24 Ağustos 2013 Cumartesi

BUSINESS THINGS. Bölüm 41.





SPENCER

Başımı eğerek usulca dudağını öptüm ve hemen geri çekildim. Alnımı alnına dayayarak hızlıca nefes alıp vermeye başladım. Hava çok soğuktu ve biz nefes verdikçe soğuk hava dumanı yayılıyordu. Justin gülümsedi.

"Çok üşümüş gözüküyorsun," ekledi. "İçeri girebiliriz?"

Hayır anlamında başımı sağa sola salladım. "Burası güzel." Ellerimle yüzünü avuçladım ve gözlerinin içine baktım. "Senin parçalanmış gibi gözükmen beni mahvediyor." dedim fısıldayarak. "Çok güçlü olduğunu ve yenilemez olduğunu söyleyip duruyorsun ama sen onlardan çok yıpranıyorsun."

"Sanırım." dedi başını diğer tarafa çevirirken. "Ama bunu gizleyebiliyorum değil mi?Diğerlerinin beni küçük bir kız kadar zayıf görmesini istemiyorum."

Güldüm. "Benden gizleyemiyorsun." dudaklarımı büzdüm. "Ama onlar pek bir şey anlayamıyor."

Justin bana daha önce sarılmadığı kadar sıkıca sarıldı ve elimi tutarak yavaşça ayağa kalktı,onun gibi ayağa kalkmama yardım etti. "Hadi gel,burası çok soğuk."

Ayağa kalkarak birbirimize kenetlenmiş ellerimizi iyice sıktım ve yanında olduğumu fark ettirmek istedim.Giriş kapısına doğru yürürken arkamızdan gelen arabanın farlarının ışığıyla geri döndük. Justin tedirgin bir şekilde bana baktı ve "İçeri gir." dedi.

Kafamı salladım. "Yanında kalacağım." ve arkasına geçerek arabanın dışarıya yanaşmasını izledim. Sürücü kapısından bir adam çıkarak arka kapıya gitti ve açtı,karanlıkta pek seçemediğim kot pantolon ve koyu renkli bir sweatshirt'le Justin'den biraz kısa bir çocuk çıktı ve giriş kapısına doğru yürüdü.

Girişteki lambaların yüzüne vurmasıyla Justin onun kim olduğunu anladı ve sanırım bu onu biraz tedirgin etti çünkü Justin,kollarıyla beni korumaya çalışıyordu. Çocuk giriş kapısından bir iki adım geride durarak ellerini ceplerine soktu.

Justin benim yanımdan uzaklaşıp çocuğun yanına doğru yavaşça ilerlerken "Ne istiyorsun McCann?Seninle uğraşacak ne zamanım ne de isteğim var.Buradan s*ktir ve yaşadığın çöplüğe geri dön."

McCann ellerini ceplerinden çıkarttı ve iki yana açtı. "Silahsız veya bombasızım.Anlaşmaya geldim.İntikam istiyorum."

"Sana neden yardım etmem gerekiyor?" dedi Justin tükürür gibi. "En son seni öldürmeye çalıştım."

"Beni öldürmeye çalışmadığını biliyorum.Orada amaç Steven'dı.Benim orada ölmeyeceğimi sen de çok iyi biliyordun." dedi ve ekledi. "Ama şimdi ben de Steven'ı öldürmek istiyorum.İstemiyor muyum?"

"Neden istiyorsun?Sana ödeme yapmadığı için mi?" Justin güldü. "Bu bir neden değil."

"Justin unutuyorsun," dedi McCann ciddi bir sesle. "O p*ç şu an ne yiyorsa ve hangi silahı kullanıyorsa bunu ona sağlayan benim."

"Hepimiz öldüğünü sanıyorduk,ben ölmediğini biliyordum ama geri geleceğini düşünmemiştim." dedi Justin ve ilerleyerek giriş kapısının şifresini girdi,kapı büyük bir gürültüyle yana doğru açılmaya başladı ve McCann içeri girdi.

Bir adım geriye çekildim. McCann Justin'in yanına giderek konuşmaya devam etti. "Sadece bana ait olanları almak istiyorum.Steven'ı kökünden halledebiliriz.Bir takım olabiliriz."

"Beraber Steven'ı halletmek,evet." dedi Justin ve dudak büzerek ekledi. "Bir takım olmak,hayır."

McCann güldü. "Sen nasıl istersen." kapıya doğru yürümeye başladığında beni gördü ve aniden durdu.Kötü bir gülümsemeyle önce bana ve sonra Justin'e bakarak konuştu. "Bu kız hala seninle mi?"

Justin gülümsedi. "Bilirsin bazılarımız hala aşkın ne demek olduğunu unutmadı."

"Ve sen onun sevgilisini öldürdün?" dedi McCann gülerek. "Ah büyük aşk."

Bu ayrıntıyı hatırlayınca tüylerim ürperdi ve McCann denen gerizekalıyı hemen oracıkta boğmak istedim.Ellerimi sıkarak Justin'in ne diyeceğini beklemeye başladım. "O olayı hepsinden çok sen biliyorsun Jason.Neden şimdi bana karşı kullanmak istiyorsun ki?"

Jason bana doğru ilerlemeye devam etti ve hiçbir şey söylemedi. Yanıma gelerek tam gözlerimin içine baktı ve ekledi. "Ben biliyorum ama,bu kız tüm olayı biliyor mu?Ona Lucas'ın nası öldüğünü tam olarak anlattın mı?Hiç sanmıyorum Bieber."

Lucas'ın ölümü hakkında her şeyi bildiğimi sandığım için aniden atladım. "O nasıl öldü?"

"Bıçaklandı." dedi Jason tıslayarak. "Sanırım bunu biliyorsun.Ve Lucas öldükten sonra ambulansa giderken çarpıştığın çocuğun onun katili ve aynı zamanda gelecekteki aşkın olduğunu da."

Başımı evet der gibi salladım. "Peki bilmediğim şey ne?"

"Amacın ne olduğu." Jason gerçekten bir pislik gibi göz kırparak yanımdan ilerledi ve içeriye girdi. Justin'e doğru kötü bir şekilde baktım ve hiçbir şey söylemeden arkasından ben de içeriye girdim.


20 Ağustos 2013 Salı

DANGEROUS LOVE BÖLÜM 4. "LOVE IS UNFAIR."

Ağzımdaki lokmayı zar zor yuttum ve içeceğimden bir yudum alarak o iki kelimeyi iyice sindirmeye çalıştım.Ne yani? Biraz önce tanıştığım çocuk muydu?

"Dean dediğin, benden hemen önce buraya giren çocuk mu?Onunla karşılaştık." dedim fısıldayarak.Kimsenin beni duymasını istemiyordum.

Elyssa gözlerini açarak baktı. "Karşılaştın mı?" 

Evet anlamında başımı salladım. "Açıkçası biraz yakın bir tanışmada bulundu.Amacını pek anlayamadım.Onunla oturabileceğimi ve benden hoşlandığını söyledi."

"Bunun çevirisi seninle yatmak istiyorum," dedi Elyssa. "Sakın oyuna gelme.Ben geldim."

"Onunla yattın mı?" dedim şaşkınlıkla. "Ve seni öylece bırakıp gitti mi?"

"Benimle oynadı." dedi gözlerini yemeğine dikerek. Yüzünü buruşturdu. "Baksana,ben aç değilim.Gidip matematik ödevi teslimimden önce son birkaç kere göz geçirsem iyi olur." Kalkmak için ayaklandığında bileğinden tuttum.

"Bunun için bana kızmayacaksın değil mi?" Tek kaşımı kaldırdım. "Ona yüz verecek biri değilim."

Elyssa biraz durdu. "Tabi ki sana kızmıyorum.Yemeğini yedikten sonra beni etüt odasında bulabilirsin.Sadece o sürekli bu masaya bakarken yemek falan yiyemem." Doğru söylediğinden emin olmak için yavaşça başımı sağa çevirdim ve bana doğru göz kırpan Dean Talbot'la karşılaştım.

"Tam bir şerefsiz." dedi Elyssa tükürerek. "Sana yemekte iyi eğlenceler."

19 Ağustos 2013 Pazartesi

BUSINESS THINGS - Bölüm 40.

Soluk soluğa kalmış bir şekilde Daphne'nin yanına doğru uzandım. "Sanırım böyle zamanlarda herkesin biraz rahatlamaya ihtiyacı var." Nefesimi normale döndürmeye çalıştım,hızlı hızlı nefes alarak normal olması için çaba gösteriyordum.

Daphne gülümsedi. Çıplak vücuduna doğru yorganını biraz daha çekerek "Haklısın.Sanırım o nedenle Spencer ve Justin evden gittiler."

"Bir dakika," dedim soluk soluğa. "Justin burada mıydı? P*ç kurusu bana hemen eve döneceğini söylemişti!" dedim hararetle.

Daphne uzanıp elimi avuç içine alarak gülümsedi. "Justin'in de zamana ihtiyacı var.Neler olduğunu şimdi anlatmak istemiyorsa,bir ara isteyecektir."

"Austin orada can çekişirken kafasın rahatlatmaya çalışması çok saçma geliyor." dedim tükürür gibi. Patronluk taslamaya gelince ondan süperi yoktu,ama gerçekten bize ne kadar değer verdiğine gelirsek,bu tartışılırdı.

"Orada Austin can çekişiyor ve sen burada beni beceriyorsun?" dedi Daphne tek kaşını kaldırarak. "Justin'in üzerine gelme.Bu konuda karşı karşıya geldiğinizde ağız burun birbirinize dalmanın hiçbir şeye faydası olmayacak.Ona biraz zaman vermelisin anlaştık mı?"

"Tamam." dedim aslında içimden Hayır,onu parçalayacağım derken.

Daphne gözlerini devirdi. "Yanında geleceğim ve işlerin yolunda olduğundan emin olacağım.Buna itiraz etmen için sana bir saniye bile vermiyorum.Şimdi güzel kıçını kaldır ve giyin.Austin'e bakmaya gideceğiz."

Bu kız kesinlikle benimdi.Ve öyle kalmalıydı.

1 Ağustos 2013 Perşembe

BUSINESS THINGS - Bölüm 39.




Bir şarkı önerisi yapmak istiyorum bununla dinlemenizi istiyorum çünkü bu şarkı asla benim için eskimedi ve çok da anlamlıydı. http://www.youtube.com/watch?v=wXAVXTcPRG4
Öncelikle bekletme sebebim daha önceki bölümün hakkının alabilmekti. Ve aldım. Bunun için hepinize GERÇEKTEN ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM. Çünkü iyi bir görüntülenme sayısı aldım ve bu 20 gün içinde yükselecek gibi de gözüküyor. Şimdi bölüm biraz duygusal olabilir fakat ben beğeneceğinizi umuyorum. İyi okumalaar.

NATHAN

"Ona...ona ne oldu?" Valentina şaşkına dönmüştü.Sesi çok ince çıkıyordu ve ağzını elleriyle kapamıştı.Austin'in bilinci pek de açık değildi.Onu kucağımda taşımak zorunda kalmıştım. Diğer çocuklar da hemen bize doğru koştu,bana yardım ettiler ve bodrum katındaki hastane odasına götürmek için asansöre doğru hep birlikte ilerledik. Valentina hala cevaplar almak istiyordu. "Ne oldu dedim!"

"Bak bunu bilseydim söylerdim.Ama ben de bir şey bilmiyorum." Austin'in ayaklarından tutarak diğer çocuklara deste verdim. "Onu İngiltere sanıyorduk."

"Sanırım hepimiz oyuna getirildik değil mi?" Dedi yanaklarına doğru birkaç damla yaş akarken.

Derin bir nefes alarak açılan asansörün içine Austin'i yerleştirmelerine yardım ettim ve takımdan iki çocuk,Valentina ben ve Austin asansöre bindik. Biri bodrum katının düğmesine bastı ve hareket etmeye başladık. Valentina'ya döndüm. "Ona işkence etmişler."

Ağlamasının artmasından başka bir şeye yaramadı. Ellerini avuç içlerime alarak "Nefes al.Derin bir nefes al." dedim. Valentina nefes aldı ve dışarıya verdi. "Bu hiçbirimizin suçu değil ve o da yaşayacak tamam mı?"

Başını hafifçe sallayarak onayladı. "Ve bu da bana bağlı."

JUSTIN

Hemen eve gitmek istiyor muydum?Kesinlikle hayır. Nathan işleri yoluna koyardı. Eğer şimdi eve gidersem,herkes neler olduğunu soracaktı ve şu an insanlara bir şeyler anlatmak istediğim pek söylenemezdi.

Başımı koltuğa yaslayarak derin nefes verdim.Kesinlikle çuvallamıştım.Spencer'la olmam için babasının güvenine ihtiyacım vardı ve o adamın kıçını ölmekten kurtarsam bile suçlunun ben olduğunu düşünecekti.Spencer'a mesaj atıp atmama konusunda biraz tereddütlüydüm fakat onunla bir şekilde konuşmam gerekiyordu.Telefonumu tekrar elime alarak mesaj bölümüne girdim ve yazmaya başladım.

Kime:Spencer Konuşmalıyız.

Gerçekten kafa karıştıran bir mesajdı. Spencer'ın telefonunu almamış olmalarını düşündüm ve beklemeye başladım. Umarım mesajı babasından önce görürdü.

Kimden:Spencer Nasıl?

Haklı bir noktaydı. Nasıl konuşacaktık? Hiçbir fikrim yoktu. Belki okulda konuşabilirdik. Tabi babası yanında bir düzine korumayla okula göndermezse,diye geçirdim içimden.

Kime:Spencer Yarın?Okulda?

Bu mesajı attıktan sonra okulda yalnız konuşmamızın imkansız olduğunu anladım.Erken çıkabileceğini de sanmıyordum. Mesaj sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım ve telefonun kilidi açtım.

Kimden:Spencer Okulda beni bekleyen bir koruma olacak ve giriş saatlerinden çıkış saatimize kadar okulda ve senden uzakta olduğumu kontrol edecek. Bunu yapacağını biliyorum. Babamı tanıyorum. Okul hiç de iyi bir yer gibi gözükmüyor.

Evet.Kesinlikle kötü bir fikirdi.

Kime:Spencer Babanlar şu an sizin dairenizde mi?

Aklımda bir fikir vardı.Babasının ayağına kadar gidecektim fakat kendimi pek göstermeye niyetli değildim tabiki.

Kimden:Spencer Hayır.Babama beni burada yalnız bırakmalarını söyledim.Bir otelde kalıyorlar.

Ve bu kız bana saatlerdir ne zaman konuşabileceğimizi mi soruyordu?Babası evinde bile değildi ve ben oraya elimi kolumu sallayarak gidebilirdim.

Kime:Spencer Tanrım bu evine elimi kolumu sallayarak girebileceğimi mi söylüyor?


İçimden lütfen evet desin diye geçirdim ve geçen her saniye bir yıl gibi gelmeye başlamıştı.

Kimden:Spencer Evet.Ve lütfen acil kapıyı kullan.Kesinlikle biri de dışarıdan beni izliyor.

Babası zoru oynuyordu. Fakat ben daha zorunu oynayabilirdim.

***

24 Temmuz 2013 Çarşamba

DANGEROUS LOVE BÖLÜM 3. "NEW FRIENDS"


ARKADAŞLAR SANIRIM KIZI DEĞİŞTİRECEĞİM. WATTPAD'DEN BUNUN İÇİN ÇOK İSTEK ALDIM VE DEĞİŞTİRMEYE KARAR VERDİM. WATTPAD'DEKİ OKUYUCULARIM KIZIN DEMI LOVATO OLMASINI İSTEDİ. BEN DE BÜYÜK İHTİMALLE DEĞİL KESİNLİKLE KIZI DEMI YAPACAĞIM. YENİ BİR VİDEO HAZIRLAYACAĞIM BU SEFER TÜM KARGOYLA İLGİLİ OLACAK. NE ZAMANA HAZIR OLUR BİLMİYORUM SANIRIM YARIN VEYA CUMA BUNU YAPMAYA BAŞLARIM. ŞİMDİDEN TEŞEKKÜRLER. BENİ WATTPAD'DE DE TAKİP EDEBİLİRSİNİZ. WATTPAD'DE DE AYNI HİKAYELERİ YAZIYORUM. http://www.wattpad.com/user/wewereborn2love BURADA KENDİMDEN DE BAHSETTİM. BENİ TANIMAK İSTEYEN OLURSA BAKABİLİR :) -bieberfever94.
BRIANNE
"Benim yanıma oturabilirsin." Şirin bir ses bana doğru seslendi.Kapıdan gireli beş dakikaya yakın olmuştu fakat tek dediğim "Ben yeniyim.İsmim Brianne." gibi bir cümleden ibaretti.Sınıfın hepsi gün ortasında gelen bir ucube olduğumu düşünüyor olmalıydı.Tüm sınıf bana doğru anlamsızca bakıyordu ve bu çok rahatsız ediciydi.
Bana seslenen kişiye doğru baktım.Koyu sarı saçları hafif dalgalıydı.Gülümsedi.Mavi gözleriyle bana yanına gelmemi bir kez daha işaret etti,sıranın sağ tarafına koyduğu çantasını topladı ve yanına aldı.
Sınıfın içinde yavaşça yürüyerek o sıraya ulaştım.Çantamı sakince sıraya bıraktım,üzerimdeki montun fermuarını açtım ve üzerimden çıkarttım,özensiz bir şekilde sıramın altına soktum ve sıraya oturdum.
"Brianne'de yerleştiğine göre,derse geçmeye ne dersiniz?" dedi esmer görünümlü,gülümseyen bir kadın. Hemen yanımda oturan kıza doğru gülümsedim. "Dersin ne olduğunu biliyor musun?"
"Ders programı vermediler mi?Bende fazladan bir tane olacak." Çantasıni açtı ve elini içine daldırıp bir kağıt parçasını çıkarttı,önüme koydu ve gülümsedi. "Ayrıca şu an ders fizik."
"Nefret ederim." dedim gülümseyerek. "Ben Brianne." 
"Fiziği kim sever ki?" dedi saçlarını sağ tarafından toplayıp arkasına atarken. "Ben de Elyssa."

19 Temmuz 2013 Cuma

RİCA.

UZUN VE EN GÜZEL BÖLÜM BU KADAR ZOR 10 GÖRÜNTÜLENME ALDI.SONRA UZUN BÖLÜM İSTİYORSUNUZ,KISA DİYORSUNUZ. SİZE DAHA ÖNCE YAZDIĞIM 3 BT BÖLÜMÜ UZUNLUĞUNDA AŞIRI HEYECANLI BİR BÖLÜM PAYLAŞTIM. BUGÜN GİRDİĞİMDE EN AZ 25 GÖRÜNTÜLENME BEKLİYORDUM FAKAT 12. 

CİDDİ MİSİNİZ? YENİ BÖLÜM EN AZ 60-70 GÖRÜNTÜLENME SONRA GELECEK. BİR AY SONRA VEYA 2 AY SONRA. TEK İSTEDİĞİM O GÜZEL BÖLÜME VERDİĞİM EMEĞİN KARŞILIĞI. 

18 Temmuz 2013 Perşembe

BUSINESS THINGS. -Bölüm 38.

SANIRIM YAZDIĞIM EN UZUN VE EN HEYECANLI BÖLÜM. DİĞER BÖLÜM O KADAR KISAYDI Kİ,BEN DE BUNU YARIDA KESMEK İSTEMEDİM SİZİ DAHA ÇOK KIZDIRIRDI. OKURKEN ZATEN SİZ BAYA HEYECANLANACAKSINIZ BENCE. BAYA UĞRAŞTIM BU BÖLÜM İÇİN AYRINTILARA İNDİM,HER ŞEYİN MÜKEMMEL OLMASINI İSTEDİM.
BU BÖLÜMÜN BAYA BAYA GÖRÜNTÜLENMESİNİ İSTİYORUM NORMAL BİR BT BÖLÜMÜ 60-70 GÖRÜNTÜLENME ALIYORSA BUNUN 100'E ULAŞMASI LAZIM. YOKSA YENİ BÖLÜM YAZMAYACAĞIM ÇÜNKÜ BEN BU BÖLÜME VERDİĞİM EMEĞİ GÖRMEK İSTİYORUM.

UMARIM BEĞENİRSİNİZ BEKLETMEYE DE DEĞMİŞTİR. ***

BUNU ÖNERİYORUM. ESKİ. AMA CANLI SÖYLÜYOR. KÜÇÜKLÜĞÜM ŞARKISI. İYİ GİDER YANİ BU BÖLÜMLE. http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=q_pxGTvcBZ0

****** BÖLÜM 38. *****

"Beni anlıyor musun?" Babası çok kesin konuştuğunda,arkada Spencer'ın kendini hırpalarcasına ağladığını duyabiliyordum,annesine sarıldı ve kafasını gömerek ağlamaya devam etti.Ben de onun kadar üzgündüm,kimsenin yanında ağlamak bana göre değildi fakat boğazımdaki o iğrenç yumru geçmiyordu.

"Onu bir daha aramayacak,mesaj atmayacak veya görmeyeceksin.Senin tehlikeli ve boktan hayatında onu kukla olarak kullanmana asla izin vermeyeceğim.Eğer seni onunla iletişimde görürsem Justin,tek adamları olan sen değilsin,kendi evinde ölü bulunursun.Şimdi arabana bin,ve cehennemine doğru yola çık."

************

5 SAAT ÖNCE ~

"Gergin misin?" dedi Nathan bana gülümserken. "Bu er yada geç gerçekleşecekti zaten.Kendini rahat hissetmeye çalış.Bir pısırık olduğunu sakla." Göz kırptı ve kendine bir bira alırken bana da uzattı.

"Öncelikle,şimdi içmek istemiyorum." dedim ve teklifini geri çevirdim.Sesimi biraz daha kalınlaştırırken sahte bir şekilde gülümsedim. "Ve pısırık dediğin bu çocuk kafanı eline vermek üzere."

"Yavaşla." dedi hala gıcık bir şekilde gülümserken. "Sana yardım etmeye çalışıyorum."

"Bunun bir yardımı yok," diyerek çıkıştım. "Hala gerginim ve evet bunu kabul ediyorum.Oraya gitmeden önce tüm gömleğim su içinde kalacak gibi terlemeye başladım ve ne anlatacağımı bile bilmiyorum.Ailesine yalan atmak istemiyorum ama söylediğim hiçbir şey pek de doğru olmayacak."

"Onlara adam öldürdüğünü ve bir çetede lider olduğunu söylemek istiyorsan durma devam et."

"Öyle demek istemedim." Derin bir nefes aldım ve biraz rahatladıktan sonra dışarı saldım. "Nasıl yalanlar atacağımı düşünüyorum ve bu his çok boktan."

"Yaratıcı ol.Cevapları geçiştir ve bir sorun çıkmadığından emin ol." Elini omzuma koyarak salladı,destek verdi ve göz kırptı.Nathan gerçekten bazen beni kurtarıyordu.

Zamanın geldiğini farkına varınca,arabamın anahtarını cebime attım,son kez üzerime baktım,her şeyin iyi olduğundan emin olunca kapıya doğru ilerledim.Bunu yapabilirsin.

Kapıyı açtım ve tam çıkmak üzereyken arkamdan bir ses duydum. "Ve Justin.." dedi Nathan sakince.Elindeki biradan bir yudum daha aldı.

"Ne?" Tamamen anlamsız bir bakışla cevabını bekledim.

Birayı ağzından çekerek eline aldı ve bana sonuna kadar destek veren bir gülümsemeyle "Sadece kendin ol." dedi.


13 Temmuz 2013 Cumartesi

Dangerous Love. -Bölüm 2. "EVERYTHINGS GONNA BE ALRIGHT."


"İntikam isteyen insanlar neden okula gider?" dedi Nathan arabanın arka koltuğuna yerleşirken.Yanına aldığı NoteBook çantası ve okul çantasını cam tarafına doğru yerleştirdi,diğer tarafa kendi oturdu ve kemerini bağladı.

Arka koltuğun kapısını kapatıp,oturmak için sürücü koltuğunun kapısını açıp içine girerken güldüm. "Sanırım," dedim sakin bir sesle. Motoru çalıştırmak için anahtarları deliğe soktum ve arabayı sürmeye başlarken devam ettim. "Ayrıca en azından DF* ile bu seneyi geçmeliyiz."

"Senin için sorun yok.Bu lisede son yılın.Benimse daha iki şeytan yılım duruyor Brianne." Nathan küçük bir kız gibi mızmızlandı. "Burası cehennem gibi."

"Sadece,"dedim arabayı sağa doğru sürerken. "Birkaç önemli dersi dinle,inek bir öğrencinin notlarını telefonuna kopyala,ödevleri benim eski ödevlerimden geçir ve seneyi kurtar.Senden lisede yüksek puan yapmanı istemiyorum Nathan." diyerek gülümsedim. "Ayrıca intikam olayı. Buna karışmanı istemiyorum."

Arabayı park alanına park etmek için hazırlanırken arka koltuktan Nathan'ın isyanını duydum. "Ne?Ne demek karışmayacaksın?Buraya kadar gelmenin sebebi benim."

"Araştırmada,evet." dedim sakince. "Fakat geri kalan kısmı,bunu ben ve diğer çocuklara bırakmalısın."

"Neden?" dedi üzgün olduğunu belli eden bir sesle. "Ben neden yardım edemiyorum?"

"Karşımızdakiler kontrol için bekleyen robotlar değil Nathan." arkamı dönerek gözlerine baktım. "Karşı saldırı yapacaklar,Bieber güçlü arkadaşlara sahip. Biliyorsun."

"Yinede yenebiliriz." sesindeki istekten onur duymuştum fakat onu bile bile ateşe atmayacaktım.

"Yeneceğiz,"dedim kararlı bir sesle. "Fakat seni bunun ortasına sürüklemek istemiyorum.Sen ailemden tek kalan kişisin. Uzun bir sürece giriyoruz ve her adımda senin iyi olup olmadığını merak edemem. Seni koruyamam."

"Beni koruman gerekmiyor Brianne. Ben yetişkinim." Gülümsedi. "Birlikte gideceğiz."

"Hayır." dedim ve motordan anahtarları çıkartıp çantamın içine tıktım. "Bu konuda kesin kararım var."

"Peki araştırma?Gözlem?Takip etmek?" beklentiyle kaşlarını çattı. "Bunlara da mı karışmayacağım yani?"

"Karışabilirsin." dedim gülümseyerek. "Hala sana ihtiyacım var.Ama bazı konulardan uzak durmalısın."

"Tamam." dedi biraz kırılmış bir sesle. "Fakat bunun hiç zevki olmayacak biliyorsun."

"Bunu zevk için yapmadığımı da biliyorsun.Küçüklüğümden beri içimde büyüyen o öfkeyi yansıtmak istememden başka bir şey değil." gözlerimi kısarak baktım,derin bir nefes alarak kendime geldim."Şimdi okuluna git.Bende arkandan geliyorum."

Nathan eşyalarını aldı,çantasını sırtına geçirdi ve kapıyı açarak çıktı.Arkasından kapatarak okula doğru yürümeye başladı.Arabanın içinde biraz bekledim,derin birkaç nefes aldım.Kendimi kandıran iç sesime kulak verdim. Her şey istediğin gibi olacak.

Peki istediğim neydi? İnsanları öldürmek mi? Tamamen hayır. Bunu ailen için yapıyorsun.

Peki o zaman neden bunun acısını belkide hiçbir suçu olmayan bir çocuktan çıkartıyordum? Çünkü bu sorumlu olan insanların incinmesinin tek yolu.Eğer gidip Jeremy'i öldürseydin,bu herkes için çok daha kolay olurdu.

Çantamı koluma geçirdim,motordan anahtarımı çıkartarak içine attım.Kemerimi çözdüm,araba kapısını açmadan önce aynada önüme gelen birkaç tutam saçı arkaya ittim ve kulağımın arkasına sıkıştırdım.At kuyruğumdan pek bir şey kalmamıştı fakat,böylede olabilirdi.Kapıyı açtım ve kapattım,arkamdan kilitledim ve soğuk havanın tüm bedenime işlemesiyle üzerimdeki monta biraz daha sarıldım.

Okul kapısından içeriye girmeme birkaç adım kala,içimden tekrarlamaya devam ediyordum. Her şey güzel olacak.

9 Temmuz 2013 Salı

BUSINESS THINGS -Bölüm 37.







Justin yorucu bir günün ardından onunla kalmamı istemişti,sabah olduğunda,hafif bir kahvaltı yapıp,beni direk okula bırakmak için hazırlandı.Dışarıya,arabaların olduğu garaja giderken onun arkasından ilerledim.Tekrar birlikte olmak,ve bunu saklama ihtiyacı duymamak beni çok mutlu ediyordu.Onu seviyordum.

Üstü açık,gri bir spor arabanın anahtarını duvardan alarak açtı,içine bindi ve benim binmem için bekledi.Muhteşem arabanın yanına doğru yavaşça ilerledim.Kapıyı açtım,yerleştim ve arkamdan kapattım.Kemerimi bağlamadan önce çantamı arka koltuğa doğru yavaşça fırlattım.

Araba hızlıca ilerlerken,yaklaşık bir yirmi dakikalık sürede,biraz sessizlikten sonra Justin konuştu.

"İyi misin?" Dudaklarını hafifçe ıslattı,fısıldar gibi konuştu.Bu bakışı her zaman onun suratını ısırmak istememe neden oluyordu.

Neden böyle bir soruyu sorduğunu anlamamıştım. "Neden olmayayım?Yanımdasın." dedim gülümseyerek.

"Dün olanlardan sonra.." alt dudağını dişledi. "Nasıl iyi olabileceğini anlamıyorum.Yani,ben bir hata yaptım ve sen benim hatam yüzünden kaçırılabilirdin. Steven ve diğerleri sana işkence edebilirdi,iğrenç şeyler düşünebilirlerdi.Ben biraz daha geç kalsaydım,sen,şu an burada olmayabilirdin." derin bir nefes aldı. "Benim hayatım böyle olacak Spencer.Her an tehlikede olacaksın ve ben seni korumak istiyorum."

"Ben şu an buradayım.Geç kalmadın.Hatta erken bile geldin.Justin..bunu yapma." dedim fısıldayarak. "Seninle birlikte olma fırsatımı yeni kazanmışken beni kendinden uzaklaştırma."

"Üzgünüm." dedi Justin arabayı yavaşça kenara çekmek için hazırlanırken. Okulun otoparkına çok yaklaşmıştık. "Sadece seni ne kadar sevdiğimi biliyorsun.Sana zarar gelmesini kaldıramam ve,benim bu iğrenç hayatıma,katlanabileceğinden emin olup olmadığını merak ediyordum."

"Eminim." dedim kararlı bir sesle. "Ben seni olduğun gibi seviyorum ve benim için değişmeni istemiyorum.Hayatımın tehlikeli olduğunu biliyorum ama yarın bana bir otobüs çarpabilir.Bu şekilde ölebilirim.Veya bir kanser.Her gün ölebilirim,bunun senin yaşantında olmamla alakası olmamalı."

"Haklısın." dedi gülümseyerek. Otoparka arabayı park etti ve motoru durdurdu. "Seni deliler gibi seviyorum."

DAPHNE

"Sana okula gitmek istemediğimi zaten mesaj olarak yollamıştım." Nathan'ı kapıda görünce şaşırdım. "Beni neden almaya geldin ki?"

"Mesajını görmemiştim.Buraya kadar seni okula götürmek için geldim."ellerini iki yana açtı. "Ama okula gitmek istemiyorsun.Kendini iyi hissediyor musun?"

"Pek değil." dedim Nathan içeriye girerken,kapıyı kapattım ve üzerimdeki hırkaya iyice sarıldım. "Burası çok sıcak ama ben çok üşüyorum.Ve boğazım deli gibi ağrıyor."

"Tanrım." dedi Nathan fısıldar gibi. "Hasta oluyorsun."

"Teşekkürler doktor." dedim gülümseyerek. "Şimdi okula git ve derslerine gir."

"Burada seninle kalacağım.Sen bu haldeyken derslere nasıl girebilirim?Sanki çok da s*kimdeymiş gibi. Burada seninle olacağım ve iyi olduğunu göreceğim.Tartışma yapmak istersen,dene." gülümsedi. "Şimdi sen uzan.Biraz hazır çorba yapacağım."

28 Haziran 2013 Cuma

BUSINESS THINGS - Bölüm 36.




JUSTIN

"Evet Nathan. Numarasını kullanarak saniyeler içinde bana nerede olduğunu söyle." dedim öfkeli bir şekilde telefonu kulağımda tutarken,aynı zamanda nereye gittiğimi bilmeden arabada kullanıyordum.

"Bir ev adresi," dedi Nathan sakince. "Aklında tutabilir misin?" ve ardından adresi söyledi,bulamazsam onu arayabileceğimi de konuşmasına ekledikten sonra,telefonu kapattı.

Gaza biraz daha bastım,diğer şeride geçmek için ani bin dönüş yaptım. Arabanın arkamda bıraktığı lastik izlerini aynadan görerek gülümsedim. Kimse değer verdiğim insanları bana karşı kullanamazdı.

O sadece değer verdiğin bir kız değil , dedi derinlerden bir ses. Ondan çok daha fazlası.

Susması için Tanrı'ya yalvarırken bir kısmımda ona hak veriyordu. Onu delicesine seviyorsun.

Spencer sadece bir kız olmaktan çok önce çıkmıştı. O farklıydı. Neden farklı olduğunu saymama gerek duymuyordum. İçimden bir ses sürekli onun farklı olduğunu söylemişti. Artık buna bende inanıyordum. Gözlerine ilk baktığım an,korkmuştu fakat daha o zaman,onun benim için farklı bir anlamı olduğunu biliyordum.

Ve onu kurtardıktan sonra,Andrew'dan başlayarak,McQueen sürüsünün hepsini cehenneme yollayacaktım.Önce aileme zarar vermeye çalışmışlardı ve şimdi....kız arkadaşıma.

Bunu kabul etmek bana güven vermişti.Fakat,şimdi lanet hayatımdaki hiçbir bok güvende değildi. Aileme saldıracaklarını bildiğimde,bunu durdurmak için her şeyi yapmıştım fakat Spencer'ı unutmuştum. Tanrım! Onu nasıl unutabilirdim? Ona göz kulak olması gereken bendim parayla satın aldığım biri değil. Beni asla affetmeyecekti. Beni asla affetmemeliydi.

Nathan'ın söylediği sokağa doğru direksiyonu kırdığımda,boş bir arazinin biraz ilerisinde,dışarıda Spencer'ın ailesini seçebildim. Yanlarındaki çiftin kim olduğu konusunda bir fikrim vardı. Andrew'ın ailesi.

Üst katta bir odanın ışıkları açıktı. Sanırım buradaki olayı anlamıştım. Aile ziyareti. Aile ziyaretine gelen seksi kızı odaya götürüp kullanma. Arkadaki ağaçlara tırmanarak kolayca ikinci kata çıkabilirdim. Koşarak eve ilerlerken geç kalmış olmamayı diledim. Eğer geç kaldıysam,Spencer beni asla affetmeyecekti.

27 Haziran 2013 Perşembe

Dangerous Love. -Bölüm 1. "FOR FAMILY."



JUSTIN 

"Bu gece buraya eğlenmeye geldin Justin." dedi Dean gözlerini üzerime kenetleyerek.Derin bir nefes aldım ve daha neler saçmalayacağını duymak için bekledim.Durmak bilmeyen ağzı tekrar gevelemeye başladığında,gözlerimi devirerek yere doğru bakmaya başladım. "Bu kulüpte bir sorun çıkartma tamam mı?Seni ailenin evinden zor kurtardım,babanla ettiğiniz kavgadan sonra,öfkeni burada kullanmanı istemiyorum.Daha fazla problem yok,anlaştık değil mi Bieber?"

"Aksini yapmam mümkün mü?" dedim alaycı bir ses tonuyla.İmalı bir bakış attıktan sonra cebimden kimliğimi çıkartıp kapıya doğru yürüdüm,iri yarı güvenlik görevlisine gösterdim ve giriş iznimi alarak kendimi gürültünün içine doğru sürükledim,sürekli rengi değişen ışığa gözüm kısa sürede alıştı.

Dean'in içeriye girdiğini görünce,hafif adımlarla bara doğru gitmeye başladım.Kendimi bir tabureye yerleştirdim,barmene her zamankinden istediğimi belirten bir bakış attıktan sonra,ağır viskimi önüme koyana kadar boş boş baktım.Burası her zaman mutlu olduğum yerdi,dışarıdan pek mutlu gözükmesem bile,bu gürültü bana kendimi evimde hissettiriyordu. Dean yanımdaki tabureye oturarak saçmalamaya başladı.

"Buradaki fıstıklardan bir tanesini sana ayarlayabilirim." gülümsedi.Ne kadar boş konuştuğunu kendisi de biliyordu fakat,onun beynini uçurmamak için bir sebebim olmasa da,bunu yapmadım.

Kafamı çevirerek bardağıma doğru baktım. "Neden kendine bir tane ayarlamıyorsun?Beni boşver." Sahte bir gülümseme takınıp bardağımı elime aldım,kafama diktim ve sonunu görene kadar içtim.

"Yavaş ol kaplan," dedi Dean başımda susmak bilmezmiş gibi. "Daha gece yeni başlıyor." Beni neşelendirmek istediğini biliyordum fakat o evde olanlardan sonra,tek istediğim buradan gitmesiydi.Yalnız kalmak ve düşünmek istiyordum. Kızları sikmek isteyen oydu,o gidebilirdi.

26 Haziran 2013 Çarşamba

Dangerous Love - Tanıtım

YENİ BİR HİKAYE İLE KARŞINIZDAYIM. FRAGMANI ÇOKTAN HAZIRLADIM BİLE. YORUMLARINIZA AÇIĞIM TAMAMEN. ÇOK UĞRAŞTIM BU FRAGMAN İÇİN.

Her yazarın bi stili vardır derler,ben de liseli konularından pek hoşlanmıyorum. Justin'in küfür edebildiğini, "badass" kavramının tam karşılığını yansıtan hikayelerden hoşlanıyorum ki bunu Business Things'de fark ettiniz.

Bu sefer de stilimden şaşmadım fakat,kurban ve katili biraz değiştirdim. Hala Justin'de tehlikeli fakat,bu hikayede korkulması gereken kişi Brianne.

Brianne ve Justin'den başka kimler olduğuna önceden karar vermedim,hikaye tam olarak kafamda oluşmadığı için ana iki karakterden sonrası hala şekilleniyor.Yine de biraz bilgilendirmek istiyorum sizleri.

Öncelikle her zaman ilham kaynağım olan,hikaye yazma sebebim en iyi arkadaşlarımdan biri olan bebeğim Defne (Business Things'de Daphne olan hani xd ) bu hikayede de var. Skyler Bieber . Her zamanki gibi Nathan Sykes ve daha onlarcası. DreamCast her bölümün sonunda yeni biri eklendiğinde fotoğraf olarak sunuluyor ve hikaye belli bir aşamaya geldiğinde,o karakterleri içeren bir video klip daha yapacağım aynı BT'de olduğu gibi.

Şimdiden gelecek ilgiye teşekkürler. İlk bölüm için heyecanlı olanlar birkaç gün daha bekleyebilirler :) Ve bu arada BT'yi daha yazmaya başlayamadım. Önce kafamdaki hikayenin ilk bölümünü tam ilham gelmişken yazacağım,yayınlayınca BT'ye başlayacağım. BT fanları ön yargılı olmadan klibimi izlerlerse,bu hikayeyi de seveceklerdir :)

-BIEBERFEVER94.

21 Haziran 2013 Cuma

BUSINESS THINGS -Bölüm 35.








JUSTIN

Tüm bombaların teker teker birbirlerini patlatarak büyük bir şölen yaratmasını bir çalının arkasından izlemek,patlamaya bu kadar yakın olmak,çok müthişti.Biraz tetikleme ile bu şekilde patlama görülmesinin nedeni,Jason'un malzemelerinin cidden iyi olmasıydı.Eğer bunu ailem üzerinde kullansaydı,cesetleri dahi tanınmayacak hale gelmişti.

Tanrıya şükürler olsun ki,her şey çözülmüştü.Bieber takımı öne geçmişti ve kendimi gerçekten rahatlamış hissetmiştim.Arkaya doğru giderek beni arabada bekleyen,diğer çocukların yanına ulaşmayı umduğumda bir çift el beni yakamdan tutarak çimlere doğru fırlattı.

Sandığımdan başkası değildi, "Steven," diye gülümsedim dumandan zar zor kurtulmuş ve korkmuş bedenine karşı. "Oyunların suya mı düştü yoksa?"

"Hayır Bieber,"dedi dumandan etkilendiğini gizlemeye çalışan bir ses tonuyla.Birkaç kez öksürmekten kendini alıkoyamadı ve üzerime doğru yürümek yerine gülmeye başladı. "Aileni kurtardın,tüm bombalarımı,bir sürü adamımı,hatta belkide o lanet Jason McCann'i bile alt ettin."

"Amacım zaten buydu McQuenn." dedim sırıtarak. "Beklediğim bir şeydi.Benim yaşamımda kaybetme diye bir şey olmaz."

"Hayal kırıklıkları." dedi içten içe gülerek. "Hoşlanır mısın?"

"Hayal kırıklıklarından mı?" dedim sanki anlamamış gibi. "Annen sana şeker alacağını söyleyip de almadı mı Steven?Bu seni üzmüş olabilir."

"Güldürme beni." Dedi bakışlarını derinleştirip ciddileşirken. "Kız arkadaşın..."

Bir anda her şey durmuş gibi hissettim. "Ne olmuş ona?"

"Senin başının dertte olduğunu sandığı için,şu an Andrew'la birlikte ve bir anlaşma yapmak üzereler.Senin kurtulman için.Kendini feda etmeye hazır.Hatta saat kaç bilmiyorum ama,geç bile kalmış olabilirsin."

"Şaka yapıyor olmalısın." dedim ateş soluyarak. "O kabul etmez."

"Konu sen olunca gözünü bile kırpmadan kabul eder Justin." diyerek biraz öksürdü.Duman etkisinden kurtulmadığı belliydi. "O sana bağlanmış."

Arabama doğru hızlı adımlarla ilerlemeden önce son kez dönerek Steven'ın tam ağzının ortasına elimi gelişigüzel sallayarak yumruk attım,kanın burun damarlarını delerek dışarı çıkmasına şahit oldum ve her şeyi geride bırakarak ilerlerken arkamdan duyduğum hırıltıya kulak bile asmadım. "Belki de çok geç kaldın Bieber."

13 Haziran 2013 Perşembe

BUSINESS THINGS-Bölüm 34.


SÖYLEDİĞİM GİBİ 13 HAZİRAN VE 17 HAZİRAN ARASINDA GELECEKTİ BÖLÜM. FAKAT SÜPER BİR İNSAN OLARAAAKKK SİZİ BEKLETMEDİM VE BUGÜN YAZDIM!^ GEÇ OLDUĞUNU BİLİYORUM FAKAT BİR SAATTE BİTTİ ZATEN.AYRICA BUGÜN SAYFA 141 KERE GÖRÜNTÜLENMİŞ VE BU HA-Rİ-KA! NASIL YAZMAYACAKTIM?YENİ BÖLÜM 20'SİNE KADAR YANİ BİR HAFTA İÇİNDE GELİR OKUNMA VE GÖRÜNTÜLENME SAYISINA BAĞLI HEPİNİZİ SEVİYORUM İYİ GECELER ^^^^











***JUSTIN***

"Her şey istediğimiz gibi olacak." Dedi dudak hareketleriyle Nathan karşımdaki arabanın arkasında pusu kurmuş bir şekilde. Başımla onaylayarak çocuklara döndüm,hepsinin yüzündeki kararlılığı gördükçe mutlu olarak yaptığım işi bir kez daha sevmeye başladım.

Fısıldayarak "Amacımız öldürmek değil,korkutmak. Polislerle uğraşmak istemiyoruz değil mi?Sadece,istedikleri birilerini bombalamak mı?Bizde onlara bunu vereceğiz.Onları kendi oyunlarıyla yok edeceğiz." dedim ve elimi cebime atarak siyah bir silah çıkartarak yere doğru tuttum,mermiyi içinde oynatarak ateş etme duruma getirerek hazır bulundurdum.

"Kimsenin burada olduğumuzdan haberi yok.Şu an nerede ne yaptıklarını bilmiyoruz,belkide evde olmamaları hiçbir şeyi değiştirmez.Amacımız öldürmek değil,bomba karargahlarının yerini bulduğumuz zaman,orayı patlatarak,onları kendi oyunlarında yok etmiş olacağız.Plan tam olarak da bu."

John arka lastiğe yaslanmış bir şekilde fısıldayarak konuştu. "Bombalarının nerede olduğunu bilmiyoruz Justin.Nereye ateş edeceğiz?"

Gülümseyerek bu sorunun sorulmasını beklediğimi belli ederek arkaya doğru gerildim."Bu evin her köşesine.Her deliğe ateş edeceğiz.Birkaç bomba ve ardından her birinin patlamasına bizzat şahit olana kadar ateşi kesmeyeceğiz.Temiz iş diye buna denir değil mi?" Güldüm ve ardından ateşi başlatmak için ayağa kalkarak büyük eve doğru yürümeye başlarken arkamdan gelen ayaklanma sesleriyle iyice havaya girdim.

