Bölüm ismi bir olarak gözüküyor fakat tanıtım bölümümüzü paylaştık,onu okumadan da bunu anlayamazsınız.Bu nedenle okumak için tıklayınız.
Justin'in adını duyduğum gibi ensemden geçen ürpertiyle sarsıldım.Geriye doğru sallanınca Miranda bana bir şey olduğunu sandı."Hey,iyi misin?"
Transa geçmiş halimden kurtularak omuz silktim."Ben....iyiyim."
"Onun adını duyunca neden farklı davrandın?"dedi merak eden gözlerle bakarak.Ellerinden birini bol pantolonunun cebine sokarak duruşunu emin hale getirdi.
"Hiç."dedim geçiştirmek ister gibi."Evrensel bir ünlü...burada olması farklı hissettirdi."
Dudaklarını yalayarak geçiştirmeyeceğini belli eden bir ses tonuyla "Onun hayranı mısın?"diye sordu.
"Bir zamanlar...sanırım."Gerginlikle alt dudağımı kemirmeye ve dişlemeye başladığımı fark ettim.Bir kaç kan damlasının çıkmasına izin vermeden dudaklarımı birbirine birleştirerek yaladım.
Ağırlığını diğer tarafına verdi."Bir zamanlar?"
"Babamın durumu kötüleşene kadar hayatımda yeri büyüktü...daha sonra gerçek dünyaya döndüm.Yani,babamın yanında olmalıydım...ergen hayallerimi yaşamak için zamanım bile kalmamıştı.Biliyorsun Miranda,olgunlaşmak için zaman bile verilmedi."
Neyden bahsettiğimi anlayarak başını salladı.Babamın durumu ağırlaştığında bir anda kendi kardeşime bakmam gerekiyordu çünkü annem her gün hastanedeydi ve psikolojik olarak da çökmüştü.Çocuk olmama izin verilmeden,yetişkin oldum.Miranda buna kendisi tanık olmuştu.
"Justin'in ne zamandır Londra'da olduğunu biliyor musun,yani o Amerika'da yaşıyordu ve.....pek takip etmiyorum artık."Onu merak ettiğimi belli etmek istemediğim için bakışlarımı yere çevirerek ellerimden birini kalçalarıma götürdüm,zeminde sallanmaya ve ayaklarımla ritim tutmaya başladım.
"Bir yada iki hafta,sanırım."Dedi ellerini ceplerinden çıkartırken.Göğsünde birleştirerek başka bir soru olup olmadığını merak ederek kaşlarından birini kaldırdı.
Kafamı anladığımı belirterek salladım."Benim gitmem gerekiyor."Dostça sarıldıktan sonra ondan uzaklaştım."Sonra görüşürüz."
"Görüşürüz."diye onayladı,işine dönmek için ayaklarını hareket ettirmeye başlayarak uzaklaştı.
Koridorda ilerleyerek asansöre doğru gitmeye başladım,kafeterya üçüncü kattaydı ve biz özel odalardan birinde olduğumuz için altıncı kattaydık.Asansörün düğmesine yavaşça dokunarak yukarı çıkmasını beklemeye başladım.
Grimsi kapının açılmasına kadar geçen sürede kulaklığımı çıkartarak müzik çaların etrafına doladım ve deri ceketimin cebine atarak fermuarı kapattım.Gri kapanın gelmesiyle irkildim ve asansöre binmek için ayağımı içeriye doğru attım.
Gözlerimin kopacak kadar açılmasına ve kalp atışlarımın normalden fazla olmasına sebep olan tekerlekli sandalyedeki,iğrenç hastane kıyafetinde bile tatlı görünen çocuğa baktım.En son fotoğraflarını incelediğimden beri saç stilini değiştirmişti,uzamıştı ayrıca büyümüştü.Sahi,şimdi kaç yaşındaydı?Hala on yedi olamazdı.
"Justin Bieber?"
Beni fark edince kafasını yüzüme doğru doğrulttu ve kaşlarını sıkarak ne olduğunu anlamaya çalıştı."Evet?"
"Şey...görünce...farklı hissettim.Bir şey söyleyeceğimden değil..aslında..boşver."Rezilliğim karşısında kızarmaya başladım.Kafamı arkaya çevirerek üçüncü katın düğmesine bastım ve arkaya doğru ilerleyerek vücudumu asansörün soğuk duvarına yasladım.
"Tamam?"Aynı bakışla yüzüme bakmaya devam etti.Hafifçe gülerek önüne döndü ve mırıldanmaya başladı."Bu garipti."
"Ne?"Ellerimi göğsümde birleştirerek daha fazla rezil olmadan kontrolü ele almaya çalıştım.
"Yani,"dudaklarını yaladı."Beni gören hemşireler bile deliriyorlar.Sen öyle yapmadın bile."
"Senin için delirmemi mi istiyorsun?"dedim gülerek."Bu olmayacak."
"Hayranım değil misin?"Kaşlarını çatarak yüzümü incelemeye başladı.
Gözlerinin yüzümde dolaşmasıyla irkildim.Cidden güzellerdi,kahverenginin böyle bir tonu olduğunu bile bilmiyordum.Beni büyülemeye başladıklarını hissettiğimde yutkunarak kendimi toparlamaya çalıştım."Belki bir zamanlar."Boğazımı temizledim."Artık değil."
Sessizce "Neden?" diye fısıldadı.Ses tonu beni deli ediyordu,bu asansörden akıl sağlığım yerinde olarak çıkamayacağım belliydi.
"Çünkü...."bu noktada bir şey dememenin daha yararlı olacağını düşündüm."Kimin umrunda?"dedim ellerimi iki yana sallayarak.
"Benim."diyerek dudaklarını tekrar yaladı.Bunu dakikada bir kez yapması beni deli ediyordu.Alın çizgililerini birleştiriyor ve dilini dudakları üzerinde hareket ettiriyordu,fısıldama olarak söylenebilecek bir ses tonuyla konuşuyordu ve ona karşı koymanızı imkansızlaştırıyordu.
Bir şey söylemek için ağzımı açtığımda söyleyebilecek bir şey olmadığını fark ettim.Açıklama yapmak zorunda değildim ve istesem bile açıklayamazdım.Beni bir şeyin kurtarması için dua ederken,kata geldiğimizi belli eden sesle derin bir iç çektim.
"Gitmeliyim."diyerek kapıdan dışarı çıktım ve arkama bile bakmadan hızla ilerlemeye başladım.
Justin arkamdan seslenince istemeden de olsa her şeyi berbat ettiğimi ve bunu düzeltmek istediğimi düşünerek durdum."Ne var?"
"Bu kadar kötü olma,sana bir şey yapmadım!"diye çıkıştı sandalye üzerinden.
Hak vererek başımı salladım.Alt dudağımı dişimle kavrayarak ne soracağını beklemeye başladığımda,beni şaşırtarak "Adın ne?"diye sordu.
Cevap vermeden sadece öylece bir moron gibi durdum.
Gülümsedi."Adını falan mı unuttun?"
"Kelsey..."Uzun bir sessizlikten sonra anca konuşabilmiştim.."Şimdi gidebilir miyim?"
"Bu kadar sert bir kız olduğunu belli etmiyorsun...daha tatlı gözüküyorsun."Bunun bir iltifat olup olmadığını düşünürken kızardığımı hissettim.
Ağırlığımı diğer kalçamda toplayarak sola doğru eğik bir şekilde durdum."Ben sert değilim."diye inkar ettim.
"Neden artık hayranım değilsin?"diye yeniledi tekrar.Vazgeçmiyordu ve sıkılmaya başlamıştım.
"Ben...."diyerek biraz zaman kazanmaya çalıştım."Buna ayıracak zamanım kalmadığında,bıraktım."
"Hayran olmak için zaman ayırman mı gerekiyor?"dedi tek kaşını mükemmel bir şekilde kaldırarak.
"Evet,"diye onayladım."Takıntılı bir hayransan..."
"Takıntılı mısın?"diye güldü."Kanıtlamak ister misin?"
"İstediğini sor,"dedim sırıtarak."Kazanırım."
"İyi."diyerek bir kaç saniye düşündü.Soruyu kafasında oluşturduktan sonra neşeyle sandalyede doğrularak arkasına yaslandı."Bir şarkı ile başlamaya ne dersin?"
"İstediğini sor,"diyerek onu cesaretlendirdim.Ellerimi göğsümde birleştirerek gelecek soruya odaklanmaya başladım.
Justin boğazını temizleyerek sesini seksi bir tona getirdi."Çünkü bu hayat çok uzun ve bu aşk çok güçlü.."
Devam etmesine izin vermeden onu tamamladım."Ve gitmene asla izin vermeyeceğim."Kazanmanın verdiği sevinç yüzümde belli olmaya başlayınca sırıttım.
"Güzeldi,"diyerek kafasını salladı."Bir daha denemek ister misin?"
"Bana uyar,"diyerek gülümsedim.
Justin bir kaç saniye ne sorabileceğini düşündü fakat aklına bir şey gelmeyince yüzünü buruşturdu."Ne zamandır hayranım değilsin?"
"Nasıl yani?"Gözlerimi mükemmel yüz hatlarına odaklayarak yutkundum.
"Yani,"ellerini önlük gibi gözüken hastane kıyafetinin önünde birleştirdi."Fall mesela,o şarkıyı biliyor musun?"
"Duydum.Fakat o zamanlar artık takıntılı bir hayran değildim."dedim açıklama yaparak.
Kafasını sallayarak anladığını belirtti ve aşamayı atlayarak bir sonraki soruya giriş yaptı."Şarkının ana fikri ne?"
"Ne?Nasıl?"Anlamadığımı belli ederek kaşlarımı çattım.
Eliyle boynunu kaşıdı ve iç çekti."Dinlediysen,birkaç cümleyle sözleri özetle işte.O en iyi aşk şarkılarından biri."
Ne dediğini tam olarak anlayınca gözlerimi kapattım ve şarkıyı aklıma getirdim.Tam olarak anlatacak birkaç cümle bulmaya çalışırken derin bir iç çektim ve dışarı verdim."Uçmayı unutmuş bir melek olduğunu biliyor muydun?"Diyerek gözlerimi açtım.Söylediğim her kelimede gözlerinin içine bakmaya devam ettim."Ve eğer uçmayı denersen,yanında olacağım."Gözlerinin gözlerime baktığından emin olarak gülümsedim."Ve eğer düşersen,seni yakalayacağım."
Etkilenmiş bir şekilde kafasını salladı,kafasını farklı taraflara çevirerek dudaklarını yaladı."Gerçekten iyiydi."
"İyi olduğumu söylemiştim."Dedim egomu tatmin etmek isteyerek.
Justin gülümseyerek bana doğru döndü."Şimdi kontrolüm var ve gitmeliyim."
"Ah,"diye homurdandım."Tabi."
"Sen neden hastanedesin?"En çok korktuğum soruyla karşı karşıya kalınca irkildim ve bir anda terlemeye başladığımı hissettim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder