8 Mart 2013 Cuma

GIVE ME LOVE LIKE NEVER BEFORE-TANITIM.

Size yeni hikaye yazacağım fakat bu iki hafta sonrada gelebilir demiştim,bir gün sonra geleceğini hiçbiriniz tahmin edemezdiniz değil mi?Açıkçası ben de ilhamı bulacağımı düşünmemiştim.Justin gerçekten de hastaneye kaldırılınca,aklıma bir hikaye geldi.Ve bunun devamını düşündüm,yani ilk bölümü yazıp sonra kasılıp kalmayacağım çünkü şu an için bir 5 bölüm falan aklımda oluştu.Devamını da ilham geldikçe kuracağım kafamda.Önemli olan fikri beğenmeniz tabi:)-BIEBERFEVER94.


OKURKEN DİNLEMEK İÇİN ÖNERİMİZİ GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ. -BU ŞARKI AYRICA HİKAYENİNDE İSMİNİ İÇERİYOR,ZATEN ORADAN BULDUM.



"Kelsey,o çiçekleri babana götürmeni istiyorum tamam mı?"diye gülümsedi gözlerimin içine bakarak.Ağlamaktan morarmış gözlerini bizden saklamaktan artık çekinmiyordu.Aylardır hastanelerde sabahlamaktan aynı benim gibi zayıflamıştı.Fakat anneme zayıflamak hiç yakışmıyordu.

Babamın beyaz perde ardında bir cihaza bağlıca yattığını bilmek içimi acıtıyordu.Fakat her ne olursa olsun o babamdı ve bugün onun doğum günüydü.Sahte bir gülümseme ile kafamı yere doğru kaydırdım."Tabi."

Perdeyi usulca aralayarak hastane yatağında yatan babama doğru gülümsedim."Mutlu Yıllar."İlerleyerek çiçekleri yatağın hemen yanındaki vazoya yerleştirmeye başladım."Bunları sana getirdim,şey...papatya ve mor sümbüller...en sevdiklerin."

Babam yatakta doğrulmaya çalışmadan yattığı yerden zar zor nefesler alarak "Teşekkür ederim."diyebildi.Onu böyle görmek içimi acıtıyordu,çünkü her an durumu daha da kötüleşiyordu.Tamamen umutsuzdu.

"Bir şeye ihtiyacın olursa hemen perdenin arkasındayız tamam mı?Annem,kardeşim ve ben..hepimiz senin için buradayız koca adam."Aynı sahte gülümseme ile ortamı yumuşatmaya çalıştım fakat babamın nabzını ölçen cihaz tüm odanın havasını mahvediyordu.

Gülümsedi."Seni seviyorum Kels."

Duyduklarım karşısında ürpertiyle sarsıldım."Ben de baba,tekrar mutlu yıllar."

Uzanarak alnına küçük bir öpücük kondurdum.Perdenin diğer tarafına geçene kadar ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.Yumruklarımı sıkarak gözlerimi kapattım,tek bir yaş damlasına dahi izin vermedim ve annemle kardeşime doğru gülümsedim."Hallettim."

Annem,Marcus'un başını usulca okşarken aynı gülümseme ile "Şimdi biraz hava al bebeğim,buralarda mahvoluyorsunuz."diyerek cüzdanından çıkarttığı elli dolar gibi bir parayı uzattı."Yemek ye,iyice zayıfladın."

Parayı buruşturarak cebime tıktım ve odadan çıkmadan önce deri ceketimi üzerime geçirdim.Aynada kendime baktım,saçlarım biraz dağılmıştı yinede insan içine çıkılabilecek kadar iyiydi.Ceketin altındaki bol tişört ve kot hastanede rahat dolaşmamı sağlıyordu.Üzerimde ne maskara,ne de bir ruj vardı.Tamamen yataktan kalkmış bir görüntüm vardı fakat rahatsız değildim.



Kulaklıkları kulağıma geçirerek karanlık koridorda ilerlemeye başladım.Hastane koridorları korkutucu oluyordu fakat babam beş yada altı aydır orada kaldığı için alışmıştım.Asansöre doğru ilerlerken kat görevlisine el salladım."Hey."

Miranda karşılık vermek için gülümsedi."Selam."

"Babamın doğum günüydü,"dedim açıklama yapmak istercesine."Şimdi de yemek yiyeceğim."

"Şimdiden söyleyeyim bugün de iğrenç yemekler,"diyerek gülümsedi."Başka bir yerde yemen gelecek sağlığın için önemli."

Güldüm."Haklısın,"ellerimi iki yana sallayarak "Sadece bir kahve alacağım."diyerek onun içini rahatlattım.

Miranda beni tanırdı,yaklaşık beş yada altı aydır buraya sık geliyorduk ve artık hastanede tanınan bir kız olmuştum.Bilirsiniz,sürekli içinize kapanık yaşamanız babanızın sağlığını etkilemeyecek.Hayata devam etmeniz gerekir,işte yapmaya çalıştığım şey buydu.

"Ha,"dedi."Unutmadan söylemek istiyorum....gitmek istediğin yerler kapalı olursa şaşırma."

Ne olduğunu anlayamadığımı belli eden boş bir bakışla Miranda'ya gözlerimi diktim."Ne?"

"Justin Bieber konserinde fenalaştığında,onu apar topar buraya getirdiler."










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder