19 Şubat 2013 Salı

BUSINESS THINGS-Bölüm 22.







İngiliz aksanı ile konuşurken sırıtıyordu.Videodaki haline bile kafa atasım geliyordu ve her sözcüğünde ondan daha da nefret ediyor ve onu öldürmek için bekleyemez oluyordum.

Steven devam etti."Sanırım geçmişinle ilgili bizden sakladığın yüzlerce şey varmış,Bieber.Ama korkma,seni polise falan ihbar etmeyeceğim.Seni yok etmek için üç sene veya beş sene alacağın bir ceza yetmez.Önce çevrendekileri yok edeceğim.Önce sevdiklerini.Sonra itibarını.Saygını.Paranı yok edeceğim.Yalnız ve başıboş kaldığında Bieber,seni öldürmem için bana yalvaracaksın."

Her kelimesinde daha da kötü olmamı bekliyordu.

Ve olmuştum da.

Eskiden olsa bunlar için asla korkmazdım.Yanına gider ve kafasına bir kurşun sıkardım ve kimseyi umursamadığım hayatıma geri dönerdim.

Kardeşlerimden haberi zaten yoktu,onlara zarar vermemesi için yıllardır onlarla birlikte zaman bile geçiremiyordum.İşte o zaman aklıma zarar verebileceği tek isim gelmişti.

Spencer.

Steven Spencer ve ben ondan kaçtığımız için hala intikam istiyor olmalıydı.

Ama o p*ç bir şey yapmaya kalkarsa,buna onu ödetmekten hiç çekinmeyecektim.

Net.

Video kapandığı gibi Austin bakışlarını yüzümde sabitledi.Gözlerini kaçırmaya çalışırken korkak bir sesle "Hiç bir şey yapamayacağını biliyorsun.Bir şey yapmaya kalkarsa yanında olacağımızı biliyorsun."dedi.

"Biliyorum."dedim emin bir sesle.Şakaya vurmak için koluna bir yumruk attım."Zaman geldiğinde yanımda olmazsan sana bunu ödetirim Butler."

Austin kolundaki acıyla güldü."Justin aşağıya inip Valentina'ya videodan bahsedersek iyi olabilir."

"Sen in,"dedim fısıldar gibi.Doğrulup aynada saçlarımı düzeltmek için elimi kafama doğru götürürken göz ucuyla Austin'e baktım."Benim gitmem gereken bir yer var."

"Nereye?"Kaşlarını çattı.

Saçlarımın mükemmel gözüktüğünden emin olunca ona doğru döndüm."Bir işim var işte."

"Ona mı gidiyorsun?"dedi sırıtarak.

Bir şey anlamamış gibi yüzümü buruşturdum."O?"

"Bieber kimden bahsettiğimi biliyorsun."

"Hayır,"dedim ellerimi iki yana sallayarak. "Bilmiyorum."

"Ondan hoşlanıyorsun."dedi gülerek.

Austin'e doğru dil çıkartıp deri ceketimi yatağın üstünden almak için uzandım."Kimden hoşlanıyorum?Austin artık şu lanet çeneni biraz oynat ve düzgünce konuş."

"Kahretsin Justin."diye inledi."Spencer'la buluşmaya gidiyorsun ve ondan hoşlanıyorsun.Bunu itiraf etmen için daha kaç yıl gerekiyor?"

"Spencer'a gidiyor olmam ondan hoşlandığım anlamına mı gelir?"diye itiraz ettim.Spencer'dan hoşlanmıyordum.Kimseye bağlanmama kararımı altı ay kadar falan önce almıştım.Spencer'ın bende farklı bir etkisi vardı fakat hala buna hoşlanma demezdim.Baş ağrısı derdim.

Gözlerini devirdi."Justin ondan bir şekilde hoşlandığında,bana gelip tavsiye falan isteme."

"Dostum kızlar için senden tavsiye almama gerek mi var?"diye güldüm.

Ben odadan çıkmak üzereyken arkamdan gülerek "Tam bir kendini beğenmiş,ukala bir çocuksun Bieber." diye söylendi.Koridorda yol alırken onun duymasını istediğim bir sesle "Ayrıca yakışıklıyım:"diye bağırdım.Keyfimi Steven ve onun saçma videoları bile bozamazdı.Buna izin vermeye hiç niyetim yoktu.
Ama şimdi Spencer'ın güvende olup olmadığını görmem gerekiyordu.





***
Range Rover'ın direksiyonunu iyice kavrayıp sessizce araba sürerken arabada Spencer olduğunda yolculuğun daha eğlenceli olduğunu itiraf ettim.Bu şekilde çok sessizdi ve kafa dinlemek kolay bile olsa gerçekten sıkıcıydı.

Garip bir şekilde hayatıma eğlence katmıştı.Onunlayken kendimi kontrol edebiliyordum ama yinede onun yanındayken ona zarar vermek istemiyordum.Kontrolümü kaybettiğim an tüm her şey başlamadan bitebilirdi.

Bana Daphne ile takılacağını söylediği için içim rahattı çünkü okulda olmasından pek hoşlanmıyordum.Okuldaki serseriler benden pek hoşlanmazdı ve açıkçası Spencer'ı bana karşı etkilemeleri istediğim en son şey olurdu.

Telefonuma gelen mesaja bakmak için hızımı azalttım ve bilinmeyen numaradan gelen mesajı açtım.

Kimden:Bilinmiyor
Bieber,birazdan telefonuna gelecek resme iyice dikkat etmeni istiyorum.Spencer'ın yanındaki yakışıklı çocuğun sen olduğunu pek sanmıyorum.

Bu aptal mesajın neyden bahsettiğini merak ederken gelen görüntüyle sarsıldım.Önce arabayı tamamen durdurdum ve incelemek için kenara çekerken gözlerimin açılmasına engel olamadım.

"S*ktir,"dedim hızlıca.Başta bunu bir düzenleme fotoğraf olduğunu düşünmüştüm fakat daha sonra bugün yapıldığını öğrendiğim partiyi hatırladım.Büyük ihtimalle çağırsalar da gidemeyeceğim partiyi veren Andrew'dı ve onun Steven'a çalıştığını herkes biliyordu.Tabi Spencer dışında herkes.

Fotoğrafta yan yanalardı ve Spencer ona bakarken iyice kızarmış gözüküyordu.Tanrım bu kızın amacı beni deli etmek miydi?O sürtüğün benimle oynamasına nasıl izin verebilmiştim?Daha önce kendime her gece başka bir kız daha yok dediğim zamanlar çok da eskide değildi ve ben hemen Spencer'ı hayatıma sokmuştum.

Sonuç farklı değildi.

Bir hayal kırıklığı daha.

Kendime gelip Spencer'a bütün bunların ne demek olduğunu sormak için arabayı bir kez daha çalıştırdım ve bu sefer lanet bir polisin bana hız yaptığım için ceza kesmesini önemsemeyecektim.Büyük ihtimalle yasal olmayan bir hızla ilerlerken telefonumdan Spencer'ın kartvizitini buldum ve 'Ara' tuşuna basarak telefonumu kulağıma götürdüm.

Birkaç çalışta açtı."Alo?"

"Neredesin?"diye bağırdım hızlıca.

Bir kaç saniye cevap vermedi.Sesi dışarıda olduğunu belli ediyordu."Neler oluyor Justin?"

"Neredesin Spencer?"diye üsteledim.Bu kaltak bana soru sormaması gerektiğini öğrenemeyecekti.

"Justin eğer partiyi öğrendiysen ben--"

"---Spencer neredesin?"diye tısladım telefonun ucunda.Kendi sesimin bu kadar yüksek çıkabildiğini tahmin etmemiştim.

"Brighton Plajı."dedi usulca.Sesimden korktuğu açıktı ve o sürtüğün korkması gereken tek şey sesim değildi.

Telefonu kapatmadan önce "Sakın bir adım daha atma Spencer.Seni oradan alacağım."diye bağırdım.

Kontrolü kaybettiğimi hissetmeye başlamıştım.Direksiyonu tutan parmaklarımı o kadar sıkmıştım ki beyaz eklem yerlerimi dahi görebiliyordum.Lanet hız limitini sonuna kadar aşmış olmakla ilgilenmiyordum ve şu an en son isteyeceğim  aptal bir polisin beni kenara çekip yüklü bir miktar para cezası verip ehliyetime el koymasıydı.

Gaza biraz daha basarak arkama yaslandım,biraz sakinleşmek için derin bir nefes aldım ve her zaman yaptığım yöntemle içimden ona kadar sayarak nefesi dışarıya verdim.

Mucizevi bir şekilde rahatladım fakat bunun uzun sürmeyeceğini biliyordum.Öncelikle Spencer'a güvenmiştim,uzun süredir çok fazla insana güvenmezdim fakat o gerçekten saf ve masumdu.Ona güvenmiştim ama o bana yalan söylemişti.Yalanın boyutu hiç önemli değildi çünkü bana Daphne ile takılacağını söylediğinde ufak bir ayrıntıyı unutmuştu.

Steven'a çalışan bir pisliğin partisine katılmıştı.Eğer okuldakilere güvenseydim Spencer'ı onlardan uzak tutmaya çalışmazdım ve o beyinsiz kafası hala beni bir kez olsun dinlememek için direniyordu.

Okulda onu Andrew denen çocukla konuşurken görmüştüm,Andrew ona bir şey vermişti ve Spencer direk cebine sıkıştırmıştı.Bana ders notları olduğunu söylediğinde de yalan söylemişti.

Biraz eğlenebileceğini veya kendini kanıtlayabileceğini düşünerek çok yanlış bir adım atmış olması beni deli ediyordu.Daha beş on dakika kadar önce telefonuma gelen mesajın Steven'dan olduğu açıktı ve videoda da bana kapalı olarak Spencer'a zarar vereceğini belirtmişti.

Ve evinde olması gerekirken o partideydi.Ya başına bir şey gelseydi?Steven onu paketleyip tecavüz edebilirdi,vurabilirdi veya işkence edebilirdi.Hem bana hem Spencer'a acı çektirmek için elinden geleni yapabilirdi.Çünkü Steven beni oyun dışı etmek için onu kullanmaya hazırdı.

Elimi saçlarıma atıp uçlarını çekiştirdim.New York'un plajlarına doğru aracımı sürerken aklımdan geçen kötü şeyleri bir kenara atmaya çalıştım.Ya ben gelene kadar onu kaçırdılarsa?Ya geç kaldıysam?

Düşüncelerim beynimi kemirirken Birghton Plajı dışında,kenardaki bir direğe yaslanmış olarak ayağıyla tempo tutan kızı fark ettim.Ona bir şey olmadığını görünce az da olsa rahatladım ve motoru durdurup araçtan inerek kapıyı arkamdan hızlıca çarptım.

SPENCER

Arabadan inip kapıyı çarpmasıyla durduğum yerde irkildim.Gerçekten sinirli gözüküyordu ve bal rengi gözleri öfkeyle parlıyordu.Gözlerini kısmıştı ve bakışlarından gerçekten rahatsız olmaya başlamıştım.Gözlerimi kaçırarak ayaklarıma doğru baktım.

Sessizliği öfkeli bir sesle bozdu."Bana yalan söyledin,"dedi."Andrew'den aldıkların ders notları falan değildi."

"Parti hakkında bir kağıttı,"dedim fısıldar gibi.Hala gözlerine bakamıyordum çünkü gerçekten korkmaya başlamıştım.Ona yalan söylediğim için kendimi suçlu hissediyordum ve lanet bir şekilde özür dilemek istiyordum.

"Evet,"dedi usulca."Daphne ile takılacağını söylediğinde Steven'a çalışan bir pislikle partiye katılacağını söylemeyi unutmuş olamazsın herhalde?"

Duyduklarım karşısında gözlerim sonuna kadar açıldı."Bekle,"dedim şaşkın bir sesle."Andrew,Steven'a mı çalışıyor?Peki ama nas-"

"--eğer seni birilerinden korumaya çalışıyorsam bunun bir nedeni oluyor Spencer.Sana onun iyi biri olmadığını söylemiştim."diye tısladı.

"Justin sadece bir partiydi,sen beni aradığında partide bile değildim.Orada sadece beş dakika falan kaldım."dedim biraz yüksek bir sesle.

"Buna nasıl inanabilirim?Onca yalandan sonra?"diyerek bakışlarını bana dikti.Son söylediği kalbimi cidden kırmıştı çünkü bir kaç yalan yüzünden beni her an yalan söyleyen bir sürtük gibi tanımasını istemezdim.

"Ama doğruyu söylüyorum Justin."diye inledim."Bana sadece bir kaç dakika ver."

Durdu ve birkaç saniye düşünmek için bekledi.Derin bir nefesi benim de duyabileceğim bir şekilde dışarıya verdi ve ellerini ceplerine sokarak baş parmaklarını çıkarttı.Arabasına doğru yaslandı ve tek kaşını kaldırarak bana baktı."Dinliyorum."

"Tarih dersinde kafama bir kağıt attı ve içinde 'Birileri Bieber'ın sürtüğü olmak için can atıyor' yazıyordu.Çıkışta seni gerçekten tanıyıp tanımadığımı sordu ve okulun kalanının hakkımda konuştuğunu söyledi ki buda yürürken insanların bana bakmasını açıklıyor.Bieber'ın takımına okulda yer olmadığını ve bir taraf seçmem gerektiğini söyledi."

"Sen de onu seçtin,"dedi mırıldanır gibi.

"Hayır,"diye itiraz ettim."Kimseyi seçmedim.Sadece okula gelen ve giden aptal bir kız olduğumu kanıtlamak  ve lanet bir eşyaymış gibi davranılmak istemediğim için parti teklifini düşüneceğimi söyledim."

Justin artan sesimle doğruldu ve kurumuş dudaklarını ıslattı."Partiden neden erken ayrıldın Spencer?Sana bir şey falan mı yaptılar?"

"Hayır Justin.Çok abartıyorsun.O sadece aptal bir parti."

"Değil ve bunu anlamamak için direniyorsun."gözlerini çevirdi.

"Her neyse işte,"diye kapattım konuyu."Andrew'un konuştuğu tek konu sen olmaya başladı.Partiye katıldığım için Bieber'ın takımında olmadığımı kanıtladığımı sandı  ve bunun için mutlu oldu.Sanki daha önce taraf seçmiş de sonradan değiştirmişim gibi konuşmaya başladı.İtiraz ettiğimde senin sandığım gibi biri olmadığını söyledi."

Justin dinlediğini göstermek için kaşlarını çattı.Hala onun gözlerine bakmıyordum ve farklı taraflarda gözlerimi gezdirirken konuşmaya devam etmeye başladım."Buna da itiraz ettim.Ona senin sandıkları gibi olmadığını söyledim.Ve benim kiminle olduğumun onu ilgilendirmediğini."

Justin onu koruduğumu duyunca biraz önceki gergin halinden yavaşça normal bir kişiye döndü ve rahatladı.Alt dudağını dişleyerek zeminde birkaç kere sallandı ve en sonunda yanıma yaklaşarak kollarıyla beni sardı ve rahat ettirdi.

Kokusunu içime çektikçe farklı hissetmeye başladım ve vücuduna yerleşerek ona sıkıca kendimi bastırdım.Saçlarımda ellerini gezdirerek küçük bir öpücük kondurdu."Sana inanıyorum."

Bunu duymak bile beni rahatlatmıştı,gözlerimi kapattım ve kokusunu biraz daha içime çekerek bu anın hiç bitmemesini diledim.Gözlerine doğru kafamı kaldırdığımda midemde uçuşan kelebeklere engel olamadım.

"Bir daha sana asla yalan söylemeyeceğim.Ben gerçekten özür dilerim."

"Sen az önce benden özür mü diledin?"

"Evet,"dedim fısıldar gibi.Hala ona sarılıyordum ve bir problem varmış gibi bana bakıyordu."Özür dilemek kötü bir şey değil Justin.Bunu denesen iyi olur."

"Ovv,"diye inledi."Çok tatlısın."

Bir iki saniye sonra ayrıldık ve Justin beni evime bırakmak istediğini söyleyince arabanın ön koltuğundaki yerimi aldım.Motoru çalıştırdı ve normalde sürmesi gereken yerin aksine partinin girişine doğru sürerek beni şaşırttı.

"Justin ne yapıyorsun?"dedim huysuzca.

"Bekle."diye geçiştirdi.

Arabayı partinin girişinde durdurdu ve arabadan atlayarak bize doğru bakan kafalara doğru ilerledi.Herkes susmuş bir şekilde arabaya doğru bakarken Justin kapıyı hızlıca kapatarak içkilerin başında olan Andrew'a doğru hızlıca yürüdü ve yakasından tuttu,çenesinden yukarıya doğru hızlı bir yumruk geçirerek onu içki standına doğru itti ve tüm masanın yıkılıp, ne var ne yoksa Andrew'a dökülmesini sağladı.

Andrew'a doğru sinsice sırıttı ve tekrar arabaya doğru geldi.Bir şey olmamış gibi bindi ve emniyet kemerini bağlamadan önce hiç beklemediğim bir şey yaparak eğildi ve herkesin bizi görebileceği bir şekilde dudaklarını dudaklarıma bastırdı.Nefesim kesildi ve ne olduğunu daha kavrayamadan Justin çekilerek motoru çalıştırdı ve o lanet partiden ayrılıp okula doğru aracı sürmeye başladı.

Her ne kadar başıma gelenler gerçekten delice olsa da,Justin'in beni sahiplenmesi beni mutlu ediyor ve ona her gün daha da bağlanmamı sağlıyordu.

Daha kendine bile itiraf edemezken herkesin içinde beni öpmesi gerçekten beni farklı hissettirmişti.Bu durumda o okulda olan her insan artık hangi takımı seçtiğimi biliyordu ve istedikleri kadar hakkımda konuşmaya devam edebilirlerdi.

Kızardığımı hissederek başımı öne eğdim.Justin bir kaç saniye bana doğru döndü ve "Kızardın bebeğim,"diyerek gülümsedi.

"Ne alaka,"diye çıkıştım."Kızarmadım."

"Ama kızarmış bile seksi gözüküyorsun,"diyerek sırıttı.Bana söylediği her söz daha da farklı hissettiriyordu ve bu sefer de seksi dediği için damarlarımda akan her kan damlası farklı bir hisle dolmaya başladı.

Daha fazla kızararak rezil olmak istemediğim için gözlerimi farklı bir yere çevirdim."Kapa çeneni,"diye mırıldandım.

Güldü."Bebeğim bu kötü bir şey değil."dedi."Sadece gerçekleri söylüyorum."

"Justin,"diyerek ona döndüm.Gözlerinin içine doğru baktım ve ellerimi araba içinde sallayarak "Beyonce seksidir.Ben değil."dedim.

"Beyonce seksi,"dedi aniden.Az da olsa kıskanmış gibi olduğumu fark edince eğildi ve fısıldadı."Ama sen tepeden tırnağa en seksi şeysin."




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder