi de belli etmeyin."diye ekledim.

Arthur elindeki içki bardağını kenara koyarak lafa atıldı."Ben,James ve Austin onu kollarız,tamam mı?"

Kafamla onayladım."Ölmemeye çalışın."diye sırıttım."İyi şanslar."

"Peki sen nereye gidiyorsun?"diye merakla yüzüme döndü Austin.

Gözlerimi devirirken masadaki çantamı boynuma astım."Çok soru soruyorsun Austin."diye fısıldadım.Topuklu ayakkabılarım üzerinde çıkışa doğru adım atmaya başlarken söylendim."Ama alışverişe gidiyorum."



SPENCER

Daphne ile ders çıkışı buluştuğumuzda bana Nathan'ın onunla okul çıkışı buluşamama ihtimali olduğunu üzgün bir şekilde anlattı.Ona doğru gülümseyerek sorun olmadığını,eve dönüp Nathan'ın işi bitene kadar beraber takılabileceğimizi söylediğimde yüzündeki gülümseme görülmeye değerdi.

Justin beni sınıfıma götürüp kapıdan sessizce ayrıldığından beri yaklaşık bir saat geçmişti ve büyük ihtimalle kendi sınıfına gitmişti.Onunla aynı üniversitede olduğumu bilmek garipti.

Gerçi onun liseden sonra eğitimi bıraktığını sanıyordum çünkü üniversite okuyan bir çete üyesi çok garip gelmişti.Justin diğerlerinden her yönüyle çok daha farklıydı da neyse.

Daphne ile koridorda yürürken bana doğru üzgün bir şekilde baktı."Ah,benim sınıfım diğer yönde.Yanlış yöne gidiyormuşum."

Yüzüm düştü."O zaman sen geriye dön,başka önemli dersin var mı?"diye sordum heyecanla.

"Yok"diye mırıldandı."Bundan çıkınca seni ararım."

Yanağından öpüp sarıldıktan sonra kendi yoluma doğru devam etmeye başladım.Gideceğim sınıfın ne kadar uzaklıkta olduğunu düşünürken bir ağırlık üzerime doğru yüklendi ve beni direk dolaplara doğru ittirip kulağıma doğru fısıldadı.

"Nereye kaçıyorsun bebeğim?"

JUSTIN
Aptal sınıftan küfrederek çıktıktan sonra bir diğer boktan sınıfıma gitmek için sıra üzerinde bulunan bir kaç eşyamı topladım.Almam gereken bir kaç ders yüzünden sabah erken kalkıp buraya geldiğime hala inanamıyordum.

İşim belliydi ve bu zamandan sonra da vazgeçip doktor veya mühendis olacak falan değildim fakat diğer çocuklar eğitimimin şart olduğunu söyleyip duruyorlardı.Başta da Valentine,tabi.

İkinci binanın giriş kapısından içeri girdiğimde önümden yürüyen Spencer'ı fark ettim ve hemen onları izlemeye başladım.Biraz eğlenmek istiyordum ve yaklaşık bir saattir onu görmemiştim.

Yanındaki Daphne olmalıydı,ikisi beraber biraz yürüdüler ve daha sonra durup vedalaştılar.Daphne benim geldiğim yöne dönünce bir yere saklanarak geçmesini bekledim ve o geçince Spencer'ın yürüdüğü yöne doğru ilerlemeye başladım.

Koridorun iyice boş olduğundan emin olunca,öne atılarak onu bir dolaba yapıştırdım ve gün boyunca hiç olmadığım kadar seksi bir ses tonuyla kulağına eğilerek "Nereye kaçıyorsun bebeğim?"diyerek sırıttım.

SPENCER
Justin'in sesiyle irkildim ve bedenini biraz ittirerek nefes almaya çalıştım.

"Tanrım,ne yapıyorsun sen?"

Sırıttı,dudaklarını her zaman ki gibi seksi görünmek için yalayarak baktı."Beni özlemedin mi?"

"Hayır!Justin daha bir saat oldu."diye inledim."Bu kadar aniden üstüme atlamak zorunda değildin.Biri bizi görebilirdi."diyerek etrafta bizi izleyen birinin olup olmadığını kontrol ettim.

"Bebeğim sadece seni özledim demek bu kadar zor mu?"diye fısıldadı kulaklarıma doğru.Sesindeki seksilik tüm bedenimi ele geçirirken hafif bir ürperti ile sarsıldım.

Gergin bir şekilde gözlerimi yere doğru diktim."Seni özlemeli miyim?"

Sırıttım.

Justin geriye doğru çekilmesi gereken yerde üzerime doğru yürüyerek tekrar kulaklarıma eğildi.
"Bilmem."derin bir nefesi kulağıma üfleyerek üzerimde bir şok dalgası yarattı."Dün yaptığımız şey için diyorum---"biraz geriye çekilip tekrar üzerime gelirken yanaklarımı ellerinin içine aldı."---belki devam etmek istersin?"

Onu üzerimden ittirmeye çalışırken söylediklerinden etkilendiğimi belli etmemek için yaşam mücadelesi veriyordum.Zar zor konuşmaya çalıştım."Çekil üstümden zaten senin yüzünden tüm gece uyuyamadım."diye inledim.Avuçlarımı sıkarak hormonlarımı kontrol altına almaya çalıştım.

Güldü."Ben de uyuyamadım bebeğim.Ama senin gibi mızmızlık yapmıyorum veya bunu her yerde dile getirmiyorum."diye çıkıştı."Ne yani şimdi o evde yaşadıklarımızı unuttun mu?"

"Ben bir şey hatırlamıyorum,Bieber."diye itiraz ettim.Bu onu yıldırmayacaktı fakat ateşe körükle gitmek zor bir yol olsa da onu başımdan savmanın bir yolunu bulacaktım.Ya da muhtemelen ceza yiyecektim veya biri bizi görecekti.

Yanıma doğru sırıtarak yaklaştı ve bedenlerimizi birleştirdi.Aramızdaki mesafeyi çok aza indirip fısıldadı."Boynunu ısırıp,emmemi bu kadar çabuk unutmuş olamazsın."diyerek eğildi ve dün yaptığı gibi boynumu emmeye,yalamaya ve etimi çekiştirmeye başladı.Isırdığı yere küçük bir öpücük konduruyor ve beni olduğumdan daha da baştan çıkartıyordu.

Justin'in yaşattığı haz ile inledim.Bundan hoşlanmadığımı söyleyemezdim çünkü harika hissettiriyordu.Daha da yukarı çıkıp aynı ses tonu ile fısıldadı."Dilimin senin dilin ile birleşmesi ve arenada yaşam mücadelesi verirmiş gibi hareketlerini unuttuğunu söylemeyeceksin herhalde."

Bu sefer de aynı dün gibi dudaklarını dudaklarıma birleştirdi ve diliyle içeriye girmek için zorladı.Fakat onunla öpüşmeyecektim.Bu sefer değildi.Dudağımı öpüp geri çekilebilirdi fakat bu Fransız öpücüğüne dönmeyecekti.

Ağzımı kapalı tutarak dilinin geçişine izin vermedim.Bu Justin'e daha fazla hırs yarattı ve benim boş bir anımı yakalamak için yanağımda duran ellerinden birini savunmasız kalçama götürerek avuçladı ve sıktı.Bunun yarattığı şaşkınlıkla Justin aradığı fırsatı yakalamış oldu ve sırıtarak dilini dilimin üzerinde gezdirirken öpüşmeye devam etti.

Kısa bir süre sonra geriye çekildi ve düzensiz alıp verdiği nefesler ile kendine gelmeye çalıştı ve daha sonra bir şey olmamış gibi ellerini ceplerine soktu."Bunları unutmuş olamazsın,Spencer."

Göz kırparak önümden yürüdü ve gideceği sınıfa girip gözden kayboldu.

Arkasından kendime gelmek için bir kaç dakika zeminde bekledim ve daha sonra saçlarımı bir kaç kez sallayarak düzelttim ve kendi gideceğim yola doğru ilerlemeye başladım.

NATHAN
Austin yanıma gelerek gülümsedi."Selam adamım."

Kafamı sallayarak cevap verdim ve son bir kaç kez saçımı düzeltip araba anahtarımı cebime atarak dışarı çıkmaya hazır olduğumu aynada kanıtlamış oldum.

"Kız arkadaşına mı?"diye sordu usulca.

Dolabımdan siyah deri ceketimi çıkartırken gülümsedim."Evet,evet.Onu çıkışta alacağım."

"Bu mümkün değil."diye tısladı Austin.

Ona doğru aniden döndüm ve her ne diyorsa anlamadığımı belirtmek için tek kaşımı kaldırarak alın çizgilerimi belirginleştirdim."Bu da ne demek oluyor?"

"Benimle geliyorsun."diye açıkladı özetle.Cebinden çıkarttığı çakmak ile sigarasını yaktı ve iki dudağının arasına yerleştirerek kapıya yaslandı.

Onunla nereye gideceğimi algılayamamıştım."Nereye?"

"Katherine,ben ve sen."Kısa cevaplardan hoşlandığını biliyordum fakat bunlar fazla kısa ve açıklamadan uzaktı.

Gözlerimden fışkıran öfke ile döndüm."James ve Arthur ile gitmiyor musun zaten?"

"Hayır,dostum.Onlar Justin'in sırrını bilmiyorlar.Sadece ben sen ve Vale biliyoruz.Onlarla gidersem o şeyi aldığımda içinde ne olduğunu açıklayamam."diye söylendi.

İçimden haklı olduğunu bildiğim için bir kaç ağır küfür savurdum."Lanet olsun.Sadece kız arkadaşıma gitmemem için kurulmuş bir örgüt gibisiniz."

"Üzgünüm dostum."diye tısladı."Hapse girmemek için çok fazla uğraşıyorum."Dudaklarının arasında tüten sigaradan bir nefes aldı ve havaya üfledi.Odamdan gitmeden önce "Yanına bir silah almayı unutma."diye emir verdi ve gözden kayboldu.

Telefonumu kapatıp cebime attım ve merdivenlerden aşağıya inerken hayatımda bu kadar olayın bir anda nasıl olduğunu düşünmek için kafa yormaya başladım.

Peki Justin'in bunlardan haberi var mıydı?Lanet olsun ki o her gününü Spencer ile geçirebiliyordu ve sırf bir kaç dersi olduğu için bu görevleri alan ben oluyordum.

Beni aşağıda bekleyen Austin geldiğimi görünce kazanmış gibi gülümsedi."Çıkalım."

Yanında görevi bakımından seksi sayılabilecek bir kıyafet giymiş Katherine sivri topuklularında yürürken zeminde sesleri yankılanıyordu.Bu havaya rağmen giydiği şort ve üzerindeki ucu yırtılmış salaş tişörtü tamamen görev için tasarlanmıştı.Ona ormanda kaybolmuş havası verecektik.Steven ve diğerlerinin kaldığı yer de aynı bizim gibi şehirden uzaktı.Arabası arızalanmış,uzun süre yürümüş ve acıkmış bir yabancı rolünü oynayacak olan Katherine bu konularda iyiydi.

Bir sorunla karşılaşmamak için Tanrı'ya içimden dua ederek arabaya bindim ve sürücü koltuğuna geçerek arabayı çalıştırdım.Katherine arka koltuğa yerleşmişti ve benim yanımda da Austin oturuyordu.

Ben arabayı sürerken bir yandan Austin planı hatırlatıyordu."Tamam çocuklar."diye başladı ve arkasına dönüp Katherine'ye bakarak "Sen içeri girdiğinde biz çevrede bekliyor olacağız.Sana bir şey olmayacak ve bizi çağırman asla gerekmeyecek.Onlar seni içlerine aldıklarında önce çekingen daha sonra da olabildiğince seksi davranmanı istiyorum.Hedefin sarışın,mavi gözlü ve içlerinde lider olan Steven tamam mı?"diye sıraladı.

Katherine başıyla onaylayınca Austin yutkunup devam etti."İşin bitince bize ait olan şeyi kap ve buraya gel.Hemen arabaya atlayıp onlar bunun bir oyun olduğunu anlamadan gitmiş olacağız.Söz veriyorum."












Hiç yorum yok:

Yorum Gönder