3 Mart 2013 Pazar

BUSINESS THINGS-Bölüm 25.






Bu bölümü pazartesi beklediğinizi biliyorum canlarım ama pazartesi sınava çalışmam gerektiği için bir sürpriz yaparak bugün yazıp paylaştım.Flash Back'li bir bölüm.Bakalım beğenecek misiniz?


DAPHNE

"Eğlenmekten kastın bu muydu?"diye güldüm Nathan kafasını boynuma gömmek üzereyken.Boynumda yaptığı hareketleri küçük küçük inlememe sebep oluyordu,arada emiyor ve ısırıyordu.Zevk aldığımı bildiği noktalara dilini bastırarak her dakikasından zevk almamı sağlıyordu.

Kafasını boynumdan kaldırdı."Kesinlikle buydu bebeğim."

Dudaklarını benimkilere bastırdı.Dili dilimin üzerinde hareket ederken elleri kalçalarıma gitmişti.Onları avuçlayarak beni üzerine çıkarttı.Elimi saçlarına götürerek uçlarını çekiştirdim,inledi.Bundan zevk aldığını biliyordum.

"Burada yapamayız Nathan."dedim dudaklarımı geri çekerek.Alnını alnıma dayadı,nefesleri kesik kesik geliyordu.Ekledim."Arabada olmaz."

"Bebeğim kahretsin.Sana evime gitmemiz gerektiğini söylemiştim."diyerek sırıttı.Kafamı göğsüne koyarak sadece bu anın bitmemesini istedim.

Onu gerçekten seviyordum,hayatım boyunca bu kadar nazik bir insanla tanışmamıştım.Kollarında her zaman güvende olacağımı biliyordum."Seni asla bırakmayacağım."

"Bırakmana izin vermeyeceğim."diye cevap verdim gülümseyerek.

SPENCER

"Lucas'ın adını ağzına nasıl alabilirsin?Onun hakkındaki gerçeği nereden öğrendin seni p*ç!"diye haykırdım.Tüm gücümle bağırmıştım ve göz yaşlarıma da engel olamadığımı hissetmiştim.Birkaç tuzlu damla tüm boğazımı yakmaya başlamıştı.

Geriye doğru bir kaç adım attı."Onu senden daha iyi tanıyorum bebeğim."diye pis bir sırıtış ile yüzüme baktı.Gözlerim ağlamaktan biraz bulanıklaşmıştı,tam olarak önümü göremiyordum bile.

"Bu da ne demek oluyor?"dedim hıçkırarak."Onu benden daha iyi tanıdığın?"burnumu çekerek devam ettim."Nasıl mümkün olabilir?"

"O sandığın kadar masum bir şekilde ölmedi Spencer."diye itiraf etti Andrew.Ellerini ceplerine sokarak baş parmaklarını çıkarttı."Bunun zor olduğunu biliyorum fakat iki yıl boyunca seni çoğu konuda kandırdı."

"Yalan söylüyorsun!"diye haykırdım ağlayarak.Üzerine doğru yürüdüm ve elimle göğsünden iterek geriye sendelemesine sebep oldum."Yalan söylüyorsun seni sersem!"

Andrew,"Öyle mi diyorsun!?"dedi bağırarak."Onun seni kandırmadığını mı düşünüyorsun ha?Buna nasıl emin olabilirsin seni küçük sürtük!?"



Üzerime doğru yürümek için atıldığında kafamı yere eğerek kendimi korumaya aldım.Bana vuracağından emin olduğum için acısını azaltmak istiyordum.Yerde çömelmiş ve ellerimi boynumda kenetlemiş bir biçimde hıçkırarak ağlıyordum.

Andrew nasıl olduysa durdu,yanıma doğru eğildi ve elini saçıma götürerek birkaç hareketle okşamaya başladı."Zor olduğunun farkındayım Spencer ama sana her şeyi anlatabilirim."

Cevap veremeden ağladıkça Andrew sonsuzluk gibi gelen bir süre boyunca adımı sayıklıyordu.

"Spencer....lütfen...."

Kafamı yavaşça yukarıya doğru kaldırdım.Ağlamam kesilmiş,arada hıçkırık ve burnumu çekme seslerim duyuluyordu sadece.Islak gözlerle Andrew'e baktım."Ne anlata-caksan,b-bunu hemen b-bitir."

"Otur,"dedi yavaşça.Ses tonu iyice azalmıştı,üzüldüğü her halinden belli oluyordu.

Yerden doğrularak yatağın ucuna yavaşça oturdum.Gözlerim halıya doğru bakıyordu.Boş bakışlarımın sonu gelmiyordu ve arada burnumu çekme seslerim odadaki sessizliği bozuyordu.

Andrew bana doğru yaklaştı."Lucas seni seviyordu,"diye fısıldadı yavaşça."Bunu bilmeni istiyorum tamam mı?"

Kafamla onayladım.

"Seni seviyordu ve bu boktan şeylere seni bulaştırmak istemedi,"diye söze girdi tekrar."Senin için tehlikeli olacağını biliyordu.Onun düşmanları vardı ve seni incitmekten asla çekinmeyeceklerdi.Seni korumak istedi."

Sessiz kaldım.

"İşlerden sıkıldığında,yanına geliyor ve sanki normal bir liseli gençmiş gibi seninle eğleniyordu.Masumluğunu,tatlılığını gördükçe yanından ayrılmak istemiyordu fakat sen ona iyi geliyordun Spencer."

Bir şey söylemek için ağzımı açtığımda Andrew devam etti.

"Seni herkesden gizledi,sadece ben ve birkaç çocuk dışında bunu kimse bilmedi.Böylece seni Justin'den de korumuş olacaktı Spencer."

Justin'in adını duyduğum gibi irkildim.Başımı yukarıya doğru kaldırdım ve kısık bir sesle "Ne demeye çalışıyorsun?"diye konuştum.

"Onun düşmanı Justin'di Spencer.Birbirlerini öldürmek için ellerinden geleni yapacaklardı.Buna yemin etmişlerdi.Bir şehri iki takım paylaşamaz bebeğim.Biri kazanacaktı."

"Daha sonra neler oldu?"dedim ağlamamak için kendimi zar zor tutarak.Boğazımdaki garip his beni zorluyordu.Bilirsiniz,ağlamak istersiniz ve kendinizi tutarsınız...boğazında bir yumru oluşur ve size gerçekten acı verir.

Birkaç saniye düşündü,ne söyleyeceğine karar veremediği belliydi.Belki de beni üzmek istemiyordu fakat bunu kaldırabilirdim.Üç yıl boyunca her günümü geçirdiğim sevgilimin beni kandırdığını öğrenmiştim.

"İkisi de suçluydu Spencer.Kötü şeyler yaptılar,insanlar karşı....birbirlerinin evlerini bombaladılar,depolarını...ve onun gibi çoğu şey yaptılar.Kavga ettiler,kendi takımlarını karıştırmaya çalıştılar."

Bir şey demediğimi duyunca devam etti."Steven ve diğerleri Justin'in takımındayken Lucas yüzünden Justin'den soğumaya başlayınca,takım değiştirdiler.Ve Lucas öldüğünde....Justin'den intikam almak istediler."

"Ne için?"dedim gerçeği bilmek istemiyormuş gibi.

Sustu,ellerini omzuma koyarak biraz orada tuttu.Destek vermek istiyormuş gibi saçlarımı okşadı ve ağladığını belli etmek istemeyen bir sesle "Lucas'ı Justin öldürdü." dedi.

Kendimi saatlerdir tuttuğumu fark ettim,artık bırakmanın zamanı gelmişti.Andrew'in kolu boynuma dolamışken,hayatımda hiç ağlamadığım kadar sesli ve bağırışlarla ağlamaya başladım."Bunu bana nasıl yapabildi,"diye bağırdım,kontrolümü kaybetmiştim.Sanki şoka giriyor gibiydim,sanki dört ay önceki halim gibiydi.Bir hastane odasında uyandığım gün gibiydi.

"Onun yaşayacağını bana söyleyin."diye ağlamaya başladım."O ölmeyecek....ölmeyecek...."

"Hala nefes aldığını söyleyin....nefes alıyor diyin....Lucas...beni bırakamazsın...yaşayacak çok şey var...daha yaşayacak çok şey..."kendimden geçmiş bir şekilde hastanenin zemininde ağladığımı fark ettiğimde buna ne kadar ihtiyacım olduğunu hissettim.

Kafamı zeminden kaldırmıyordum bile.Sadece ağlıyor ve bağırıyordum."Lucas beni bırakamazsın......Lucas.......olamaz....o...o ölemez...ona asla onu bırakmayacağımı söyledim....ona söz verdim....o beni bırakamaz.....olamaz."

"Bayan Hastings kendinizi kontrol etmelisiniz."dedi boğuk bir ses yanı başımda.Önce beyaz hastane kıyafetini,ayakkabıları ve sonra sahte bir bakışla beni sakinleştirdiğini sanan kadını gördüm.

"Sen beni nasıl anlayabilirsin?"diye bağırdım hemşireye."Senin sevdiğin çocuk gözlerinin önünde öldü mü?Sen kırk sekiz saat boyunca bankanın önünde onun kurtulacağını düşünerek bekledin mi?İçeriden gelen çığlıklara karşı,canın yandığını bile bile,hareket edemediğin oldu mu?"

Hemşire bir şey söylemeden sustu.Ne diyeceğimi merak ettiği belliydi.Ağlayarak ekledim."Biriyle sabah görüştüğünde sana akşam seni ararım dediğinde onu son görüşün olduğun bilmeden akşam arayacağını düşünerek eve gittiğin oldu mu?Ve daha sonra seni arayan tek kişinin aptal bir polisin sevdiğin insanın tehlikede olduğunu haber verdiği?Bunları yaşamadın sen,nasıl kontrol edebilirim kendimi?Şimdi söyle."

Her şeyin birden karardığını hissettim,kendime geldiğimde ailem beyaz yatağın etrafında bana bakıyordu ve yoğun bakımda olan Lucas'ın bir saat kadar önce hayatını kaybettiğini söylemek için bekliyordu.Hayatımdaki en kötü gündü.

Eski günleri hatırlayınca ağlamama daha da artmıştı.Çığlık atıyordum ve Andrew'un da ağladığı her halinden belliydi.Belli ki o da Lucas'ı seviyordu.

Kapının çalınmasıyla irkildim.Kimin geldiğini bilmiyordum,ağlamamı durdurmak için ellerimi yumruk yaparak dişlerimi sıktım."Bu da kim?"diye tısladım Andrew'e karşı.

"Bilmiyorum.."dedi gözlerindeki yaşları silerken.Yavaşça doğruldum,kapıya doğru ilerleyerek gözden kimin geldiğine bakmak için parmak uçlarımda doğruldum.

"S*ktir,"diye söylendim kapının arkasındaki silueti görünce.Usulca kapıyı açtım ve içimi çekerek gözlerimi gelen kişinin üzerine diktim."Austin?"


Çok mu duygusal oldu?Yazarken cidden üzüldüm,sevdiğiniz bir insanı kaybetmek gerçekten zor olmalı,biraz duygusal bir bölüm olduğu için Dathan'ı yarıda kestim,bir yandan seksi bir yandan duygusal olmasını istemedim.Artık Dathan diğer bölüme,söz geliyor.Bu bölümde başta seksi paragraflardan sonra duygusal şeyler görüp farklı bir ruh haline sürüklenmenizi istemedim,çok saçma olurdu.Bu nedenle Dathan'ı kısa kestim,amaaaa emin olun ki gerçekten iyi telafi edeceğim bunu.Söz:)

-BIEBERFEVER94.








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder