Merhaba,bu blogumuzda Justin Bieber seven Türk Belieber'lar için keyifli zaman geçirebilecekleri FanFiction denilen,Justin Bieber'ı konu alan hikayeler yayımlanacaktır.Sizleri seviyoruz xx.
11 Şubat 2013 Pazartesi
BUSINESS THINGS.-Bölüm 17
"Yataktan kalk,Bieber."diye başımda konuşmaya ve hiç susmamaya başlayan sesi duymazdan geldim.
Yatağın içinde çıplak yatmamı önemsemeden yanıma gelip kulaklarıma doğru eğildi."Sana kalk dedim,Justin."
Çok yorgundum ve Valentina'yı çekecek durumum falan yoktu."Git başımdan,uyuyacağım."
"Kalk dedim."diye zorladı.Yan tarafa dönüp uyumaya devam ettim.Valentina'nın ayak sesleri git gide uzaklaşıyordu,büyük ihtimalle kazanmıştım ve pes etmişti.
Tam uykuma dalmak üzereyken ayak sesleri bir kez daha yaklaştı ve başımdan aşağıya koca bir şişe suyu boşalttı."Bu da neyin nesi?"diye yatakta zıplayıp üzerimi yorganla örterken Katherine de aynı şekilde kalkıp göğsünü kapatarak iyice bana sokuldu.
Valentina gözlerini Katherine'ye çevirdi."Sende olanın üç beden büyüğüne sahibim bebeğim.Şimdi bezelye tanesi büyüklüğündeki göğüslerini benden saklamaktan vazgeç."
Cevap beklemeden bana döndü."Ve sen Justin,üniversite ikinci sınıftasın ve bugün okulunun ilk günü.Hemen kalk."
Ona doğru gözlerimi açamıyordum bile.Birileri başımda vızıldıyordu ve o kadar yorgundum ki kendime gelememiştim.Fısıldar gibi "Tanrım,Vale.Sen yorgunumdan anlamıyor musun?Gece uyumadım."diye söylendim.
Valentina en gıcık sesiyle karşımda dikilerek "Tüm gün boyunca lanet olası bir süperkahraman gibi o kızla hoplayıp zıpladıktan sonra uyuman gereken yerde gelip bu kızı s*kmen benim suçum değil."
"Ah,yine mi aynı konu?"diye inledim.Valentina Spencer'dan bahsetmekten başka bir şey bilmiyor gibiydi.
Gözlerini çevirerek dolaptan bir boxer ve düşük bel pantolonumla V-yaka beyaz bir tişört fırlattı."İçeri gir ve giyin.Okuldan sonra da,yanıma gel.Artık işlere başlaman gerekiyor.Diğer çocuklar ne zaman harekete geçeceğimizi sorup duruyor."
"Onlara önce uykumu almam gerektiğini söyle bebeğim."diye göz kırparken yüzüme attığı renkli boxerı üzerime geçirdim.Yataktan çıkıp saçlarımı düzeltirken Valentina söylenerek odadan çıktı.
Yatağın içinden tam bir sürtük gibi söylenmeye başlayan Katherine'nin ne dediğini duymak için arkamı döndüm."Bir kızdan bahsetti.Kim?"
Gözlerimi çevirerek banyoya doğru ilerledim."Kimse."
"Kimden bahsetti Justin?"diye üsteledi sesini yükselterek.
Durdum ve ona doğru döndüm.Sesimi yükselterek yüzüne doğru baktım ve "Sen kim olduğunu sanıyorsun?"diye çıkıştım."Sana bir şey yok diyorsam,yoktur.İş bu kadar basit."
"Öyle olsun Justin."diye mırıldandı sessizce.
Gözlerimi devirip banyoya girdim ve kapımı kapatırken "Başka imkanı yok zaten."diye güldüm.
SPENCER
"İlk gün.Yeni hayatımızdaki ilk gün."diye mırıldandım kolejin kapısında.Daphne çantasından telefonunu çıkartıp sevgilisine mesaj atarken bana doğru gülümsedi.
"Burası rüya gibi."telefonunu kapatıp çantasına geri attı."Spencer uyanmak istemiyorum."
Tarihi binaya doğru baktık ve çiçeklerle döşenmiş giriş kapısından okuyacağımız fakülteye girdik.Koridorlarda yürürken bugün giyinmeme yardım ettiği için Daphne'ye bir kez daha teşekkür ettim.
Altımda deri bir pantolon vardı,pantolon tüm vücudumu sarıyordu ve altında da süet siyah ve dolgu topuk bir bot giymiştim.Siyah deri ceketimin içinde giydiğim beyaz salaş gömlek Daphne'nindi.Öyle bir dolabı vardı ki,gerçekten yıl boyunca oradan giyinebilirdim.Daphne ise altındaki dar kotun üzerine yapışkan bir çizgili tişört ile beyaz bir ceket giymişti.Ona baktıkça her yıl izlediğim ve imrenip durduğum Victoria's Secret Angel's modelleri aklıma geliyordu.Koridorda yürürken kendimi önemli hissetmiştim ve en azından burada beni aşağılayan Justin yoktu.
Sınıftan içeriye girerken Daphne ile aynı sınıfa düşmediğimiz için içimden küfürler ederek ondan ayrıldım.Büyük sıralardan birine oturup sınıfa gelen profesörün dediklerini dinlemek için çok uğraştım fakat pek de önemli bir şey söylemediğine karar verince,kafamı sırama gömüp uyumak için hazırlandım.
"Sanırım seni fark ederse yanarsın."dedi tanımadığım bir ses.
Kafamı sesin kaynağına doğru çevirince bana bakan bir çift göz ile karşılaştım.Üzerindeki kareli gömleğiyle gerçekten iyi gözüküyordu.Sarımsı saçlarını sallayarak bana baktı."Sınıfta kaldığım için bu ikinci yılım.Bu adamı iyi tanıyorum.Biraz kaçık."diye fısıldadı.
Kafamı anladığımı belli etmek için salladım."Ben Spencer."
"Ben de Jaxon."diye sırıttı.Yanımdaki sandalyeye yaklaşırken bir anda dönüp bana döndü."İstersen sandalyeme geri dönerim,yani rahatsız olursan--"
"---önemi yok."diye geçiştirdim."Bu ders neden bu kadar uzun sürdü?"diye çıkıştım.Saatime bakmak için çantamdan telefonumu ararken Jaxon kolundaki saate bakıp kalan dakikayı hızlıca söyledi."Daha yirmi dakika beni çekeceksin."diye güldü.
"Ah,ondan değil ama fazla konuşuyorsun."diye sırıttım.Gerçekten iyi bir çocuğa benziyordu.
Jaxon öne doğru eğildi."Benim hayatımdaki sorunlarla uğraşmak için çeneni kapalı tutmak bir çözüm değil."diye fısıldadı.
Anlamış gibi başımı salladım."Benim hayatım içinde susmak en iyi çözüm."diye güldüm.Aklıma direk Justin ve sürekli beni susturmaya çalıştığı anlar geldi.
Ona doğru eğilip profesörün bizi duyamaması için uğraştım.Adam çok minyondu ve kafası da keldi.Gıcık sesiyle tahtaya bir şeyler yazıp--büyük ihtimalle kendini ve sene boyunca olan görevlerimizi tanıtıyordu.
Eğilerek Jaxon'a "Bu adamın sorunları falan mı var?"diye sordum.Koca ağzım yüzünden biraz seslice söylemiş olduğumdan,herkes bir anda bana baktı ve gülmeye başladı.Büyük ihtimalle profesör bunu duymamıştı fakat tüm fakültenin hareketlenmesiyle kaynağın ben olduğumu anladığında bana doğru iğneleyici bir bakış attı.
"Bayan Hastings,bizimle paylaşmak istediğiniz bir şey var mı?"diye çıkıştı.
Boğazımı temizleyerek utancımı saklamaya ve çoktan gitmiş onurumu bulmaya çalıştım."Hayır,efendim."
"Güzel.Çünkü derslerimde kimsenin konuşmasını istemem."diyerek önüne döndü ve kalan dakikalar boyunca sınıf onu dinlemese bile bir şeyler söyleyip durdu.
Bana özgürlüğü hatırlatan sesi duyduğum gibi kitaplarımı kapatarak sınıftan çıkmak için hazırlandım.Diğer dersim başka bir sınıfta olduğu için hiç bilmediğim koca bir üniversitede kim bilir hangi binada olan dersimi bulmak için hareketlendim.
"Nereye?"diye sordu Jaxon sakince.Ona doğru dönmeden kapıya doğru gitmeye başladım."Başka bir sınıfa,dersim burada değil."dedim aynı ses tonuyla.
Jaxon güldü."Onu biliyorum da,yeni dersin hangi sınıfta?"diye sordu.Yanlış anlayıp aptal bir cevap verdiğim için kendime bir küfür savurdum.
"Ha,şey--"diye elimdeki programa bir göz gezdirdim."---burada sadece sınıfın G olduğu yazıyor."diyerek alt dudağımı ısırdım.
Jaxon koridorda benimle birlikte yürümeye başladı."G mi?Ah,o yine bu binanın en üst katında olmalı."diye geçiştirdi."İstersen seninle gelebilirim?"
İçimden bunun doğru olup olmayacağını düşünmeye başlamıştım ki deri ceketli V-yaka tişörtü giymiş biri bize doğru saçlarını savurarak geliyordu.Justin elini saçlarında gezdirerek mükemmel konumda olduklarına emin oldu."Hey,"diyerek şaşkınca bana ve yanımda duran Jaxon'a baktı.
Jaxon bir moron gibi "Selam,"diye cevap verdi.
Justin'i tanıyor muydu ki?İkisinin birbirlerine bakış şeklinden hoşlanmamıştım."Çocuklar siz birbirinizi tanıyor muydunuz?"diye merakla sordum.
Justin ellerini tekrar ceplerine sokarken bir çocuk gibi mırıldandı."Evet ,evet."Jaxon'a doğru göz ucuyla bakıp tekrar yüzünü bana çevirdi."Jaxon benim kardeşim."
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder