25 Şubat 2013 Pazartesi

BUSINESS THINGS-Bölüm 23.











"Justin sen iyi değilsin,"dedim gülerek.Bana lakaplar takmaktan hoşlanırdı fakat son yarım saattir bana iyi davranıyordu.Ona iki kez yalan söylediğimde beni öldüreceğini falan sanmıştım fakat bana sarılıp bana inandığını söylemişti.

Sanırım ona duygusuz derken haksızlık yapıyordum."Neden?"dedi şaşkın bir tavırla.


"Bana seksi diyorsun,hem de seninle parti konusunu paylaşmadığım halde.Bu biraz,garip değil mi?"


"Sana kızgın olmamı istiyor gibi konuşuyorsun."


"Hayır istemiyorum,sadece çok farklı davranmaya başladın.Bana ilk kez iltifat ettiğini düşününce bu çok farklı."


"Buna alışma,"dedi sırıtarak."Bu kadar sorun yaratıyorsa sana bir daha iltifat etmem."


"Bundan rahatsız değilim."diyerek güldüm."Hoşuma gidiyor."


"Zaten iltifat etmenin amacı bu değil mi?"bana dönerek gözlerime baktı."Karşındaki insanı mutlu etmek?"


Ona bakarak gülümseyince başını öne eğdi ve karşılıklı gülümsedi."Ah kızarma,"dedim gülerek.


"Ben kızarmam,"diye inkar etti.


Üniversitenin kaldığım bölümüne geldiğimizde aracı durdurdu ve emniyet kemerini çözmeye başlayınca ne yaptığını merak ettim."Sen nereye geliyorsun?"


"Senin güvenli bir şekilde odana girmen için."dedi sırıtarak.Bu tür şeyler beni çok kasıyordu çünkü her an ölümle yüzyüze olduğumuzu bilsem bile her dakika beni korumaya çalışınca gerçekten sıkıyordu.


İstemsizce ona döndüm."Gelme."


"İstemiyor musun?"dedi dudağını dişleyerek.


"Kişisel değil Justin ama altı kat yukarıya gelmeni anlamıyorum.Odama bir bomba düzeneği koyacaklarını sanmıyorsun değil mi?Sadece odama gideceğim ve yatağıma yatacağım.Bu kadar basit."


Hayal kırıklığı ile kafasını çevirdi ve birkaç saniye düşündü."Peki tamam."dudaklarını ıslattı ve ekledi."Bana uyumadan önce mesaj atacağına söz ver."


"Söz."Gitmek için hazırlandım ve çantamı boynuma asarak araba kapısını açtım.Tam gitmek üzereyken bileğimden tutarak koltuğa bir kez daha oturtturdu.


"Justin bir şey mi oldu?"dedim kaşlarımı çatarak.


"Mesaj atmayı unutma."eliyle ensesini kaşıyarak sahte bir şekilde gülümsedi.


Gözlerimi devirdim."Seni bu kadar şüpheye düşüren ne?"


"Ne?Beni bir şey şüpheye falan düşürmüyor."


"Justin bir anda bu kadar sahiplenici olmaya başlamanın altında bir şey var ve bana söylememenden nefret ediyorum.Sadece bir kez,ilk sorduğumda cevap veremez misin?"


Direksiyona vurdu."Bunu sana söylemek zorunda değilim."


"Öyleyse sana mesaj atmak zorunda değilim."diyerek arabadan çıktım ve arkamdan kapıyı çarparak binaya doğru yürümeye başladım.Arkamdan çıktığını ve peşimden geldiğini hissedince yavaşladım ve ne söylemek istediğini dinlemek için ona döndüm.


"Sadece çantanı alıp arabamdan hızlıca çıkamazsın Spens."diye tükürdü.


Ellerimi iki yana sallayarak "Biraz önce bunu yaptım ama değil mi?"diye güldüm."Bir anda hiç olmadığın kadar iyi birine dönüşmeni anlamıyorum.Sadece bana ne olduğunu söylemen gerekiyor çünkü hayatıma devam edemiyorum."


Kaşlarını çattı."Buda ne demek?"


"Okula gidiyorum ve bir derse giriyorum ama düşündüğüm tek şey Justin,Justin ve biraz daha Justin."gözlerimi devirerek yere doğru baktım.


Elini çeneme götürüp ona bakmamı sağladı."Zor olduğunu biliyorum ama beni anlamalısın.Şu an seni evine bırakıp bir kez daha seni bu belaya sokmamak için her şeyi yapardım Spencer ama Steven ve diğerleri yerini,ismini ve benim için değerini biliyor.Seni korumaktan başka çarem yok."


"Ben partideyken Steven ile bir şey mi oldu Justin?"dedim fısıldar gibi.


"Evet,"ellerini iki yana sallayarak ekledi."Ama sana asla zarar vermelerine izin vermeyeceğim,tamam mı?"


Başımı salladım.Bir iki tel saçı kulağımın arkasında doğru çekiştirdim ve çantamı ellerimle kavradım.


Justin ellerini ceplerine sokup kendini zemine sabitledi."Sadece Andrew konusunda,onunla bir kez daha görüşmeni istemiyorum.Bu Steven'ın seni ele geçirmek için bir oyunu.Anlaşıldı mı?"


"Olanlardan sonra yüzüme bakacağını sanmıyorum."diyerek dudaklarımı birbirine bastırarak çizgi haline getirdim ve nemlendirdim.


"Emin ol sadece Andrew değil,tüm okul artık sana bakacak."diye sırıttı.Ne demeye çalıştığını düşündüğümde aklıma araba,Justin'in çıkışı,Andrew'a yumruk atışı ve geri dönüp beni herkesin görebileceği bir şekilde öpmesi geldi.


"Ah,"diye inledim."Onu unutmuştum."


Gülerek önüme geçti ve bileğimden tutarak binaya doğru yürümeye başladı.Beni arkasından çekiştirince kendim yürümek için bileğimi elinden kurtardım ve ellerimi boynuma götürerek bir kaç kez ovaladım ve gerginliğimi atmak için bir kaç derin nefes aldım.




19 Şubat 2013 Salı

BUSINESS THINGS-Bölüm 22.







İngiliz aksanı ile konuşurken sırıtıyordu.Videodaki haline bile kafa atasım geliyordu ve her sözcüğünde ondan daha da nefret ediyor ve onu öldürmek için bekleyemez oluyordum.

Steven devam etti."Sanırım geçmişinle ilgili bizden sakladığın yüzlerce şey varmış,Bieber.Ama korkma,seni polise falan ihbar etmeyeceğim.Seni yok etmek için üç sene veya beş sene alacağın bir ceza yetmez.Önce çevrendekileri yok edeceğim.Önce sevdiklerini.Sonra itibarını.Saygını.Paranı yok edeceğim.Yalnız ve başıboş kaldığında Bieber,seni öldürmem için bana yalvaracaksın."

Her kelimesinde daha da kötü olmamı bekliyordu.

Ve olmuştum da.

Eskiden olsa bunlar için asla korkmazdım.Yanına gider ve kafasına bir kurşun sıkardım ve kimseyi umursamadığım hayatıma geri dönerdim.

Kardeşlerimden haberi zaten yoktu,onlara zarar vermemesi için yıllardır onlarla birlikte zaman bile geçiremiyordum.İşte o zaman aklıma zarar verebileceği tek isim gelmişti.

Spencer.

Steven Spencer ve ben ondan kaçtığımız için hala intikam istiyor olmalıydı.

Ama o p*ç bir şey yapmaya kalkarsa,buna onu ödetmekten hiç çekinmeyecektim.

Net.

Video kapandığı gibi Austin bakışlarını yüzümde sabitledi.Gözlerini kaçırmaya çalışırken korkak bir sesle "Hiç bir şey yapamayacağını biliyorsun.Bir şey yapmaya kalkarsa yanında olacağımızı biliyorsun."dedi.

"Biliyorum."dedim emin bir sesle.Şakaya vurmak için koluna bir yumruk attım."Zaman geldiğinde yanımda olmazsan sana bunu ödetirim Butler."

Austin kolundaki acıyla güldü."Justin aşağıya inip Valentina'ya videodan bahsedersek iyi olabilir."

"Sen in,"dedim fısıldar gibi.Doğrulup aynada saçlarımı düzeltmek için elimi kafama doğru götürürken göz ucuyla Austin'e baktım."Benim gitmem gereken bir yer var."

"Nereye?"Kaşlarını çattı.

Saçlarımın mükemmel gözüktüğünden emin olunca ona doğru döndüm."Bir işim var işte."

"Ona mı gidiyorsun?"dedi sırıtarak.

Bir şey anlamamış gibi yüzümü buruşturdum."O?"

"Bieber kimden bahsettiğimi biliyorsun."

"Hayır,"dedim ellerimi iki yana sallayarak. "Bilmiyorum."

"Ondan hoşlanıyorsun."dedi gülerek.

Austin'e doğru dil çıkartıp deri ceketimi yatağın üstünden almak için uzandım."Kimden hoşlanıyorum?Austin artık şu lanet çeneni biraz oynat ve düzgünce konuş."

"Kahretsin Justin."diye inledi."Spencer'la buluşmaya gidiyorsun ve ondan hoşlanıyorsun.Bunu itiraf etmen için daha kaç yıl gerekiyor?"

"Spencer'a gidiyor olmam ondan hoşlandığım anlamına mı gelir?"diye itiraz ettim.Spencer'dan hoşlanmıyordum.Kimseye bağlanmama kararımı altı ay kadar falan önce almıştım.Spencer'ın bende farklı bir etkisi vardı fakat hala buna hoşlanma demezdim.Baş ağrısı derdim.

Gözlerini devirdi."Justin ondan bir şekilde hoşlandığında,bana gelip tavsiye falan isteme."

"Dostum kızlar için senden tavsiye almama gerek mi var?"diye güldüm.

Ben odadan çıkmak üzereyken arkamdan gülerek "Tam bir kendini beğenmiş,ukala bir çocuksun Bieber." diye söylendi.Koridorda yol alırken onun duymasını istediğim bir sesle "Ayrıca yakışıklıyım:"diye bağırdım.Keyfimi Steven ve onun saçma videoları bile bozamazdı.Buna izin vermeye hiç niyetim yoktu.
Ama şimdi Spencer'ın güvende olup olmadığını görmem gerekiyordu.



15 Şubat 2013 Cuma

BUSINESS THINGS-Bölüm 21.



Katherine'nin tam olarak neyden bahsettiğini anladığımda gözlerimi kısarak sürtüğün nasıl böyle bir cesareti olabildiği hakkında fikir yürütmeye çalıştım.Fakat duyduklarım karşısında şok olmuş bedenimdeki hiç bir nöron düşünemiyor gibiydi,tamamen kontrolümü kaybetmek üzereydim.Saçıma götürdüğüm elimi göğsümde bileştirerek yumruklarımı sıktım.

Bir,iki,üç,dört,beş,altı,yedi,...........on.

Derin bir nefes aldım ve herkesin duyacağı bir şekilde dışarı verdim.Odadan çıkmak üzere olan Katherine'nin bileğinden sıkıca kavrayarak onu kendime çektim.

"Kendini ne sanıyorsun küçük fahişe?"diyerek her kelimenin aşağılayıcı his vermesi için kötü bir akış attım.

Katherine kazanamadığını hissedince afalladı.Bir kaç adım geriye giderek bileğini benden kurtarmaya çalıştı.Acıyla inledi."Canımı yakıyorsun Justin."Ona daha neler yapacağımı bilmiyordu fakat şimdilik bileğini serbest bırakarak açıklama yapması için fırsat verdim.

"Neyden bahsettiğini tam olarak anlatman için sana tam bir dakika süre veriyorum."diye tükürdüm.

Gözlerimdeki öfke ve şiddetin beni ele geçirmesini izlerken korkuyla irkildi."İhtiyacın olana sahibim.Kendin için olmasa bile takımın ve geleceğin için kabul edeceksin bunu."

Hala ne konuştuğundan tam olarak emin değildi sanırım.Öfkenin tüm bedenime geçiş yapmasına izin verdim ve bir anda kontrolümü kaybederek Katherine'nin üzerine atıldım.Havaya doğru savurduğum hiçbir yumruk ona isabet edememişti çünkü Nathan ve Austin beni geriye doğru çekiyorlardı.

Nathan ve Austin beni geriye çekerken havaya doğru bir isabetsiz yumruk daha savurdum."O sürtüğün oyunlarına nasıl geldiniz çocuklar!"diye haykırdım."Sadece istediğimizi alana kadar işkence edip sonrada öldüremez miyiz?"

"Kimse kimseyi öldürmeyecek."dedi kapının önünden bir ses."Yani---henüz."diye güldü.Valentina odanın girişinde belirdi ve elindeki poşetleri yere bıraktı.Yavaş adımlarla Katherine'nin yanına gitti ve çenesinden tutarak ona bakmasını sağladı.

"Grubun bir parçası olmak istiyordun değil mi?"diye tısladı.

Kath başıyla onayladı.

Valentina eğilerek Katherine'nin kulaklarına doğru fısıldadı."Sana bunun için bir şans vermiştim ama sen onu boka çevirdin."Kimsenin beklemediği bir şekilde Katherine,Valentina'dan yediği bir kaç yumruk ile yere serildi.

Kath'in ağzı ve yüzü kan içindeydi fakat buna rağmen pis bir şekilde sırıtıyordu.Valentina ona bir kez daha vurmak üzereyken eğildim ve Katherine'nin bedeninin üzerinden onu çektim.

"Sanırım daha fazla yumruk istemiyorsan bize yerini söylemelisin."diye sinirle yaralanmış yüzüne doğru baktım.

Katherine pek fazla pes etmiş gibi durmuyordu."Ölsem bile Bieber,"diye inledi."İstediğimi yapmadan asla."

"Öldüreceğim bebeğim,"kan içindeki yüzüne doğru sırıttım."Fakat sana yaşaman için son bir şans daha sunacağım çünkü bugün iyi günümdeyim.Yoksa eminim ki gerektiğinde çok iyi öldürdüğümü biliyorsun."her kelimeden iğneleme damlıyordu.

Acıyla inledi."Sana yerini söylesem de söylemesem de beni bu evde yaşatmayacaksın artık değil mi?Çünkü biliyorsun ki beni hayatından çıkartırsan öleceğim."diye çaresizce baktı.

İşte o zaman o kız için sadece bir eğlence aracından fazlası olduğumu anladım.Onun barınmaya ihtiyacı vardı ve benden başka kimsesi yoktu.Aslında bana da sahip değildi fakat zamanında hayatını kurtardığım birini şimdi ölüme sürükleyecek kadar pislik değildim.

"Pekala tamam,"diye geçiştirdim."Burada kalman için tek şartım var."

"Neymiş?"

Yavaşça doğruldum."Çeneni kapalı tutacaksın."

Sesindeki tınıyı azalttı ve fısıldar gibi yumuşak bir sesle "Teşekkürler."dedi.Yumrukların verdiği acı ile sersemlemiş bedenini kaldırmaya çalıştıkça tekrar yere yığılıyordu ve zar zor aldığı bir kaç nefeste göğsü şişip tekrar iniyordu.

Gözlerimi üzerine diktim ve kötü bir bakış attım.Bir cevap beklediğimi anlaması için "Sökül,"dedim "Hemen."

Katherine bir kez daha doğrulmaya çalıştı fakat tekrar zemine yığıldı."Tanrım,"diye inledi."Odamda,yatağımın altında."

Kazanmanın verdiği haz ile sırıttım ve sürtüğü orada terk ederek peşimde Austin ile birlikte merdivenleri ikişer veya üçer olarak tırmanmaya başladım.


14 Şubat 2013 Perşembe

BUSINESS THINGS-Bölüm 20.





AUSTİN
Dışarıda,Katherine'yi beklerken Nathan iyice gerilmeye başlamıştı.Bir yarım saat sonra bahçeyi ve evi çevreleyen çitleri dolaşmaya ve  ışık olan odaları gözetlemek için ayrılmak üzereyken arkamızdan boğuk bir ses duyduk.

"Başardım."

Önce bunun tanımadığımız biri olduğunu sanıp silahlara sarılmayı düşünmüştük fakat çalıların ardından spor kıyafetleriyle sırıtan Katherine'yi gördüğümüzde ikimizde derin bir nefes aldık.Yanına yaklaşıp durumunun ne olduğuna baktım,düzgün gözüküyordu ve muhteşem bir rol oynamış olmalıydı.

"Peşimizden gelmeleri için kaç dakika verirsin?"diye sordum tek kaşımı kaldırıp sırıtarak.Katherine bir kaç saniye düşündü  ve arabaya doğru hareket etmeye başladı.

"Beş dakikaya kandırıldıklarını anlayacaklardır."diye inledi.

Nathan ile aceleyle onu arabaya bindirip,sürücü koltuğunun yanındaki yerimi aldım ve emniyet kemerimi bağladım.Birtakım seslerin bize doğru yaklaştığını hissedince yüksek bir sesle bağırdım.

"Acele et,Nathan!"

Nathan olabildiğince hızlı bir şekilde izimizi kaybetmeye çalışırken tehlike geçene kadar hepimiz sessizce yola odaklanmıştık.Sonunda bizi takip etme ihtimalleri bile kalmayınca sakin bir sesle "Peki nasıl başardın?"diye sordum.

Katherine sırıtarak baktı ve çantasından çıkarttığı kırmızı rujunu tazelemek için el aynasını yüzüne doğru tuttu.Bu kadar rahat olmasına anlam veremesem de onun gibi birinin takımımızda olduğu için şanslı olduğumuzu düşünmeye başlamıştım.

Bir kaç saniye bile düşünmeden sakin bir sesle olayları anlatmaya başladı."Söylediğiniz gibi bağırdım ve ağlayarak kapıyı çaldım.Kapıyı adı Toby olan açtı ve bana doğru anlamsız bir bakış attı.Kafamdaki hikayeyi sıralayarak kaybolduğumu,arabamın bozulduğunu ve bir köpek tarafından az kalsın saldırıya uğrayacağımı söyledim.Beni içeri alma teklifinde bulundu ve Steven'a götürdü.Her şey çok kolay olmuştu."bir kaç saniye bekleyip rujunu sürdüğünden emin oldu ve çantasına eşyalarını tıkıp topuzundan çıkmış bir kaç saç telini kulağının arkasına götürdü."Onu gördüğümde ağlamayı kesmiş ve ondan etkilenmiş gibi yaptım.Hepinizin de tahmin ettiği gibi benden hoşlandı.Fakat işimi sağlama almak istedim."

Neden bahsettiğini anlamadığım bir bakışla yüzüne döndüm."Ne demek sağlama almak istedin?"

Güldü."Bir şeyler içmek isteyip istemediğimi söylediğinde içkileri getirmeyi teklif ettim ve bana mini barının yerini gösterdi.Viskisine bir kaç damla afrodizyak damlattığımı kabul ediyorum."

Gözlerim irice açılmıştı."Ne sen deli misin?"diyerek gülmeye başladım.Bu kız gerçekten insanı korkuturdu,bizim aklımıza gelmemişti fakat harika bir fikirdi!

Başıyla onayladı."Steven onu içtiği gibi delirmeye başladı.Görmeliydiniz.En sonunda yorgun olduğumu söylediğimde beni odasına götürme teklifinde bulundu."

"Odasında sakladığını nereden biliyordun?"diye sordu Nathan direksiyon başından."Yani,o ölüm bileti başka bir yerde de olabilirdi."

Katherine bozuntuya vermedi."Bazı şeyleri unutuyorsun Nathan.Hatırlatırım ki beni de Steven ve diğerlerinin elinden kurtarmıştınız.Ama o aptal beni hatırlamadı bile.Ve onun evinde kaldığım bir gün boyunca düşmanlarını dosyaya aldığı gizli bir dolabı olduğunu görmüştüm."diye tısladı inkar edercesine.

"Her neyse,"diye devam etti."Benimle işi bittiğinde viskisindeki fazladan bir uyku ilacı yüzünden uyuya kalmıştı ve ben de boş bulunup odasında biraz keşfe çıktım."

Bu kızın çok zeki olduğunu düşünmeye başlamıştım."Aradığımız şeyi bulmak kolay oldu mu?"

"Justin'in adıyla bir dosya olduğunu biliyor muydun?"diye sırıttı.Ağızlarımızın açık kaldığını hissedince ekledi."Dolabında Justin için özel bir dosya vardı ve onu aldım.Muhtemelen içindeki kapalı paket bahsettiğiniz şey."

Özel bir dosya yapacak kadar sorunlu biriyle uğraştığımızı öğrenmek iyi olmuştu."Peki onu artık verir misin?"

Katherine bir kaç dakika düşündü ve gülmeye başladı."Peki ama neden?"

"Çünkü görevin onu bize vermekti.Aksini düşünmüyorsun değil mi?"diye tek kaşımı kaldırdım.Zeki ama sürtük,diye geçirdim aklımdan.

Derin bir nefes aldı ve göğsünü şişirerek başını iki yana salladı."Bunu biraz düşünmeliyim,Austin.Biliyorsun ki bunu almak için sadece ben uğraştım ve bunu karşılıksız size kaptıracağımı düşünmüyorsun öyle değil mi?"kaşlarını kaldırarak yüzüme iğrenç bir bakış attı.

"Ne kadar istiyorsun?"diye tükürdüm.

Başını iki yana sallayarak güldü."Para değil,"dedi "Bunun karşılığında istediğim şey çok daha etkileyici.Ama bunu herkesin içinde söylemek istiyorum sanırım.Çünkü şimdi bu üzerimdeki iğrenç şeylerden kurtulmalıyım."

Kıyafetlerini değiştirmek için kendi tarafındaki siyah perdeyi kapattı.Bu kızı Valentina bulduğu gibi öldürecekti.O yapmazsa Justin yapacaktı.Tek yolu o aptal zarfı bize vermekti.


13 Şubat 2013 Çarşamba

BUSINESS THINGS-Bölüm 19.



VALENTİNA

Şaşkın bakışlarından olayı bezelye beyninin kavrayamadığını sezdim ve ona doğru yaklaşarak ince kaşlarımdan birini kaldırarak ona doğru baktım.Cevap istediğimin sinyalini almış bir şekilde korkuyla yutkundu.

"Ben mi?"

Tanrım,anlaması ne kadar sürecekti?Tabi ki de oydu.Ortada durmuş,tüm gözlerimi üzerine dikerek ona bakıyordum ve ismini söylemiştim.Başka birisi olması imkansızdı.Bu kızın gerçekten psikolojik desteğe ihtiyacı olduğunu düşünerek gözlerimi devirdim.

"Sen ve benden başka kız var mı?Senden daha çekici olduğum halde bu görevi sana verdiğim için şanslısın,Kath."diye sırıttım.

Çekici olduğumu kabul ettiğimde Austin'in bana doğru sırıtarak gülümsediğini görünce daha da havaya girdim."Senden başkası bu görevi alamaz,Katherine."diye usulca fısıldadım.

"Ama---"diye mırıldandı."---benim birlikte olduğum biri varken bu görev ahlaksız kaçmıyor mu?"diye merakla sordu.

Tabi ki de ahlaksızdı.

"Justin ile ilişkinin sevgi ve sadıklık üzerine kurulu olduğunu mu sanıyorsun güzelim?"diye güldüm.Diğer çocuklarında hafifçe güldüğünü hissedince ekledim."Senden sonra kaç kızla yatmış olabileceğini düşünmüyor musun?"bir cevap vermeden bir kez daha söze girdim."Cidden,sana hiç iltifat etti mi?"

"Bebeğim diyor ama---"diye kendini avutmaya çalıştı.

"Bilgin olsun diye söylüyorum onu bana da diyor."dedi Austin.Tüm çocuklar gülmeye başladıkça Katherine rahatlamanın aksine daha da geriliyordu.Onu korkutup kaçırmak istemediğim için yanına yaklaşıp elimi omzuna yerleştirdim.

"Bu senden başkası olamaz.Kendine baksana!Justin Bieber'la birlikte olduğuna göre çekicisin bebeğim.Benim aradığım kişi de çekici olmalı.Steven ve diğerleri sana karşı koyamayacaktır Katherine."

Katherine'nin bir kaç iltifattan başka bir şeye ihtiyacı olmadığını biliyordum.Kanına girdiğimi hissedince içten içe sevinmeye başladım.Bir kaç saniye düşünüp alt dudağını ısırarak gerildiğinin sinyallerini odaya yaydı.Ayağıyla tuttuğu temponun ardından ellerini önünde birleştirerek haince sırıttı.

"Bu işte varım."

Kazandığımın sevinciyle yüzümde belirsiz bir sırıtma ile arkamı dönerek "Katherine ne yapacağını biliyorsun değil mi?diye yüzüne baktım.Kath başıyla onaylayınca diğer çocuklara döndüm."Ve sizde Katherine'den haber gelmeden bir şeye kalkışmayın.Ayrıca kızın güvenliği için bir kaçınız yanında dolaşsın.Kendinizi de belli etmeyin."diye ekledim.

Arthur elindeki içki bardağını kenara koyarak lafa atıldı."Ben,James ve Austin onu kollarız,tamam mı?"

Kafamla onayladım."Ölmemeye çalışın."diye sırıttım."İyi şanslar."

"Peki sen nereye gidiyorsun?"diye merakla yüzüme döndü Austin.

Gözlerimi devirirken masadaki çantamı boynuma astım."Çok soru soruyorsun Austin."diye fısıldadım.Topuklu ayakkabılarım üzerinde çıkışa doğru adım atmaya başlarken söylendim."Ama alışverişe gidiyorum."


12 Şubat 2013 Salı

BUSINESS THINGS-Bölüm 18.




"Kardeşin mi?"diye sarsıldım geriye doğru.Bu sözcükler beynimde büyük bir şok dalgası yaratmıştı.Jaxon bir yanlışı düzeltmek ister gibi "Aslında aramızda sadece bir yaş var.Küçük kardeşi falan değilim."diye Justin'e kötü bir bakış attı.

Justin gözlerini kısarak Jaxon'a doğru yürüdü."Bu senden daha olgun olduğum gerçeğini değiştirmez."

"Olgun mu?"diye güldü Jaxon."İlk derse yetişemedin değil mi?"Gülmemek için kendimi zor tuttum.Justin kendini olgun göstermeye çalışıyor olabilirdi fakat Jaxon da bu konuda gerçekten haklıydı.

"Bu seni ilgilendirmez."diye tısladı Justin."İşlerim ve ilgilenmem gereken insanlar var."diye gülümsedi kötü bir çocuk gibi.

Jaxon gözlerini devirdi."Ailenden başka herkesle ilgileniyorsun zaten."diye çıkıştı.Bir kaç saniyelik sessizlikten sonra çantasını eliyle iyice kavrayıp ekledi."Ben gidiyorum."Tekrar bana döndüğünde yüzünün bir kaç sözle bu kadar asılmasına şaşırmıştım."Sana onunla iyi şanslar."

Justin Jaxon'un arkasından bir kaç saniye boyunca sessiz kaldı ve daha sonra bir şey söylememi bekler gibi tek kaşını kaldırdı.Bakışlarımı farklı bir yana çevirdim."Etrafındaki herkesi yanından kaçırmakta iyisin."

"Ah,bebeğim."diye inledi."Jaxon buna alışık."

Durdum ve nasıl bunu söylediğini anlayamadığım bir bakışla yüzüne baktım."Kimse buna alışık olamaz Justin.O senin ailenden biri."diye söylendim.

Justin ellerini saçlarına götürdü ve bir kaç kez saçlarını karıştırdı."Bu konuda yapabileceğim bir şey yok.Beni yargılamak sana oradan çok basit geliyor olabilir fakat her gün onun iyi bir hayat yaşaması için  uğraşıyorum."İnkar etmekte haklıydı.

Bazen insanları dışarıdan yargılamak çok basit geliyordu ama en kötü insanın bile zayıf bir noktası vardı.Ve Justin'in zayıf noktası ailesiydi.Kimseye değer vermediğini söylese bile gerçekten değer verdiği insanlar vardı.

"Sadece---"ne diyeceğimi kafamda tarttım ve "-----insanlara değer verdiğini göstermekten korkma."cümlemi tamamlayarak,ona doğru sıcak bir gülümseme ile baktım.

Anlamış gibi baktı ve dudaklarını yalayarak nemlendirdi."İstersen seni G sınıfına ben götürebilirim."

"Buna sevinirim."diyerek koridorun içinde Justin ile birlikte yürümeye başladım.


11 Şubat 2013 Pazartesi

BUSINESS THINGS.-Bölüm 17





"Yataktan kalk,Bieber."diye başımda konuşmaya ve hiç susmamaya başlayan sesi duymazdan geldim.

Yatağın içinde çıplak yatmamı önemsemeden yanıma gelip kulaklarıma doğru eğildi."Sana kalk dedim,Justin."

Çok yorgundum ve Valentina'yı çekecek durumum falan yoktu."Git başımdan,uyuyacağım."

"Kalk dedim."diye zorladı.Yan tarafa dönüp uyumaya devam ettim.Valentina'nın ayak sesleri git gide uzaklaşıyordu,büyük ihtimalle kazanmıştım ve pes etmişti.

Tam uykuma dalmak üzereyken ayak sesleri bir kez daha yaklaştı ve başımdan aşağıya koca bir şişe suyu boşalttı."Bu da neyin nesi?"diye yatakta zıplayıp üzerimi yorganla örterken Katherine de aynı şekilde kalkıp göğsünü kapatarak iyice bana sokuldu.

Valentina gözlerini Katherine'ye çevirdi."Sende olanın üç beden büyüğüne sahibim bebeğim.Şimdi bezelye tanesi büyüklüğündeki göğüslerini benden saklamaktan vazgeç."

Cevap beklemeden bana döndü."Ve sen Justin,üniversite ikinci sınıftasın ve bugün okulunun ilk günü.Hemen kalk."

Ona doğru gözlerimi açamıyordum bile.Birileri başımda vızıldıyordu ve o kadar yorgundum ki kendime gelememiştim.Fısıldar gibi "Tanrım,Vale.Sen yorgunumdan anlamıyor musun?Gece uyumadım."diye söylendim.

Valentina en gıcık sesiyle karşımda dikilerek "Tüm gün boyunca lanet olası bir süperkahraman gibi o kızla hoplayıp zıpladıktan sonra uyuman gereken yerde gelip bu kızı s*kmen benim suçum değil."

"Ah,yine mi aynı konu?"diye inledim.Valentina Spencer'dan bahsetmekten başka bir şey bilmiyor gibiydi.

Gözlerini çevirerek dolaptan bir boxer ve düşük bel pantolonumla V-yaka beyaz bir tişört fırlattı."İçeri gir ve giyin.Okuldan sonra da,yanıma gel.Artık işlere başlaman gerekiyor.Diğer çocuklar ne zaman harekete geçeceğimizi sorup duruyor."

"Onlara önce uykumu almam gerektiğini söyle bebeğim."diye göz kırparken yüzüme attığı renkli boxerı üzerime geçirdim.Yataktan çıkıp saçlarımı düzeltirken Valentina söylenerek odadan çıktı.

Yatağın içinden tam bir sürtük gibi söylenmeye başlayan Katherine'nin ne dediğini duymak için arkamı döndüm."Bir kızdan bahsetti.Kim?"

Gözlerimi çevirerek banyoya doğru ilerledim."Kimse."

"Kimden bahsetti Justin?"diye üsteledi sesini yükselterek.

Durdum ve ona doğru döndüm.Sesimi yükselterek yüzüne doğru baktım ve "Sen kim olduğunu sanıyorsun?"diye çıkıştım."Sana bir şey yok diyorsam,yoktur.İş bu kadar basit."

"Öyle olsun Justin."diye mırıldandı sessizce.

Gözlerimi devirip banyoya girdim ve kapımı kapatırken "Başka imkanı yok zaten."diye güldüm.


10 Şubat 2013 Pazar

BUSINESS THINGS-Bölüm 16



BÖLÜM İSMİ: BITCHES LOVE JUSTIN.


Kapıyı yavaşça kapatıp kemerimi bağladım.Justin direksiyonu tutup bana doğru döndü.Alın çizgilerini belirgin eden bakışıyla,fısıldayarak "Emin misin?"diye sordu.

"Eminim."dedim sertçe."Burada kalmayacağım.Yarın okulum başlıyor ve ben gecenin bir saatinde hala ormandayım."diye sitem ettim.

Justin arabayı çalıştırırken gülümsedi."Sana burada kalma teklifimi hala sunuyorum,bebeğim.Biraz daha öpüşmek ve--"durdu.Dudaklarını yalayarak baktı."---belki daha da ilerisi."diye sırıttı.

"Yavaşla,Bieber."diye dalga geçtim."Bu söylediğin şey asla olmayacak."dedim ve çantamdan büyük aynamı çıkartıp boynumdaki morluklara baktım.Justin boynumu emmiş ve ısırmıştı.Buna bağlı olarak beyaz tenimde ağır morluklar meydana gelmişti.Bir kaç küfür savurarak kapatıcıyı bulmak için çantaya elimi daldırdım.

"Ne oluyor?"diye kafasını yoldan bana doğru çevirdi Justin."Ne arıyorsun?"

Gözlerimi devirdim."Kapatıcıyı.Dilin ve dişlerin boynuma yeni bir renk vermiş."diye dalga geçtim.Sonunda elime geçen kapatıcıyı açarken "Tanrım,teşekkürler."diye inledim.

"Moru severim."diye fısıldadı Justin."Senin üzerinde de harika durmuş."dedi.

Dalga geçmesi beni deli ediyordu."Birazdan yüzüne atacağım yumruk da sende hoş duracak Justin."diye güldüm.O sırada aynada dudaklarımın benim ısırmamdan ve bugün öpüşmemizden sonra iyice kuruduğunu fark ettim.Parlatıcımı çıkartıp sürerken Justin gülmeye başladı.

"Şimdi neye gülüyorsun?"diye inledim."Artık yetişemiyorum."

"Hiç."diye geçiştirdi."Aklıma bir şey geldi."

"Ne?"

Justin gözlerini tekrar yola odaklayıp sakinleşmeye çalıştı fakat gülmesini durduramıyordu."Dudaklarına iyi bak."diye söze girdi."Bir sonraki referans için---"eliyle kasıklarını tutarak gülmeye başladı."--anlarsın ya."

Elinin nerede olduğunu görene kadar,sözün ne anlama geldiğini anlamamıştım.Bu kadar sapık olabileceği aklıma gelmemişti.Gözlerimi devirerek "Hiç hoş değildi."diye tısladım.

"İyiydi Spencer,kabul et."diye sırıttı.


8 Şubat 2013 Cuma

BUSINESS THINGS-Bölüm 15





Justin uyumak üzere olduğum cama eğilip "İşte geldik."diye  kulaklarıma doğru fısıldadı.


Kafamı yavaşça kaldırıp etrafıma baktım ve neler olduğunu hatırlamaya çalıştım.Justin beni yemek yemek için üç saat araba kullanarak bir ormana getirmişti.Bu fikri aklıma getirdikçe çıldırıyordum.


Arabadan inmeme yardım etti ve ormanda önümden ilerlerken "Çok çabuk uyuyorsun."diye kıkırdadı.Bir kaç saniye durup beni bekledi ve ekledi."Çok fazla horladın."


"Horlamam!"diye tısladım.Horlamış mıydım?Tanrım,cidden yanımda Justin otururken,sessiz arabadaki tek ses benim horlamam mı olmuştu?Kafama meteor düşse çok daha iyiydi.


Justin ahşap,eski ağaç evin kapısını küçük bir anahtarla açarken gülümsedi."Eminim horlamıyorsundur."


Ona bir cevap vermek için ağzımı açmak üzereyken girdiğimiz yerin yarattığı his ile çenemi kapadım.Karşımızda büyük bir balkon ve balkonun müthiş bir manzarası vardı.Yan duvarda duran bir şömine ve etrafında bir ikili,bir kaç tane de tekli koltuk duruyordu.Evin arka kısmından girilen amerikan mutfağında bir tezgah ve buzdolabı dışında bir kaç çekmece vardı.Üst kata çıkan merdiven sonunda tek bir oda bulunuyordu.Muhtemelen yatak odası veya banyoydu.


"Beğendin mi?"diye fısıldadı Justin."Burası bana ait."


Sesiyle irkildim."Çok güzel."Ağaç evin salon kısmında yürümeye ve balkona doğru ilerlemeye başladım."Justin Bieber'ın arada kafa dinlemeye ihtiyacı olduğunu kim bilebilirdi ki?"diye mırıldandım.


"Senin şu ana kadar yattığın erkek sayısı kadar işim var.Arada kafa dinlemek istemem çok normal."Ona laf atarken her zaman unuttuğum bir şey vardı.Eğer onuruna dokunursam,beni yerin dibine sokmak için her şeyi yapıyordu.


Ona hiç kimseyle yatmadım diyemezdim.Bu kendi kuyumu kazmak olurdu,değil mi?Teknik olarak gerçekten kimseyle yatmamıştım veya öpüşmemiştim.Bu zamana kadar nasıl on sekiz yaşında olduğumu sorarsanız,ailem aşırı dincidir ve evliliğin kutsallığına inanırlar.


Gözlerimi devirdim ve ona cevap vermemeyi seçtim.Balkona geldiğimizde arkamda hissettiğim nefes bana doğru fısıldayarak "Manzarayı beğendin mi?" diye usulca sordu.


Karşımdaki muhteşem ormanın ve tepede duran tüm ışıklarıyla güneşi gördüğüm gibi nefesim kesilmişti.Burası gerçekten harikaydı."Burası harika,nefes kesici bir yer."diye mırıldandım.


Justin sırıttı."Burayı seviyorum."bir kaç nefes alıp hızlıca verdi.Manzaradan başını bana çevirdi ve ciddi bir şekilde "Ne yemek istersin?" diye sordu.




YENİ BİR FRAGMAN İLE KARŞISINIZDAYIZ!

YENİ TANITIM FRAGMANI HAZIRLADIM
VE BU ÖNCEKİNDEN KAT KAT DAHA İYİ AYRICA BUNA GERÇEKTEN UĞRAŞTIM.

Şimdi bir kaç açıklama yapmak istiyorum artık ORJİNAL FRAGMAN bu olacak çünkü sıkı durun;BU FRAGMANDA OYUNCU KADROSU'da bulunuyor.

Peki siz hala ilk fragmanımızı görmediniz mi?O zaman hemen tıklayın.

Konudan da bahsettiği için çok daha geniş olduğunu düşündüm,ve bu artık orjinal fragmanımız fakat bir sorun daha var ki o da kullandığım program YouTube'un bana sunduğu fırsatlara uygun değil,biraz eski.Bu nedenle YouTube'a yüklenirken bazı gifler bozuk çıkıyor.

Bunun sorunu gerçekten bende değil.Bunu çözmek için artık Laptop'uma da kavuştum,programın yeni sürümünü oraya yükleyip,yeni fragmanları oradan hazırlayacağım.Fakat çok fazla sorun oluşturmuyor bozuk olması bu sefer çünkü müzik bozuk değil,sadece görüntüde bir iki aksama var.Bunun için anlayış göstermenizi istiyorum.-BIEBERFEVER94.

7 Şubat 2013 Perşembe

BUSINESS THINGS.-Bölüm 14.





"Bana kızgın olman önemli değil.Ben de açlıktan ölüyorum ve yemek yemek istersen bir şeyler yiyecek bir yer biliyorum."diyerek suratıma doğru fısıldayarak baktı.

Kafamı salladım.

Yemek yemem gerekiyordu ve bu durumda onunla tartışacak halim veya enerjim yoktu.Eğer Austin olsaydı,gözünü kırpar ve bana yemek için şans dilerdi.

Fakat sanırım ki bu bir randevu değildi ve açıkçası bunu ister miydim bilmiyordum.Her zaman yakışıklı bir sevgilim olmasını dilemiş olsamda,Justin de mükemmel yakışıklı ve çekici biriydi,yinede gerçekten dengesiz bir kişiliği vardı ve sinir bozucuydu.

Kötü çocuk davranışları ve bakışlarıyla gerçekten çekici bir kişiliği vardı fakat onu gördükçe sadece yakışıklı ve çekici olmanın yetmediğini bir kez daha gözlerimle görmüş oluyordum.

Onunla asla bir ilişki yürümezdi.Bazen bana çok nazik davrnıyordu ve kendimi dünyada tekmiş gibi hissettiriyordu fakat bazen de---dünyada kalan tek sürtükmüşüm gibi küfrediyor ve lakap takıyordu.

Buna asla katlanacak biri değildim.Eğer onunla bir ilişkim olacaksa onun sürtüğü değil,kız arkadaşı olmalıydım.Tek.

Justin arabayı çalıştırmak için cebine elini attı ve bir kaç kez karıştırıp çıkan anahtarlara baktı."Siktir," bir küfür savurdu ve emniyet kemerini çıkartıp bana doğru dönerek "Lanet anahtar kavgada düşmüş olmalı."diye tükürdü.

Yutkundum fakat söyleyecek bir şey bulamadığım için çenemi kapalı tuttum.Justin kapıyı açtı ve sinirle çıktı.Eliyle hızlıca kapıyı kapatmadan önce eğilip "Burada bekle.Hemen dönerim."diye homurdanarak kaşlarını kaldırdı.

Justin kapıyı kapatıp karanlıkta kaybolurken ellerimi ceplerimden çıkartıp önümde birleştirip sadece "Peki."diyebildim.

İçerisi bana klostrofobik bir hava yarattığı için kapıyı açtım ve çıkıp siyah camlı büyük Range Rover'a doğru yaslanarak Justin'in gelmesini bekledim.

Etrafın karanlık olması yetmezmiş gibi,etraftaki ağaçlardan ve çalılardan gelen garip kuş sesleri de altıma işeyecek kadar korkmama neden olmuştu.Normalde bu kadar korkan bir kız değildim fakat son iki gündür yaşadıklarımında bunda etkisi gerçekten büyüktü.

Ellerimi ceplerime soktum ve gerildim.Rüzgardan uçuşan saçlarımı düzelttim ve bir kaç saç telini ağzıma girmeden kurtardım.

Aptal saçlar.

Sinir bozucu Justin Bieber'ın bile benden çok daha iyi saçları vardı.En azından dolgun ve açık renkliydi.

Tanrının unuttuğu bu yerde park etmek gerçekten sadece ve sadece onun fikri olabilirdi.

Arkamda bir ürperti hissettiğim gibi sıçradım ve çığlık attım.Karanlıkta siyah bir şapkayla bana bakan bir çift mavi gözü gördüğüm gibi geri çekildim ve her kimse ittirip benden biraz uzaklaştırmaya çalıştım--maalesef karşımdaki benden çok daha güçlüydü.


6 Şubat 2013 Çarşamba

BUSINESS THINGS-Bölüm 13.





SPENCER
Austin asansörün çağırma düğmesine sertçe dokundu ve asansörü beklerken bana doğru göz ucuyla bakarak “Adil olmadığını mı düşünüyorsun?” diye anlam veremediğim bir soru sordu.

Şaşkın bakışlarımdan neden bahsettiğini anlamadığımı sezmiş gibi gözlerini açarak “Daphne ile Nathan’ın çıkmasından bahsediyorum.”diyerek gülümsedi.

Başımı ona çevirdim ve bir şey söylemek için ağzımı açmak üzereyken gelen asansörün sesiyle,açılan kapıdan içeri hızlıca girdim.

Austin en alt katın düğmesine bastı ve asansör aynasına bakarak saçları düzeltmek için ellerini kafasına doğru götürdü.Bir yandan sarı,dolgun saçlarını mükemmel konuma getirirken göz ucuyla bana bakarak mırıldandı.”Hala cevap vermedin.”

“Ah—ben,”diyerek alt dudağımı ısırarak kafamı öne eğdim.”---bunu hiç böyle düşünmemiştim.Ama onun için seviniyorum.Yani belki çok az süredir tanıyorum fakat onun için gerçekten seviniyorum.Nathan gerçekten iyi biri.”

Austin bana bakarak güldü.”Bundan bahsetmediğimi biliyorsun.”Bir şey söylememe izin vermeden kaşlarını kaldırarak alnının kırışmasına ve olduğundan da seksi gözükmesine sebep olduktan sonra ekledi.”Justin’in hala sana çıkma teklif etmemesini soruyorum.”

Bu konuda tamamen yanlış izlenim vermiş olmalıydım.”Hey—biz,şey,öyle değiliz.”diyerek umutsuzca isyan ettim.

Austin gözlerini devirdi ve –nihayet-açılan asansör kapısından çıkarken kolumdan tutup yanına gelmemi sağladı.Bina dışarısında yürürken “Aranızda farklı bir şeyler olduğunu itiraf edersen,belki de daha çabuk sevgilisi olursun.”diyerek kıkırdadı.

Omzuna doğru hızlıca bir yumruk geçirdim.”Onun sevgilisi falan olmak isteyen yok.”

“Ah!”Geri çekildi ve omzunu tutarak alt dudağını büzüp üzülmüş gibi davrandı.”Bu acıttı.”Saçmalıyordu ve sinirlerimi daha da bozuyordu.

Gözlerimi devirdim ve yürümeye devam ederken sinirli bir şekilde “Öyle olmasını umuyorum.”diyerek geçiştirdim.

Austin arkamdan gelmiyordu ve benden birkaç metre geride durup yüksek bir tonuyla “Aslında biliyor musun?”diye seslendi.

Hareket etmeyi kestim ve durduğum yerden ona yavaşça dönerek kaşlarımı çattım.”Neyi?”

“Sanırım senin ondan hoşlandığın kadar o da senden hoşlanıyor.”diye ciddi bir şekilde söylendi.

Sanırım senin ondan hoşlandığın kadar o da senden hoşlanıyor cümlesi bende biraz umut yaratmış olmalıydı.Etrafımda ve midemde uçuşan kelebeklere,karnımda hissettiğim kasıntıya ve en önemlisi de kalbimin atış hızına aldırış etmemeye çalıştım ve derin bir nefes aldım.

Ne olursa olsun,Spencer Hastings,soğukkanlılığımı korumalıydım ve tekrar önüme dönerek yürümeye başlamadan önce “Evet,evet,her neyse işte.”diye mırıldandım.

2 Şubat 2013 Cumartesi

BUSINESS THINGS-Bölüm on iki.




Steven ve diğerleri,beni ve Daphne'yi saçlarımızdan çekiştirerek oturma odasına götürüp ikili koltuğa fırlatarak başımızda beklemeye başlamışlardı.

Toby koltuğun yanında cebinden çıkarttığı esrarı çekerken Steven,karşımızdaki koltuğa oturup ayaklarını orta sehpaya koydu.Sırıtarak döndü."İkinizde gerektiği kadar çekicisiniz biliyor musunuz?"

Gözlerimi çevirdim."Sen de gerektiğinden fazla sinir bozucu."diye mırıldandım sadece Daphne'nin duyacağı şekilde.Daphne yanımda bana dönerek sırıttı.Ağız hareketleriyle buradan-kurtulacağız diye yavaşça fısıldadı.

Başımla onayladım fakat pek emin olamadığımı itiraf etmeliydim.Luke yanıma gelip beni ayağa kaldırdığında ona tokat atmak veya vurmak için elimi kaldırdım fakat Marcus elimi havada yakalayarak,kollarımı arkamda birleştirdi.

Luke geri çekildi."Yavaş ol,sürtük."diyerek bana yaklaştı ve çenemden tutarak ona bakmamı sağladı."Biraz eğlenmek istemiştim."

"Üzgünüm ama eğlenmen için yaratılmadık."diye çıkıştım ve diğerlerinin kahkahasını görmezden gelmeye çalıştım.

Steven oturduğu yerden söylendi."Kadınlar tam da erkekler eğlensin diye yaratılan varlıklar,bebeğim--ve sende bir kadınsın."

Daphne oturduğu yerden bağırarak "Her kadına sürtük gibi davranmanın cezasını çekeceğinizden eminim." diyerek gözlerini çevirdi."Nathan buraya gelecektir."

Toby "Peki sen kimsin?O boktan herifin yatıp kalktığı sürtük mü,ha?"diyerek Daphne'nin üzerine yürüdü ve saçlarından tutarak koltukta diğer tarafa fırlattı.

Daphne acıyla haykırırken Steven durduğu yerden kalkıp Toby'yi duvara ittirdi."Ne olursa olsun onlara dokunmayacaksın,kural bir."diyerek midesine bir tekme geçirdi.

Durduğum yerden gözlerimi çevirdim.Daha kendi içlerinde iyi anlaşamayan bu dengesizlerin Justin gibi biriyle iyi anlaşması kıyamet alameti falan olurdu sanırım.

Toby ve Steven kavga etmeye başlamak üzereyken konutun giriş kapısından gelen,çekici ve tanıdık bir ses elindeki siyah eldivenleri çıkartırken siyah,uzun saçlarını salladı.

"Ah,sizi özlemişim çocuklar."diyerek içeriye girdi Valentina.Beni ve Daphne'yi görmezden gelerek çetenin başı olarak sayılan,diğerlerinden daha güçlü ve iri olan Steven'a doğru ilerledi ve yakasından tutup duvara ittirdi.

Steven'ın çıkarttığı acı dolu sesleri görmezden gelerek kulaklarına seksi bir şekilde fısıldadı."Fakat sizi görmeyi değil,siz pes edene kadar sizi döverek acı dolu seslerinizi duymayı çok özlemişim."diyerek karnına bir tekme savurdu.

Kapıdan girdiği gibi diğer üçüne saldırmaya başlayan Nathan,Justin ve tanımadığım diğer çocuk bir anda ortalığı kargaşaya çevirmişti.Justin benden tarafa bakmadan eliyle diğer çocuğa işaret verdi.Çocuk uzun sarı saçları ve mavi gözleriyle yanımıza doğru gelmeden Marcus'a bayıltıcı bir yumruk attı.

Marcus gözlerimiz önünde yere serilirken,Justin ve Nathan'dan uzun,sarışın ve yakışıklı olan çocuk elimi tutarak dışarı çıkmamı söyledi ve Daphne'ye dönerek "Sende--"diyerek hızlıca emir verdi."--acele edin."

Hemen Daphne'yi de peşime takarak çıkışa doğru ilerlerken yerde baygın şekilde uzanmış Marcus'un üzerinden atlamak zorunda kaldım.

Tanrım,lütfen çocuklar buraya gelmeden ortalığı temizlesin diye geçirdim içimden.Bu karışıklık arasında evin durumunu düşünmem bencilce olmuştu fakat zaten Steven etkisini yitirmişti ve Marcus çoktan yere serilmişti bile.Şu an koltuğumda kan lekesi kalması benim için çok daha önemli bir durumdu.