31 Mart 2013 Pazar

ÇOK FAZLA BOŞLADIĞIM İÇİN ÖZÜR DİLERİM YAKLAŞIK İKİ HAFTADIR HİÇBİR HİKAYEYİ PAYLAŞMIYORDUM!GERÇEKTEN ÜZGÜNÜM FAKAT HER HAFTA ÜÇ FARKLI HİKAYEYE YENİ BÖLÜM YAZMAK O KADAR ZOR Kİ..BİR YANDAN DERS ÇALIŞMAM,KENDİME ZAMAN AYIRMAM GEREKİRKEN ÜÇ FARKLI HİKAYE HAKKINDA DÜŞÜNMEYE ÇALIŞIYORUM.

BU NEDENLE BUSINESS THINGS DIŞINDAKİ TÜM HİKAYELERİ DURDURUYORUM,DEVAMLARI GELMEYECEK..BELKİ BAŞKA BİR ZAMAN:KAFAMI SADECE BUSINESS THINGS'E ODAKLAYACAĞIM.

YENİ BÖLÜMÜNÜ YAZMAYA BAŞLADIM,BELKİ 4 GÜNE BELKİ 3 GÜNE GELİR EMİN DEĞİLİM.UZUN YAZACAĞIM VE NİSANIN 2'Sİ VE 5'İ SINAVIM VAR.

HEPİNİZDEN ÖZÜR DİLERİM,
ASLINDA BUGÜN DE DÜŞÜNMEMİŞTİM GİRMEYİ FAKAT BEN İKİ HAFTADIR GİRMEMİŞ DE OLSAM BUGÜN BİLE 50 KEZ TIKLANMIŞIZ.DEMEK Kİ BİRİLERİ SON SÜRAT HİKAYE GELMİŞ Mİ DİYE BAKIYOR.O ZAMAN NEDEN BEKLETEYİM DAHA FAZLA DEDİM VE YAZMAYA BAŞLADIM.

SİZİ SEVİYORUM!

18 Mart 2013 Pazartesi

BUSINESS THINGS-Bölüm 28.





"Bunları yapabileceğimiz kimi aklına gelirdi,"diyerek gülümsedim Nathan'a doğru.

Yüzümün kenarlarını okşarken kafamı göğsüne doğru yatırdı."Benim aklıma gelmişti."Nefeslerimiz daha düzelmemişti,kesik kesik ve heyecanlı geliyordu.

"Öyle mi?"diyerek sırıttım gözlerine bakarken.Elimi göğsünde gezdirerek parmaklarımı boynuna götürdüm."Bu kadar iyi miydik...aklında?"

"Beklediğimden daha iyi sevişiyorsun,"diyerek gülümsedi."Ve seksi."Eğilerek boynuma küçük bir öpücük kondurarak beni başka dünyalara götürdü.

"Kapa çeneni,"diye güldüm."Artık eve dönmem gerektiğini söylersem bana kızar mısın?"Alt dudağımı dişleyerek biraz önce yaşananlardan sonra ondan ayrılmak istememde yanlış bir şey anlamamasını diledim.

"Bebeğim,"Yanağımı öperek koltukta doğruldu."Sana nasıl kızabilirim?"

"Biliyorum,"diyerek doğruldum arkasından."Bana kızamazsın."Gülümseyerek gözlerinin içine baktım.

"Seni seviyorum biliyorsun değil mi?"Diye alın çizgilerini belirginleştiren baştan çıkartıcı bir bakışla yüzümü incelemeye başladı.

Başımla onayladım."Ve sende seni sevdiğimi biliyorsun,umarım?"diyerek onaylamasını bekledim.

Arabayı çalıştırarak sürmeye başlarken göz ucuyla bana baktı."Kesinlikle."Gülümseyerek direksiyonu tutuşunu izledim,bir anda benden ve tüm her olaydan koparak yola odaklanarak sustu.
***
Dairemizin bulunduğu apartmanın otoparkında durarak emniyet kemerimi çözmemi bekledi,çözdüm ve uzanarak dudağını öptüm.Kapı kolunu tutarak çıkmak için hazırlanırken bileğimden tutup kulaklarıma doğru fısıldadı."Unutma,yarın seni ben alacağım?"dedi gülümseyerek.

Dudağına başka bir minik öpücük kondururken tadımı ağzında hissetmesini isteyerek biraz ıslak bıraktım.Geriye çekilince dudaklarımı yalayarak ağzımda tadının dolaşmasına izin verdim."Unutmam bebeğim,"diyerek arabadan çıktım ve apartmana doğru yüzümde belirsiz bir gülümseme ile gitmeye devam ettim.

11 Mart 2013 Pazartesi

BUSINESS THINGS-Bölüm 27.



JUSTIN

"Sesi çok garip geliyordu Vale."dedim gözlerimi yerden çevirmeden.Henüz konuşmamız bitmişti ve Spencer buraya gelecekti.Sanki bir problem varmış gibi hissetmiştim.

Valentina elindeki bira bardağını sallayarak yanımdaki koltuğa oturdu."Farklı davranmasını gerektiren bir şeyler oldu mu?"dedi sanki anlamış gibi.


Başımı salladım."Biz.....sanırım....birlikte olduk.Yani,öyle değil fakat...pratik bir birliktelik diyelim."


"Garip fantazilere girmeden tatmin etme çabaları."diyerek güldü."Anladım,küçük sürtüğün ilk birlikteliği.Bu şekilde davranması normal:"


"Bunun arkasında farklı bir şey olduğunu düşünüyorum."Dişlerimi sıkarak konuştum.


Ne demek istediğimi anlamadan bakışlarını üzerimde derinleştirdi."Kötüyü düşünme Bieber."


"Elimde değil."Bir ayağımı diğer dizime çıkartarak ellerimi de ayaklarımdan yukarıda olana götürerek salladım."Elimde olsa onu düşünmeyeceğim bile."


"Ne zamandan beri kızları önemsiyorsun?"Tek kaşını kaldırarak baktı."En son kızgın olduğun zamanlarda Katherine ile birlikte olurdun fakat kimseye değer vermiyordun."


"Spencer'ı kurtardığımdan beri."dedim gülümseyerek."Benim tutunmamı sağlıyor."


"Ah,"diye homurdandı."İğrenç romantik veletler."Ayağa kalkarak büfeye gitti,boş bira şişesini bırakarak kapıya doğru sallanarak yürüdü.Gözden kaybolmadan önce eliyle barış işareti yaparak sırıttı.


"Sana iyi eğlenceler Romeo."


SPENCER


Arabanın içine kendimi attım,arkaya yaslandım ve derin bir nefes verdim.Justin'e neden gitmek istediğimi bilmiyordum fakat ben insanları düşündüklerimle yargılayan tiplerden değildim.Sevgilimi öldürmesi onunla tüm ilişkimi kesmeme yeterliydi fakat zaten resmi olarak birlikte değildik.


Açıklama yapmasını istemeyecektim çünkü açıklayacak bir şey yoktu.Öğrenmem gereken şeyler vardı,aklımın bir köşesi Lucas'ında sandığım kadar "dürüst" olduğunu söylemiyordu.Bunları sadece Justin'in ağzından öğrenebilirdim ve tam olarak da onu gerçekleştirecektim.


Çantamdaki anahtarı kontağa sokarak çevirdim,gaz pedalına hafifçe basarak arabayı çalıştırdım.Park ettiğim  yerden dikkatlice çıkarak,kendimi New York sokaklarına attım.Justin'in evi şehir dışındaydı fakat nasıl gidebileceğimi biliyordum.Bildiğim yola doğru sürmeye devam ederken,aklım çok karışmıştı ve kalbim sıkışıyor gibiydi.Korkuyordum.


Alt dudağımı dişleyerek aracı yavaşça sürmeye devam ettim.Şu an en son isteyeceğim şey lanet bir polisin arabamı çevirip ceza vermesiydi.Hayır belaya karışmak istemiyordum,yalnız ve rahat bir yolculuk yaparak Justin'e gitmek istiyordum.


***


Bildiğim büyük evin dışında uygun bir park yeri bularak park ettim.Ulaşmam çok üzün sürmedi. Büyük bir şey elde etmişim gibi gülümseyerek Justin’in kapının önündeki merdivenlerde başını ellerinin arasına almış bir biçimde oturduğunu görüp ona doğru ilerlemeye başladım.


Kaşlarımı çattım. “Justin?”


9 Mart 2013 Cumartesi

GIVE ME LOVE LIKE NEVER BEFORE BÖLÜM BİR.-I NEVER LET YOU GO.


Bu bölüme ismini veren şarkıyı dinlemek için tıklayınız.
Bölüm ismi bir olarak gözüküyor fakat tanıtım bölümümüzü paylaştık,onu okumadan da bunu anlayamazsınız.Bu nedenle okumak için tıklayınız.

Justin'in adını duyduğum gibi ensemden geçen ürpertiyle sarsıldım.Geriye doğru sallanınca Miranda bana bir şey olduğunu sandı."Hey,iyi misin?"

Transa geçmiş halimden kurtularak omuz silktim."Ben....iyiyim."

"Onun adını duyunca neden farklı davrandın?"dedi merak eden gözlerle bakarak.Ellerinden birini bol pantolonunun cebine sokarak duruşunu emin hale getirdi.

"Hiç."dedim geçiştirmek ister gibi."Evrensel bir ünlü...burada olması farklı hissettirdi."

Dudaklarını yalayarak geçiştirmeyeceğini belli eden bir ses tonuyla "Onun hayranı mısın?"diye sordu.

"Bir zamanlar...sanırım."Gerginlikle alt dudağımı kemirmeye ve dişlemeye başladığımı fark ettim.Bir kaç kan damlasının çıkmasına izin vermeden dudaklarımı birbirine birleştirerek yaladım.

Ağırlığını diğer tarafına verdi."Bir zamanlar?"

"Babamın durumu kötüleşene kadar hayatımda yeri büyüktü...daha sonra gerçek dünyaya döndüm.Yani,babamın yanında olmalıydım...ergen hayallerimi yaşamak için zamanım bile kalmamıştı.Biliyorsun Miranda,olgunlaşmak için zaman bile verilmedi."

Neyden bahsettiğimi anlayarak başını salladı.Babamın durumu ağırlaştığında bir anda kendi kardeşime bakmam gerekiyordu çünkü annem her gün hastanedeydi ve psikolojik olarak da çökmüştü.Çocuk olmama izin verilmeden,yetişkin oldum.Miranda buna kendisi tanık olmuştu.

"Justin'in ne zamandır Londra'da olduğunu biliyor musun,yani o Amerika'da yaşıyordu ve.....pek takip etmiyorum artık."Onu merak ettiğimi belli etmek istemediğim için bakışlarımı yere çevirerek ellerimden birini kalçalarıma götürdüm,zeminde sallanmaya ve ayaklarımla ritim tutmaya başladım.

"Bir yada iki hafta,sanırım."Dedi ellerini ceplerinden çıkartırken.Göğsünde birleştirerek başka bir soru olup olmadığını merak ederek kaşlarından birini kaldırdı.

Kafamı anladığımı belirterek salladım."Benim gitmem gerekiyor."Dostça sarıldıktan sonra ondan uzaklaştım."Sonra görüşürüz."

"Görüşürüz."diye onayladı,işine dönmek için ayaklarını hareket ettirmeye başlayarak uzaklaştı.

Koridorda ilerleyerek asansöre doğru gitmeye başladım,kafeterya üçüncü kattaydı ve biz özel odalardan birinde olduğumuz için altıncı kattaydık.Asansörün düğmesine yavaşça dokunarak yukarı çıkmasını beklemeye başladım.

Grimsi kapının açılmasına kadar geçen sürede kulaklığımı çıkartarak müzik çaların etrafına doladım ve deri ceketimin cebine atarak fermuarı kapattım.Gri kapanın gelmesiyle irkildim ve asansöre binmek için ayağımı içeriye doğru attım.

8 Mart 2013 Cuma

GIVE ME LOVE LIKE NEVER BEFORE-TANITIM.

Size yeni hikaye yazacağım fakat bu iki hafta sonrada gelebilir demiştim,bir gün sonra geleceğini hiçbiriniz tahmin edemezdiniz değil mi?Açıkçası ben de ilhamı bulacağımı düşünmemiştim.Justin gerçekten de hastaneye kaldırılınca,aklıma bir hikaye geldi.Ve bunun devamını düşündüm,yani ilk bölümü yazıp sonra kasılıp kalmayacağım çünkü şu an için bir 5 bölüm falan aklımda oluştu.Devamını da ilham geldikçe kuracağım kafamda.Önemli olan fikri beğenmeniz tabi:)-BIEBERFEVER94.


OKURKEN DİNLEMEK İÇİN ÖNERİMİZİ GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ. -BU ŞARKI AYRICA HİKAYENİNDE İSMİNİ İÇERİYOR,ZATEN ORADAN BULDUM.



"Kelsey,o çiçekleri babana götürmeni istiyorum tamam mı?"diye gülümsedi gözlerimin içine bakarak.Ağlamaktan morarmış gözlerini bizden saklamaktan artık çekinmiyordu.Aylardır hastanelerde sabahlamaktan aynı benim gibi zayıflamıştı.Fakat anneme zayıflamak hiç yakışmıyordu.

Babamın beyaz perde ardında bir cihaza bağlıca yattığını bilmek içimi acıtıyordu.Fakat her ne olursa olsun o babamdı ve bugün onun doğum günüydü.Sahte bir gülümseme ile kafamı yere doğru kaydırdım."Tabi."

Perdeyi usulca aralayarak hastane yatağında yatan babama doğru gülümsedim."Mutlu Yıllar."İlerleyerek çiçekleri yatağın hemen yanındaki vazoya yerleştirmeye başladım."Bunları sana getirdim,şey...papatya ve mor sümbüller...en sevdiklerin."

Babam yatakta doğrulmaya çalışmadan yattığı yerden zar zor nefesler alarak "Teşekkür ederim."diyebildi.Onu böyle görmek içimi acıtıyordu,çünkü her an durumu daha da kötüleşiyordu.Tamamen umutsuzdu.

"Bir şeye ihtiyacın olursa hemen perdenin arkasındayız tamam mı?Annem,kardeşim ve ben..hepimiz senin için buradayız koca adam."Aynı sahte gülümseme ile ortamı yumuşatmaya çalıştım fakat babamın nabzını ölçen cihaz tüm odanın havasını mahvediyordu.

Gülümsedi."Seni seviyorum Kels."

Duyduklarım karşısında ürpertiyle sarsıldım."Ben de baba,tekrar mutlu yıllar."

Uzanarak alnına küçük bir öpücük kondurdum.Perdenin diğer tarafına geçene kadar ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.Yumruklarımı sıkarak gözlerimi kapattım,tek bir yaş damlasına dahi izin vermedim ve annemle kardeşime doğru gülümsedim."Hallettim."

Annem,Marcus'un başını usulca okşarken aynı gülümseme ile "Şimdi biraz hava al bebeğim,buralarda mahvoluyorsunuz."diyerek cüzdanından çıkarttığı elli dolar gibi bir parayı uzattı."Yemek ye,iyice zayıfladın."

Parayı buruşturarak cebime tıktım ve odadan çıkmadan önce deri ceketimi üzerime geçirdim.Aynada kendime baktım,saçlarım biraz dağılmıştı yinede insan içine çıkılabilecek kadar iyiydi.Ceketin altındaki bol tişört ve kot hastanede rahat dolaşmamı sağlıyordu.Üzerimde ne maskara,ne de bir ruj vardı.Tamamen yataktan kalkmış bir görüntüm vardı fakat rahatsız değildim.

7 Mart 2013 Perşembe

BUSINESS THINGS-Bölüm 26.





"Austin?"

"Onun burada ne işi var?"dedi Andrew'i göstererek.Ses tonu beni korkutmuştu,gözleri öfkeyle parıldamaya başlamıştı.

Andrew pis bir şekilde sırıttı."Ona bazı şeyleri anlattım diyelim."

"Bana Lucas ve ölümünden bahsetti Austin."dedim olayları açıklamak ister gibi."Onu Justin'in öldürdüğünden.Bir katille birlikte olduğumdan bahsetti."

"Tanrı Aşkına Lucas denen p*çi nasıl önemsiyorsun?"diye tükürdü ellerini iki yana sallayarak.Austin Andrew'a doğru ilerlemeye başlayınca önlerine atılarak ellerimi Austin'in omuzlarına yerleştirdim,biraz ittirerek sakinleştirmeye çalıştım.

"O benim sevgilimdi."dedim dişlerimin arasından konuşarak.Burada da ağlayarak tüm onurumu yere sermek yerine soğukkanlı durmaya çalışıyordum.

Austin duyduğu karşısında sarsıldı.Gözlerini iri iri açarak "Sevgilin?Bir dakika...nasıl olabilir?" dedi.

"Komik değil mi,"dedim ağlamaklı bir sesle."Şu ağlamak üzere olan kıza baksana.Ne kadar acınası duruyor.Sevgilisine işkence ederek onu öldüren adama karşı bir şeyler hissetmesi ne kadar trajik."

Austin yaklaşarak beni kollarının arasına aldı.Arkadaşça sarıldıktan sonra ayrıldı ve nefesini boş boş bakan yüzüme doğru üfleyerek "Sana tam olarak ne anlattı?"dedi fısıldar tonda bir sesle.

Andrew gerildi,ne dediğimizi tam olarak duymamış gibiydi ve merak ettiği her halinden belliydi.Onu umursamadan Austin'e doğru aynı ses tonuyla "Onların düşman olduğunu ve daha sonra Justin'in onu öldürdüğünü.Kısaca bu kadar."

Austin sırıtarak doğruldu,odada yürüyerek Andrew'un yanına gitti.Bağırır sayılacak bir ses tonuyla "Sanırım sadece Justin'i kötü gösterecek kadar anlatmışsın."diye söze başladı.Boğazını temizleyerek ekledi."Ben devam edebilir miyim?"

Mükemmel mimikleriyle gülümseyerek bana döndü ve izin istercesine bir kaşını havaya kaldırdı."Başlamışken her şeyi öğrenmek istemez misin?"

Başımı olumlu anlamında salladım,gerginliğimi belli etmek istemiyordum fakat yüzüm bir anda solmuştu.Ellerimden birini kalçalarıma götürerek ağırlığımı sola verdim.Austin konuşmaya başlayana kadar alt dudağımı çoktan parçalamış,kırmızı sıvının akmasına izin vermeden parmağımla silerek temizlemiştim.

"Sana bir şey anlatamam Spencer."

"Ne?"dedim kaşlarımı çatarak."Bu kadar olaydan sonra hala bir şey anlatamam mı diyorsun?Üzgünüm ama duyduklarım kadarıyla Justin'le artık görüşemem.Bu Lucas'a bir ihanet gibi hissettiriyor."

"Sadece,"dedi dişlerinin arasından."Onun bunu boş yere yapmadığını bil.Çünkü anlatacağım şeyler Justin'in özeline giriyor ve bunu ihlal edemem."

"Yani?"dedim tam bir yanıt beklediğimi belli etmek için."Bunlar ne demek oluyor?"

Boğazını temizledi."Justin sana bunları isterse anlatacaktır.Seni kaybetmek istemiyorsa,bunu yapacaktır Spencer."

Ellerimi saçlarıma götürüp karıştırdım."Ya anlatmazsa?O zaman her şey bitecek mi?"

"Sana ne kadar değer verdiğini görmek için iyi bir yol."dedi Andrew odanın diğer köşesinden.

Haklıydı.

Bana ne kadar değer verdiğini görmek için çok iyi bir yoldu.


6 Mart 2013 Çarşamba

IRRESISTIBLE BÖLÜM 3-YOU ARE NOT THE ONLY PERSON WHO WANTS TO REVENGE.


"Bir porno videosu mu peki?"dedi gözlerini iri iri açarak.Susması için kötü bir bakış attım.Carrie hemen ses tonunu azaltarak ekledi."Kimse duymadı."

"Duyarlarsa bana ne olabileceğini tahmin bile edemiyorum Carry,ses tonuna dikkat et."diye çıkıştım sertçe.

Gözlerini devirerek parmak uçlarına odaklandı."Özür dilerim tamam mı?Bir anda anlatınca çok--farklı geldi."

"Biliyorum."dedim doğrulamak istermiş gibi."Ama sandığın şey falan değil."

"Peki ne?"Kaşlarını çatarak baktı,sarı saçlarını geriye attı ve alt dudağını dişleyerek gerginliğini üzerinden atmaya çalıştı."Ve sana bu videoyu vermesindeki amaç ne?"

"Onunla yattığımı ve beni videoya aldığını sanıyordum.Benimle oynadığını düşünememiştim.Bu sersem şey sadece partiyi çekmiş."dedim Carrie'nin içini rahatlatmak için.

Durdu,mantıksal bir çözüm arar gibi bekledi ve bir anda "Boş bir çekimi neden sana gönderip tehdit etsin ki Alli?"dedi.

"Bilmiyorum,"diye fısıldadım.

Ellerini kalçalarına götürüp kendinden emin bir duruş sergiledi."Muhtemelen o boş bir çekim değil Allison."

"Ne?"Anlamamış olduğumu belli eden bir bakışla gözlerimi kısarak baktım.

Elimden tutarak beni okul bahçesine doğru hızla yürütmeye başlarken kulağıma doğru "Çekimi düzgün izlediğine emin misin?"diye fısıldadı.

"Tanrım!"diye bağırdım bir anda."Tanrım Carry!Çok zeki olduğunu söylemiş miydim?"

"Bebeğim,"diye inledi."Bunu zaten biliyorum."diye güldü.Okul kapısına doğru ilerlerken çalan zil ile bir kaç küfür savurarak ekledi."Dersin ne?"

"Sanırım biyoloji ama Bay McElhenney'in ayağı kırılmış."

Kaşlarını kaldırdı."Yani boş?"

"Aynen."Başımı salladım.

Parmak uçlarında doğrulup yanağımı öptü."Güzel,benim gitmem gerekiyor.Videoyu izle ve bana her ayrıntıyı öğle yemeğinde anlat.Anlaşıldı mı?"

"Tamam."



3 Mart 2013 Pazar

HEPİNİZE BLOGUMUZU BÜYÜLTTÜĞÜNÜZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM!

SONUNDA 1,000 GÖRÜNTÜLENMEYE ULAŞTIK!

HEPİNİZE TEŞEKKÜRLER!

SİZİ SEVİYORUM.

-BIEBERFEVER94.

BUSINESS THINGS-Bölüm 25.






Bu bölümü pazartesi beklediğinizi biliyorum canlarım ama pazartesi sınava çalışmam gerektiği için bir sürpriz yaparak bugün yazıp paylaştım.Flash Back'li bir bölüm.Bakalım beğenecek misiniz?


DAPHNE

"Eğlenmekten kastın bu muydu?"diye güldüm Nathan kafasını boynuma gömmek üzereyken.Boynumda yaptığı hareketleri küçük küçük inlememe sebep oluyordu,arada emiyor ve ısırıyordu.Zevk aldığımı bildiği noktalara dilini bastırarak her dakikasından zevk almamı sağlıyordu.

Kafasını boynumdan kaldırdı."Kesinlikle buydu bebeğim."

Dudaklarını benimkilere bastırdı.Dili dilimin üzerinde hareket ederken elleri kalçalarıma gitmişti.Onları avuçlayarak beni üzerine çıkarttı.Elimi saçlarına götürerek uçlarını çekiştirdim,inledi.Bundan zevk aldığını biliyordum.

"Burada yapamayız Nathan."dedim dudaklarımı geri çekerek.Alnını alnıma dayadı,nefesleri kesik kesik geliyordu.Ekledim."Arabada olmaz."

"Bebeğim kahretsin.Sana evime gitmemiz gerektiğini söylemiştim."diyerek sırıttı.Kafamı göğsüne koyarak sadece bu anın bitmemesini istedim.

Onu gerçekten seviyordum,hayatım boyunca bu kadar nazik bir insanla tanışmamıştım.Kollarında her zaman güvende olacağımı biliyordum."Seni asla bırakmayacağım."

"Bırakmana izin vermeyeceğim."diye cevap verdim gülümseyerek.

SPENCER

"Lucas'ın adını ağzına nasıl alabilirsin?Onun hakkındaki gerçeği nereden öğrendin seni p*ç!"diye haykırdım.Tüm gücümle bağırmıştım ve göz yaşlarıma da engel olamadığımı hissetmiştim.Birkaç tuzlu damla tüm boğazımı yakmaya başlamıştı.

Geriye doğru bir kaç adım attı."Onu senden daha iyi tanıyorum bebeğim."diye pis bir sırıtış ile yüzüme baktı.Gözlerim ağlamaktan biraz bulanıklaşmıştı,tam olarak önümü göremiyordum bile.

"Bu da ne demek oluyor?"dedim hıçkırarak."Onu benden daha iyi tanıdığın?"burnumu çekerek devam ettim."Nasıl mümkün olabilir?"

"O sandığın kadar masum bir şekilde ölmedi Spencer."diye itiraf etti Andrew.Ellerini ceplerine sokarak baş parmaklarını çıkarttı."Bunun zor olduğunu biliyorum fakat iki yıl boyunca seni çoğu konuda kandırdı."

"Yalan söylüyorsun!"diye haykırdım ağlayarak.Üzerine doğru yürüdüm ve elimle göğsünden iterek geriye sendelemesine sebep oldum."Yalan söylüyorsun seni sersem!"

Andrew,"Öyle mi diyorsun!?"dedi bağırarak."Onun seni kandırmadığını mı düşünüyorsun ha?Buna nasıl emin olabilirsin seni küçük sürtük!?"

1 Mart 2013 Cuma

1 MART SÜRPRİZLERİMİZ DEVAM EDİYOR!

BUGÜN 1 MARTTI VE BEN SİZİ YENİ BİR HİKAYE İLE ŞAŞIRTTIM.ŞİMDİ YENİ BİR SÜRPRİZİM DAHA VAR.HER ZAMAN UN-FAMOUS JUSTIN OLARAK İŞLEDİM HİKAYELERİ,ŞİMDİ BİR DE JUSTININ ÜNLÜ OLDUĞU BİR HİKAYE ÜZERİNE ÇALIŞIYORUM.

3'ÜNÜ BİRDEN NASIL YÜRÜTECEKSİN DİYORSANIZ DA TABİKİ HEMEN GELMEYECEK FAKAT GELDİĞİNDE DE ARTIK HER HAFTA HER HİKAYEDEN BİR BÖLÜM OLARAK PAZARTESİ BT,ÇARŞAMBA IRRESISTIBLE VE CUMA GÜNÜ İSE DAHA HAZIRLANMAMIŞ VE İSMİ BELİRLENMEMİŞ HİKAYEYİ KOYARIM DİYE DÜŞÜNÜYORUM.

BUGÜN 1 MART OLDUĞU İÇİN DE PLANIMI AÇIĞA ÇIKARTMAK İSTEDİM!

MUTLU YILLAR JUSTIN!

-BIEBERFEVER94.

IRRESISTIBLE BÖLÜM 2-NEVER SAY NEVER BABE.





"Sana bunu ödeteceğim kaltak."Diye bağırdı Hanna.Giriş zili çaldığı gibi güzel poposunu sandalyeden kaldırarak çıkışa koşmaya başlamıştı.Onun peşinden gittim ve bileğinden tutarak kendime çevirdim.

"Her şey daha yeni başlıyor tatlım."diye fısıldadım kulaklarına doğru."Hazır olmanı öneriyorum."

"Bana asla zarar veremeyeceksin Allison."diye tükürdü yere doğru.

Ellerimi boğazına götürür gibi yaptım."Bundan emin misin Han?"tısladım."Denemek ister misin---ha?"

Elime vurarak indirdi ve bileğini hızla kurtararak yanımdan uzaklaştı.Onu korkutmanın verdiği sevinçle gülümseyerek dolaplara doğru gittim ve yanımdaki dolapta hızla bir şey arayan Carry'e doğru döndüm.

Gülümsedim."Nasıl gidiyor?"

Kafasını dolaplardan çıkartmadan gülümsedi."Pek iyi değil Alli."

"Neden?"

"Justin ile Hanna'nın ayrılmadıklarını duydun mu?Tüm okul bunu konuşuyor.Ayrıca tarih dersinde ne yapmışsın öyle?Bayan Emma çok kızmış olmalı!Tanrım sen delirdin mi?Bu Justin yüzünden değil mi Allison?Seni eski haline getiren o."

"Yavaşla bebeğim,"dedim fısıldayarak."Bu kadar fazla konuşmak iyi değil."

"O zaman hızla cevap vermeye bak Allison çünkü hepsinin yanıtını almadan durmayacağım."Emin bir bakışla gözlerini devirdi ve dolabında aradığı şeyi bulmanın verdiği sevinçle küçük bir çığlık atarak kağıdı cebine sıkıştırdı."Şimdi,sökül."

"Onların hala birlikte olduklarını tabi ki biliyorum seni sersem."dedim hızlıca.Elimi kalçama götürerek destek aldım ve kendimi sabitledim.

Dudaklarımı yalayarak konuşmaya hazırlandım."Tarih dersinde olanlarsa tamamen isteğim dışında gerçekleşti.Kendime geldiğimde herkes gülüyordu ve Bayan Emma kızgın bir domateste dönmüş bir şekilde masasına gitti.Tanrım!Utanmıştım."

Ağırlığımı bu sefer de diğer kalçama vererek ellerimi önümde birleştirdim."Ayrıca beni eski halime döndüren Justin değil Carry.Benim kontrolümü sağlayan,beni insan yapan Justin'di.Şimdi olmadığına göre eski Allison'a merhaba de."

"Eski Allison'u istemiyorum."Alt dudağını ısırdı ve derisini gerginlikle kemirmeye başladı."İnsanların eskisi gibi sana küfür etmelerini duymak istemiyorum Alli.Aşık olduğun zamanları istiyorum,hayattan zevk aldığın."

"Justin'le beni geri istiyorsun."dudaklarım arasından çıkan gerçeğe ben bile şaşırmıştım.Gözlerimden dökülen bir damla yaşı umursamıyormuş gibi gülümsedim."Bunu ben de istiyorum ama asla olmayacak gibi duruyor Carry."

Carry kitaplarını kucağına alarak dolabını sıkıca kapattı.Koridorda yürümeye başlamadan önce yanağıma küçük bir öpücük kondurdu ve önüme gelen saçlarımı geriye itti."Asla asla deme Allison.Bütün okul bir kez daha olacak hiçbir ilişkinin,Justin ve senin arandaki gibi olamayacağını biliyor."

"Bunu Justin fark etmiyor ama."diye mızırdanmaya başlamıştım ki arkamdan gelerek bana doğru bakan bir çift mavi gözle karşı karşıya geldim.

"Justin neyi fark edemiyor bebeğim?"

IRRESISTIBLE BÖLÜM 1 -THAT SHIT GONNA PAY TO ME FOR EVERYTHING.



TANITIM BÖLÜMÜNÜ GÖRMEYENLER İÇİN OKUMANIZI TAVSİYE EDERİM,TIKLAYIN.

"O pislik bana yaptıklarını ödetecek."diye tükürerek sırama geçtim.Tarih dersi öğretmeni gelmeden yaklaşık beş dakikam vardı ve bu süre boyunca da Justin'i unutmaya çalışabilirdim.

Her ne kadar bunu yıllardır denediğim halde sonuç alamıyor olsam bile,nefretimin aşkın önüne geçmesine izin vermeliydim.İntikam mı almak istiyordum?Duygulu bir kız gibi davranarak intikam alamazdım.

"Hey Alli.Nasıl gidiyor?"Kafamı gömdüğüm sıradan kaldırdım ve bana doğru parıldayan bir çift göze doğru bakarak iç geçirdim.

Gözlerimi omzuna uzanan kahverengi saçlarına dikerek sahte bir gülümseme ile "Neden umurundaymış gibi davranıyorsun Hanna?"diye tısladım.

Güldü."Haklısın sürtük.Bizi ayırmaya çalıştın fakat Justin ile birbirimizi seviyoruz."

"Ah,"diye inledim."Ne kadar dokunaklı.Eminim ki sana seni sevdiğini söylediğinde,ikinizde çırılçıplak bir şekilde yatakta yatıyordunuz.Yanlış mıyım Hanna?"

"Seks hayatımız seni ilgilendirir mi?"diye sırıttı."Senin olmadığı için çekemiyorsun."

"Unuttun mu Han?"diye güldüm."Sen ona bakireliğini vermiş olabilirsin ama o bakirliğini bende kaybetti.Onun ilk aşkı benim Hanna,ve sen sadece geçiş dönemindesin."

Söylediklerime bozulduğu yüz halinden belli oluyordu."Geçiş dönemi?"

"Beni unutmaya çalıştığını fark edemeyecek kadar aptal mısın sen?O seni sevmiyor."diye mırıldandım.Ellerimi göğsümde birleştirerek sandalyede yaslandım ve o aptal yüzünün kızararak bana sinir olmaya başladığını görerek eğlendim.

"Bu da yeni bir oyun mu Allison?"diyerek ellerini iki yana salladı."Ama uyarıyorum ki itibarın dünkü olaydan sonra yerlerde geziyordu."

"İtibarımı tekrar kazanabileceğim aklına gelmiyor mu beyinsiz?"diye tükürdüm."Seninle öyle bir oynayacağım ki,işim bittiğinde sevgilinin adını çığlık atıyor olacaksın.Fakat zevkle değil Hanna,acıyla."

"Bana bunları söylerken nerene güvenebiliyorsun seni küçük kaltak?"diye bağırırken öğretmenin gelmesiyle sustu.Tanrıya şükür ki Bayan Emma bizi duymamıştı ve masasına doğru ilerlerken arka çaprazımdaki sıraya doğru ilerleyen Hanna'nın kulağına "Götümü ye seni sersem."diye fısıldayabilmiştim.

Sadece kötü bir bakış atmakla yetindi,daha fazlasını yapması imkansızdı zaten.Onun bana karşı kullanabileceği bir gücü yoktu,onu yerle bir edebilirdim ve benim erkeğime dokunmanın cezasını çekecekti.İkisi de.

Aslında Justin'den intikam alma fikri aklımın ucuna dahi gelmemişti.Onunla ayrılsam bile,bir daha görüşmeyerek onu unutabileceğimi sanmıştım.Fakat biz ayrılmamıştık.Doğum günü partimde,kızlar tuvaletinde neredeyse birlikte olmak üzerelerken -yani iş üzerinde- onları yakalamıştım.Bu gerçekten acıtan bir şeydi çünkü her gün tutkuyla öptüğüm dudakları,başka bir kızın üzerinde görmek beynimde kötü bir etki yaratmıştı.

Ne olursa olsun onu sevmeye devam ettim,belki gelir özür dilerdi ve barışırdık diye bir şey söylemeden sadece ağlayarak partiyi terk ettim.Justin peşimden gelmedi.

Uyumadan önce telefonuma gelen "Ayrılıyoruz." mesajı ile her şeyin bittiğini öğrendiğimde,onun aslında ne kadar şerefsiz bir insan olduğunu fark ettim.

Hayata kendimi tekrar bağlayacak bir şey uzun süre bulamadım ve bu konuda arkadaşlarım bana çok yardım ettiler.Bir parti düzenleyerek eski Allison'a göre döndüğümü herkese kanıtlamak istedim ve bu partiyi en yakın arkadaşım Carry'nin düzenlediğini söyleyerek Justin'in ve Hanna'nın da bu partiye katılmasını sağladık.

Plan onları sarhoş edip,ikisini de başka biriyle öpüşürken yakalatmaktı.Fakat işe biraz eğlence katarak Hanna'nın öpüşeceği kişiyi erkeklerden değil de,kızlardan seçmeye karar vermiştik.

Son dakika okulun bilindik lezbiyeni Moshe işten caymasaydı belki de her şey mükemmel olabilirdi.Moshe bütün planları Justin'e anlattığında,birazda içkinin etkisiyle herkesin içinde bütün planımı açıklamıştı.Yerin dibine girmem yetmezmiş gibi,içerideki odadan koşup gelen Hanna ile öpüşmüştü ve bana da göz kırparak "Sürtük."diye fısıldamıştı.

Onu sevdiğim için kendimden nefret ettiriyor olmalıydım,onu istiyordum ve bu gözümü karartmıştı.Bunu engellemek imkansızdı çünkü Justin'i kazanmadan kendime gelmeyecektim.O benim kontrol edilmemi sağlıyordu.Onun yanındayken her şeyi geride bırakabiliyordum ve sadece ona odaklanabiliyordum.Fakat ne zaman yanımdan ayrılırsa,bir şeyleri yumruklamak ve intihar etmek istiyordum.


IRRESISTIBLE-Tanıtım.




"Allison?"

Sesi duyduğum gibi arkama döndüm.Ekim aylarında olduğumuz için saçlarım rüzgarda sallanıyordu.Arada önüme gelen bir kaç saç telini geriye itiyordum ve yanımda bir lastik olmadığı için küfredip duruyordum.

Justin gözlerini iri iri açmış,arabasına yaslanmıştı.Ellerini ceplerine sokarak kendini sabitlemişti fakat başparmaklarını dışarıya çıkartmıştı."O olaydan sonra okula gelebileceğini sanmıyordum doğrusu."dedi küçümseyici bir gülüşle.

"Hangi olay?"dedim sanki anlamamış gibi.Onunla oynamak hoşuma gidiyordu.

"Bana salak numarası yapma,Alli,"diyerek güldü."O geceden bahsediyorum.Planlarını tüm okulun gözleri önünde suya düşürdüğüm gece yaşanan olay."

"Olayların beni etkilemediğini öğrenmen için ne kadar zaman gerekiyor Justin?"Kaşlarımdan birini havaya kaldırdım,ellerimi kalçalarıma götürerek emin bir duruş sağladım.

Bozuldu,bir kaç saniye ne diyebileceğini düşündü ve kötü bir gülümseme ile yüzüme baktı."Senin olayın ne biliyor musun?"

Ellerimi göğsümde birleştirerek beklentiyle dudaklarımı yaladım."Duymak için sabırsızlanıyorum Juss."

"Herkesin kullanıp atacağı bir sürtükten farkın yok.Kız arkadaşımın adını çıkartmaya çalıştın fakat beceremedin.Biliyor musun Alli?Canın cehenneme."

"Her gün altında adını sayıklamasından hoşlandığın kaltağın nasıl bir bok olduğunu fark ettiğinde,seni affetmem için bana yalvaracaksın Justin."diye tükürdüm.

Ellerini iki yana açarak bağırdı."Sana asla dönmeyeceğim Allison!Onunla mutluyum."

"Justin benimle olup olmaman umurumda bile değil.Ama o kızın ne mal olduğunu görmen için elimden geleni yapacağımdan emin ol."Pis bir sırıtma ile konuşmuştum.


SEN NE ARA BÜYÜDÜN?




Ben seni hiç dinlememiştim.Yani Baby'i falan birkaç kere duymuştum fakat dinlemeye fırsatım hiç olmamıştı.İnsanlar sana GAY derdi fakat ben seni sevmediğim için pek umursamazdım.
"Justin Bieber sever misin?"sorularına cevabım "Hayır."olurdu.

Fakat 2010'da,Haziran ayında,erkek kuzenim bana NumberOne'da çıkınca "Ennie Mennie"şarkını dinletti,işte o zaman ben seni farkına vardım.İlk kez adam gibi görüyordum yüzünü,mükemmelliğini,kuzenimden hemen mp3'üme şarkılarını yüklemesini istedim.One Time,One Less Lonely Girl,Baby her ne varsa yükledi,aynı ay doğum günümde de bana My World albümünü aldı.

İşte ben 2010 Haziran'ından beri Belieber'ım.

Ve değişimin bazen ne kadar bana Kidrauhl'u özletiyor olsa da,yeni halinle de şarkılarınla da gurur duyuyorum Justin.

2010:Justin

2011:Justin

2012:Justin

2013:Justin

ve eminim ki 2014'te Justin olacak,2030 yılında da Justin olacak.

Seni kendimden bile çok seviyorum meleğim,iyiki doğdun,iyiki bizimlesin.MUTLU YILLAR JUSTIN BIEBER!


BUSINESS THINGS-Bölüm 24.


SPENCER
"Seni ele geçirmek için ne yaptığını merak ediyorum açıkçası."diyerek ağır adımlarla odada yürümeye başladı.Bozulmuş yatak örtüsünü ve Justin'e yaptığımız şeyden önce fırlatılmış kıyafetleri görünce sırıttı."Şimdi anladım."diyerek kollarını iki yana açtı."Onunla yattın mı?"

"Bu seni ilgilendirmez,"diye tısladım."Konuşmak istediğin konu buysa,sana seks hakkında tüyolar falan vermeyeceğim."diye sırıttım,kazanmış gibi ellerimi kalçama götürdüm ve ağırlığımı kalçalarıma vererek dik bir şekilde karşısında durdum.

"Ah,"diye inledi."Çok romantik."

Geriye doğru kasıldım ve dudaklarımı birbirine yapıştırarak tek bir çizgi haline getirdim."Ne söyleyecektin?"

Ellerini ceplerine sokarak kendini zeminde sabitledi."Hala yanlış seçimler yapıyorsun."

"Ve sen bunu söylemekten vazgeçmeyecek misin?"diye tükürdüm sertçe.Kendi sesimin bu kadar öfkeli çıkması beni bile ürkütmüştü.

Kafasını çevirdi."Bir şeyin bu kadar üzerine düşüyorsam bir nedeni vardır Spencer.Doğru kişiyle değilsin."

"Ve sen doğru olan mısın?Cidden Andrew,beni düşünmen için bir neden söyle,önemsemen için bir neden?"

Bir kaç saniye düşünmek için sessiz kaldı,ellerini saçlarına götürdü ve uçlarını çekiştirdi."Seni korumam gerekiyor Spencer.Ne yaptığının farkında değilsin bile."

"İyi ama neden?Lütfen tarih ve ispanyolca sınıfından tanışıyoruz diye korumam gerekiyor falan deme Andrew.Kimse bir iki sınıfı ortak olan birini bu kadar düşünmemeli."Ellerimi kollarımda birleştirdim ve ses tonumu azaltmaya çalıştım.

"Çünkü Spencer,"dedi Andrew."Seni sınıflarımız ortak olmasından daha önce tanıdım."

Gözlerimi kıstım."Nasıl yani?"

"Yanisi şu ki,"dedi Andrew."Senin hakkında her şeyi biliyorum."

"Bence sadece bildiğini sanıyorsun ama lanet hayatım hakkında bir bok bildiğin yok."diye çıkıştım öfkeli bir ses tonuyla.

Güldü."Lucas ile birlikteyken daha az küfür kullanıyordun."diyerek sırıttı.

Beynimdeki şok dalgasının etkisi tüm vücuduma pompalanırken,kalbimin atışını bile duyabildiğimi hissettim.Lucas'ın ismini duymak bile kalbimde garip bir yumru oluşturmuştu,içimden Andrew'un bunları nasıl bildiğini geçirirken pis sırıtışı ondan iyice nefret etmemi sağlıyordu.Ve o hala beni korumaktan mı bahsediyordu?Bu hiç iyi bir adım değildi.