3 Haziran 2013 Pazartesi

BUSINESS THINGS. Bölüm 33.

 BEKLEMİYORDUNUZ DEĞİL Mİ HFDJGHSDFJHG HAHAHAH BENDE.


 SBS ÖNCESİ BU KADAR UZUN BÖLÜM NE ARA YAZDIM BENDE BİLMİYORUM FAKAT SİZİ BEKLETMEK İSTEMEDİM YOKSA DAHA ÖNCEKİ GİBİ OLACAKTI! BİR AY BÖLÜM GÖREMEYECEKTİNİZ BUNU İSTEMEZDİM TABİKİ.

11 HAZİRAN'DAN BİLE GEÇ YAZABİLİRDİM ÇÜNKÜ TATİLE GİRİYORUM YANİ NE ARA BİLGİSAYARA GİRİP 'HAYDİ BÖLÜM YAZAYIM' DİYCEKTİM Kİ DEMEZDİM KENDİMİ BİLİYORUM :))

ŞİMDİ DİĞER BÖLÜM BİRAZ GEÇ GELEBİLİR BUNUN İÇİN GERÇEKTEN ÇOOOK ÜZGÜNÜM.SBS 8 HAZİRAN,9 HAZİRAN'DA OKULUMUZ İLE BODRUM'A GİDİYORUZ VE 11 HAZİRAN DÖNÜŞ TARİHİMİZ.

PEKİ SONRA? 12 HAZİRAN'DA ARKADAŞLARIMLA DIŞARI ÇIKIYORUM VE GEÇ DÖNECEĞİM EVE.13-14-15-16-17 HAZİRAN TARİHLERİNDE HERHANGİ BİR GÜN OLABİLİR. 17'Sİ DE OLABİLİR 13'Ü DE. HİÇ BİLMİYORUM FAKAT KAFAMDAKİ YAYIN TARİHİ BU GÜNLERİN BİRİNDE OLUR DİYE DÜŞÜNÜYORUM.

HEPİNİZE İYİ TATİLLER DİLİYORUM! VE İYİ OKUMALAR. HEYECANLI BİR YERDE KESTİĞİMİ BİLİYORUM AMA OKUDUĞUNUZDAN ANCAK HEYECANLANARAK ZEVK ALABİLİRSİNİZ BEN BUNA İNANIYORUM :)):):)





**JUSTIN**

"Söylediğim gibi,bu gece neler olacağını bilemiyoruz.Ne olur ne olmaz,Spencer'ın evinin yakınlarında bekleyeceksin.Ona asla zarar gelmeyecek tamam mı?Aklım onun yanında kalmamalı.Sana güvenebilir miyim?" Tek kaşımı kaldırarak tüm ciddiliğimle yüzüne baktım.Bu konuda hassas olduğumu belli ettiğimden emindim.

Parayı ister gibi sırıttı. "Bu konuyu tabi ki halledebilirim." Gözleriyle elimdeki paraya doğru baktı. "Peki ücretim?"

Elimdeki desteyi ortasından ayırarak bir kısmını cebime tıkıştırdım,diğer kısmını ise ona doğru uzattım."Yarısı şimdi,yarısı ise ben Spencer'ı sağlam bir şekilde senden teslim aldığımda.Ama unutma,onun başına bir şey gelirse alacağın şey para değil,bir kefen ve mezar taşı olur.Sanırım anlattım,değil mi?" Gülümsedim

"Justin Bieber'ın kızlar konusunda hassas olduğunu bilmiyordum.Bana böyle bir şey söylenmedi." Siyahi çocuk ben arabaya doğru ilerlerken saçma sapan gülümsemeye başladı.

Arkamı dönerek tükürür gibi konuşmak yerine,hafifçe gülümsedim. "Kızlar konusunda hassas değilim.Sadece konu Spencer olunca." Çocuğun cevap vermesine izin vermeden yol aldım,körfeze yakın bir yerde park ettiğim siyah camlı arabama doğru ilerledim.Telefonumun titreştiğini hissettiğimde,iPhone'umu cebimden çıkarttım,ekrandaki ismi okudum ve içimden küfür savurarak açtım.

"Steven?"

"Doğru bildin Bieber.Steven McQuenn." Hattın ucundan gülmeye başladı.

Öfkemi sesime yansıtarak cevap verdim. "Ne bokuna hala beni arıyorsun?"

"Bir sonraki hamlemi merak etmiyor musun Bieber? Sana seni yok etmeyeceğimi söylemiştim,bunu yapan ben olmayacağım Bieber,etrafındaki herkesi aldığımda,bana seni öldürmem için yalvaracaksın demiştim. Hatırlıyor musun?" Sesini kısarak konuştu.

Boğazımdaki yumruyu hiçe sayarak cevap verdim."Genellikle söylediklerini takmıyorum Steven."

"Takmalısın Bieber," diye söze başladı. "Ailenden birini kaybettiğinde de beni takmamaya çalışabilecek misin Bieber?Bu sefer iyiyle anlaştık.Seni yerle bir etmek için çok az zaman kaldı.Uyarmak istedim."

"McCann senin için çalışsın diye kaç kere önünde domaldın Steven?" Dedim sertçe."Kaç kere götünü yaladın hadi itiraf etsene?"

"Hala esprili olduğunu mu sanıyorsun Bieber," dedi bağırarak. "Bu işin şakası yok."

"Ben gayet ciddiyim McQuenn." telefonu yüzüne kapatarak hızlı adımlarla arabama ilerledim,kapısını açtım,kendimi içeriye atarak hızla kapıyı kapattım ve motoru çalıştırmadan önce emniyet kemerimi bağladım,aşırı hız yapmamaya çalıştım,bugün en son isteyeceğim şey bir polisle çatışmaktı.

**NATHAN**

Kapıdan içeriye doğru girdim,daha üstümü çıkartıp salona girmeye fırsatım olmadan,bir çift el beni yakamdan tutarak duvara çarptı."Ne sikim oluyor!" diye bağırdığımda ise yüzüme doğru hızlı bir yumruk yedim.Tekrar yakamdan tutarak beni sert zemine doğru fırlatan güçlü kolların kime ait olduğunu bilmek çok zor değildi.

"Daphne'yi s*kmek,burada yaşanan olaylardan daha önemli değil Nathan! Hangi cehennemdesin! Neler olduğundan haberin yok,seni gebertmemek için kendimi nasıl tuttuğumu bilemezsin dostum." Justin yüzüme doğru öfkeyle bağırdı,çok sinirli olduğu her halinden belliydi.

Birkaç gruptan çocuğun ve Austin'in üzerimden Justin'i çekiştirerek almasıyla ağzımdan akan kanları zemine doğru tükürerek biraz rahatlamaya çalıştım. "Neler oluyor?"

Austin elinde bir buz ile yanıma doğru çömelirken fısıldadı. "Jason oluyor kardeşim."

"McCann?" Gözlerim sonuna kadar şaşkınlıkla açılırken,ne diyeceğimi düşündüm. "Las Vegas'tan nasıl kurtulmuş ki?"

"Bilmiyoruz fakat bil bakalım kiminle anlaşma yapmış?" Tek kaşını kaldırarak olayı kafamda düzenlemem için biraz bekledi.Tüm parçalara birbirine oturduğunda,Justin'in sinirli olmasına hak verdim. "Steven ve diğerleri ile mi?"

"Aynen öyle Nath." dedi sakince. "Ve planları da,Justin'in ailesini bombalamak."

Bir anda bu kadar bilgi bana bile fazlaydı."Şaka yapıyorsun!Tanrı aşkına,karşı saldırı düzenlemeyecek miyiz?"

"Ne yapıyoruz sanıyorsun Nath.Kıçımızı yayıp oturmuyoruz." Dedi gözlerini devirerek.Valentina bir buz torbasını daha kucağıma atarken seslendi. "Veya birilerini s*kmiyoruz." Göz kırptı.

"Daphne ile işler iyi değil çocuklar.Bu konudan daha önemli şeyler var,şimdi anlatacak durumda falan da değilim.İzin verirseniz Justin'in yanına gitmeliyim.Nerede?" Yavaşça kıçımı devirdiğim zeminden kalktım,üst kata doğru hareket etmeye başladım.

"Muhtemelen odasındadır." Dedi Austin benim yanımdan kalkarak içeriye doğru giderken.

29 Mayıs 2013 Çarşamba

BUSINESS THINGS-Bölüm 32.


BU BÖLÜM ÇOK ÇABUK GELDİ DİYE SEVİNİYORSANIZ SEVİNCİNİZ SÖNECEK GİBİ ÇOCUKLAR ÇÜNKÜ BİR DAHAKİ BÖLÜM TARİHİ 11 HAZİRAN'DAN SONRA GELEBİLİR.ÜZGÜNÜM.SBS SONRASI YAZARIM YENİ BÖLÜMÜ HERHALDE.EĞER DEFNE ARKADAŞIM (KENDİSİ TAM BİR BITCH) BANA YAZ YAZ DİYE ISRAR ETMESEYDİ BİR İKİ GÜNE DAHA UZUN BİR BÖLÜM YAZACAKTIM VE 2 HAFTALIK ARA VERMİŞ OLDUĞUMDA UZUN BİR BÖLÜMDE ARA VERMİŞ OLACAKTIM AMA ARTIK 32.BÖLÜM GELSİN DİYE TUTTURUNCA KISA PAYLAŞTIM.

NAPIYIM ARTIK DAHA DA HEYECANLI BİR YERİNE BEKLERSİNİZ 2 HAFTA. OLDU MU DEFNE ^^ ŞİMDİ DAHA DA HEYECANLANACAKSIN ^^ MERAK EDECEKSİN ^^ OH ÇATLA ^^ IRISPI ^^ -BIEBERFEVER94.




"Onun,bu işin içinde olduğuna nasıl eminiz?" İnanmayarak çocuklara doğru baktım. "Yani Steven sadece göz boyuyor olamaz mı?" Bunu umarak odada yürümeye başladım. Valentina bana doğru gelmeye çalışınca,ona doğru döndüm ve tek kaşımı kaldırarak ne diyeceğini merak ederek bekledim.

Viskisinden bir yudum alarak ağzında dolaştırdı,tadına vararak yuttu. "Bugün sabah Jason McCan buraya yakın bir yerde görüntülendi.Las Vegas polisinin onu her yerde aradığını biliyorsun,fakat o işini New York'a taşımak istiyor gibi."

Valentina bu konuda haklıydı.Jason McCann Las Vegas polisinin her yerde aradığı kişiydi ve her nasıl oradan kaçtıysa,artık New York'ta yeni bir işe kalkışmak istiyor gibiydi.Bir elimi yüzüme yakın tutarak sağ gözümün yanını hafifçe kaşıdım.Derin bir nefes alarak kendimi rahatlatmaya ve ne yapacağımı düşünmeye çalıştıktan sonra aklımdaki fikirlerin yüzümü aydınlattığını hissederek,kötü bir şekilde gülümsedim."Şehrimi onun eline teslim edeceğimi düşünüyorsa,hem Steven'a,hemde o p*çe kime bulaştığını gösterebiliriz."  

***
Cebime doğru elimi attığımda aradığım şeyi bulmak isteyerek biraz karıştırdım.Uzun bir sigarayı elimle kavrayıp dudaklarımın arasına yavaşça götürdüm.Masaya doğru yürüyüp çakmakla yaktım,dumanı içime çektikten sonra mükemmel halkalar olarak odanın içine doğru gönderdim.İhtiyacım olan tek şey buydu.

Büyük bir arazide yaşadığımı göz önüne alırsak,dışarıdan ahır veya garaj gibi görünen bir yerde,bir cephanem bulunuyordu.Bu cephane üzerinde ise,oturup plan için düşüneceğimiz bir alan vardı.Biraz içki ve sigaranında olduğu bir yer...

Valentina kendini uzun koltuğa atarak ayaklarını masanın üzerine birleştirdi. "Eski Justin geri dönüyor gibi."

"Ben hep eski Justin'dim Vale." Diye homurdandım ağzımdaki sigarayı tek bir hamle bile oynatmadan.

Valentina yüzünü buruşturdu. "Öyle mi?Sürtük değiştirdin,unuttun mu?Bir hafta önce Katherine'yi becerip duran biri olarak,bir hafta sonra bu kadar duygusal olman değişmediğin anlamına mı geliyor?"

"Konuya Spencer'ı karıştırma." Diye çıkıştım. "Yoksa Valentina,bu plan da aynı diğerleri gibi sensiz devam etmek zorunda olur."

"Ve yine boka batarsın değil mi Bieber?En son benim olmadığım hangi planda kazanan sen oldun?Anla artık şunu Justin.Bana ihtiyacın var." Gözlerini devirerek ayağa kalktı.Gitmek için birkaç adım attığında onu bileğinden tutarak kendime çevirdim.

"Vale,bunu yapma." Sesim kısık ve çaresiz çıkmıştı. "Ailem için.Onlar için endişeleniyorum."

"Ne zamandır Pattie'yi görmüyorsun,veya Jeremy,Jaxon,Jazmyn?" Gözlerini yere doğru çevirdi,benimle göz teması kurmaktan kaçındı,önüne gelen bir tutam saçı usulca kulağının arkasına sıkıştırarak sabırla cevap vermemi bekledi.

Bu konuda hassas olduğumu biliyordu. "Birkaç yıl."

"Onlar..bilirsin...Noel,Paskalya...kart veya hediye falan göndermediler mi?" Çaresiz bir şekilde gözlerime baktı.

Alt dudağımı dişleyerek son birkaç yılı düşündüm. "Tek bir arama,mesaj,kart...hiçbir şey yoktu.Vale zorlama.Jeremy'nin suratıma doğru nasıl bağırdığını ikimizde çok iyi biliyoruz.Sana anlatmıştım."

"Evet..." Fısıldar gibi cevap verdi.

Diğer çocukların merdivenden çıkış sesleriyle biraz önceki buruk halimizden sıyrılmak için kül tablasına bıraktığım sigaramı tekrar ağzıma götürdüm.Bu sırada Vale kendine yeni bir içki almak için büfeye doğru yavaşça ilerliyordu.

Büyük kırmızı topuklu ayakkabılarıyla yanımda beliren silueti önce çıkartamadım,bu Vale değilse...Katherine'ydi. Siyah,bedenini sarmış dar pantolonun üzerine kırmızı askılı bir bluz giymişti.Büyük kırmızı topuklularının renginde olan ruju ise,onu olduğundan da sürtük bir hale bürümüştü.

24 Mayıs 2013 Cuma

BUSINESS THINGS- Bölüm 31.





DAPHNE

"Ben bittim.Gerçekten,artık ben bittim." Geriye sendeleyerek rüzgarın saçlarımı uçurmasına izin verdim.Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştıkça daha da kötü hissediyordum.

Derin bir nefes almama bile izin vermeden aynı gıcık sesiyle devam etti. "Ne demeye çalışıyorsun Daph?" Elini bana doğru uzatarak ellerimi tutmaya çalıştı,sesi artık hiç de kızgın falan çıkmıyordu.Fakat bana söylediklerini unutmamı engellemeyecekti.

"Bana dokunma!" Diyerek omzundan onu ittirdim,hafifçe geriye sendeledi.Bu fırsatı kullanarak koşmaya başladım.Nereye veya nasıl gittiğimi bilmiyordum,hatta nerede olduğumu bile.Sadece koşuyordum.

"Daphne!Beni Bekle!" diyerek peşimden bağırdığını hissettiğimde artık bunun bir anlamı kalmamıştı.

Biraz daha koşmaya çalıştığımda bana daha çok yaklaştığını ayak seslerinden anlayabiliyordum.Çevredeki binaları sollayarak ara bir sokağa girdim,böylece izimi kaybettirebilirdim.Bir kaç çöp kutusunu ve yazı yazılmış duvarları gördükten sonra,burasının çıkmaz bir sokak olduğunu anlayarak bir kaç küfür savurdum.

Nathan bulunduğum yere doğru hızlıca koşmaya devam ederken,sadece sabit bir şekilde neler olacağını beklemeye başladım. "Beni neden beklemedin?" dedi sanki aramızdaki sorunu anlamamış gibi.

"Ne?" diye belli etmeye çalıştım bir problem olduğunu. "Neden seni bekleyeceğim ki?"

"Senin erkek arkadaşınım?" Dedi yaramaz bir gülümseme ile. "Yoksa değil miyim?"

Gözlerimi yere odaklayarak ne diyebileceğim konusunda biraz düşündüm,onu seviyordum fakat boynuna atlayarak bunu onaylamam imkansızdı.En azından şu an için böyleydi. "Bilmiyorum Nathan."

"Bundan şüphen mi var ki?" Diye sırıttı. "Sana şaka yapmıştım."

"Şakalar konusunda hassas olmam benim suçum değil!" Diye çıkıştım. "İlk cinsel deneyimim hakkında bu şekilde bir şaka,gerçekten buna gülebileceğimi falan mı sandın?"

"Hayır...belki," homurdanmaya başladığında kısa kesmeye karar verdi."Evet öyle sandım."

"Ama göründüğün gibi olmadı değil mi?"Kaşlarımı çattım.

"Tamam Daphne rahatladın mı?Olmadı!Lanet olası şakam seni kırdı.Bunu yüzüme vurmaktan artık vazgeç."Sert çıkışarak kendini acındırmaya çalışıp çalışmadığını biraz düşündüm.

"Ve hala özür bile dilemekten acizsin.Cidden Nathan?Bu kadar onurlu olmak seni mahvediyor olmalı."Gülümsedim.

Başını öne eğerek alt dudağını ısırdı."Özür dilerim.."

"Özür her şeyi iyiye götürmez Nathan.Bunu hak etmen gerekir." Birkaç saniye cevap gelmediğinde biraz daha konuşmak istediğimi fark ederek ağzımı açtım."Şimdi biraz düşünmeme için,beni evime bırakır mısın?Bugünü başka nasıl geçirebileceğimi bilmiyorum."

Derin bir iç çekerek fısıldadı."Sen nasıl istiyorsan."

Ara sokaktan çıkarak arabayı park ettiğimiz yere doğru yavaş yavaş hareket ederken,kuru bir şekilde "Teşekkür ederim." demekten başka hiçbir şey yapmadım.

***

SPENCER

Bir garsonun gelip elimizdeki menüleri geri alıp,siparişlerimizi not etmek için bize doğru bakmasıyla gerçek dünyaya döndüm.Babamın sakin sesi,bana çok da kızgın olmadıklarını göstermişti.

"Bize önermek istediğiniz bir şey var mı?Bu menü dışında."Ellerini masada birleştirerek,garsona doğru gülümsedi.

Garson emri hemen almış bir şekilde geri gülümsedi ve yavaş bir ses tonuyla "Ortaya Doğu tipli bir kahvaltı masası ve sınırsız açık büfe hakkı almalısınız beyefendi.Kahvaltı için Waffle da açık büfemizde mevcut."

Onaylamak için babam bize doğru baktığında waffle lafını duymanın verdiği sevinç ile gülümsedim."Benim için gerçekten iyi."

Babam annemin de onayını aldıktan sonra garsona döndü."Bize sınırsız açık büfe ve ortaya sıradan bir kahvaltı getir,teşekkürler."Tekrar gülümseyerek garsonun lokantada kaybolmasıyla bana geri döndü.

Biraz önceki rahat hali gitmiş,her an ciddi bir konuşma yapacak olan,tanıdığım babam,geri dönmüştü.

"Spencer,kızım,bize bugün okuldan istediğimiz devamsızlık bilgini açıklayabilir misin?"

Sıçtım.

"Tamı tamına yirmi beş saat ders kaçırmışsın,bunu bize açıklamak ister misin?"

Bir kez daha sıçtım.

"Ben..şey..." ağzımda bir şeyler gevelemeye son verip,artık her şeyi anlatma zamanının geldiğini düşündüm.Alt dudağımı çekiştirerek nefes aldım. "Aslında sizinle bu konuyu konuşmak istiyordum."

"Dinliyoruz." Diye gülümsedi bir süredir sessiz kalan annem,bir elini babamın omzuna koyarak yaslandı,babam bu harekete karşı hafifçe gülümseyerek tekrar ciddi bir bakışla bana odaklanmaya devam etti.

17 Nisan 2013 Çarşamba

BUSINESS THINGS.- Bölüm 30.



SPENCER

"Sadece proje ödevim uzamıştı baba." Diyerek gözlerimi devirdim.Geldiğim gibi beni sorguya çekmiş olmaları çok saçmaydı.Kapıdan girdiğim gibi sinirli iki insanla karşılaşmıştım ve iyi bir başlangıç olmamıştı.

Babam homurdanarak konuşmadan önce ellerini önünde birleştirdi."Ödevlerini veya projelerini neden hep son saatlere bırakırsın ki?"

"Biliyorum.."diyerek alt dudağımı çekiştirdim."Ama o kadar yoğundum ki aklımdan çıkıvermiş."

"Neden hep bu kadar sorumsuz oldun Spencer?Soy adımız için çalışıyorsun unuttun mu?"Gözlerini iri iri açarak bana sabitledi,öfkeli sesi evde yankılanırken üzerimden bir ürperti geçti.

Hep aynı konunun açılmasından nefret ettiğimi belirtir bir şekilde nefesimi dışarıya verdim,ellerimi iki yana açarak isyan ettim. "Siz her dakika bana hatırlatırken nasıl unutabilirim baba?"

"Buraya yerleşecek olmamız çok iyi olmuş."Diyerek tısladı. "Artık ne yaptığını daha iyi takip edebileceğiz."

"Buraya yerleşmek?" Farkındalık tüm vücuduma yayılırken onların New York'a yerleşmesinin nasıl sonuçlara yol açacağını düşünmeye başladım.Justin...onlara Justin'den asla bahsedemezdim.

Annem suskunluğunu bozdu. "Tatlım baban biraz sinirli çünkü saatlerdir yoldayız ve geldiğimizde seni bulamadık.Nerede olabileceğin hakkında aklımıza gelenleri düşünemezsin...Tanrım..Spencer...çok korkmuştuk."

"Anne gördüğünüz gibi tek parçayım.Üniversite de okumak bazı sorumluluklar getiriyor ve ödevlerimi geceleri yaptığım zamanlar oluyor.Bunda abartılacak ne var?Gelmeden önce beni arasaydınız size okulda olduğumu söylerdim.Ayrıca birinin evinde falan değildim,okul hemen üç kilometre aşağımızda."

Açıklamam üzerine ikisi de biraz düşündü,babam yanaklarının altını kaşıyarak yutkundu -bu hareketi karşısındakine hak verdiğinde yapardı.-

"Tamam.Şimdi soruna dönelim mi?Evet buraya yerleşmeye karar verdik ve ne kadar iyi yaptığımızı bir kez daha görmüş olduk!Artık seni daha rahat kontrol edebileceğimizi biliyorum.Annenle buraya gelirken bir karar verdik."

"Bahse girerim bu karar benim hayatım hakkındadır." Diye sırıttım."Kararlarımı benim yerime almaktan çok hoşlanıyorsunuz."

Babam gülümsedi."Kararımız hala bu evde kalabileceğin üzerineydi ama."

"Zaten burada kalmak istiyorsam bana nasıl karşı gelebilirdiniz ki?" Diye sahte bir gülümseme takındım.

Babam kavga etmek istemeyerek ayağa kalktı ve ceketini giyerek bana doğru baktı. "Sen uyu.Bunları sabah konuşuruz." Anneme dönerek kaşlarıyla kapıyı işaret etti. "Otelde ayırttığımız yere gidelim,yarın Spencer'ı bu çevrede bir yerde kahvaltı yapmaya götürürüz ve her şeyi orada hallederiz tamam mı?"

Annem gülümseyerek ayağa kalktı ve alnımı öptü. "Babanı duydun."

Kafamla onayladım ve annemle babamın kapıdan çıkıp gitmesini izledim.


***
Arayan kişinin Justin olduğunu görünce sırıttım ve telefonumu kulağıma götürdüm.Hattın diğer ucundan gelen tatlı sesi duyunca tüm gerginliğimi geride bıraktığımı hissettim.

"Bebeğim?"

"Justin."

"Ailenin geldiğini söylemiştin...nasıl geçti?"

"Onlara senden bahsetmedim." Diyerek onu rahatlattım.

"Bunun bir önemi yok.İstediğin zaman benden bahsedebilirsin." Ses tonu beni kendime getirmek yerine başka dünyalara götürüyordu.

Gülümsedim. "Bundan korkmuyor musun?"

"Aşktan mı?"

"Bizi bilmelerinden."

"Spencer sen bana savaşmak için bir neden verdin.Ailene istediğin zaman ilişkimizden bahsedebilirsin."

"Bir ilişkimiz olması çok garip."

"Bence ateşli." Diye güldü. "Sen de öylesin."

Kızardığımı hissettiğimde Justin'in beni bu şekilde görmemesinin ne kadar iyi olduğunu düşündüm. "Sen de öylesin."

"Biliyorum." Diyerek kahkaha attı. "Bizi bir yapan da bu bebeğim."

"Yanımda olmanı çok isterdim."

"Hımm?" Onay bekleyerek sustu.

"Evet." Alt dudağımı dişleyerek kan tadını hissedene kadar devam ettim.

"Sana bir şey söylememi ister misin?" Hattın diğer ucundan sırıttığına yemin edebilirdim.

"Nasıl bir şey?"

Biraz düşündü. "İstediğin."

"Devam et." Gülümsedim.

"Kapını aç."

"Ne?" Telefonu kapattığım gibi yataktan kalkarak kapıya ilerledim ve delikten bakmadan kapıyı açtım.Karşımda bana doğru sırıtan Justin'i gördüğüm gibi kollarına kendimi bıraktım.

"Hey biraz yavaşla." Diyerek güldü Justin beni kollarının arasında sıkıştırırken.

Güldüm. "Seni gerçekten seviyorum."

"Bebeğim..." diyerek inledi ve yüzümü tutarak ona bakmamı sağladı.Dudaklarımızı birleştirerek öpüşmeyi başlattı.İsteyerek karşılık verdim ve dili içeriye girmek istediğinde ona hemen izin verdim.Binadakilerin bizi görme riskini ele almak yerine Justin'i içeriye çektim ve beni duvara doğru yaslamasına izin verirken,duvardan destek alarak kucağına çıktım.

Ayaklarımı arkasında sabitlerken,Justin boynuma doğru ilerledi ve yalayıp,kemirerek her saniyesinden zevk almamı sağladı.Daphne'nin çoktan yatmış olmasına sevinerek Justin'in beni yatağa götürmesine izin verdim.Beni yatağa yatırarak üzerime çıkmaya çalıştığında ona istediğini vermek için önce davrandım ve şimdi onun üzerinde olan kişi bendim.

Bacaklarımı iki yana açarak kasıklarının üzerine oturdum ve kıyafetlerimi çıkartmadan kasık bölgesinde hareketlenmeye başladım.Justin'in gözleri kaymaya başladığında bunun onu ne kadar tahrik ettiğini düşünerek gülümsedim.

"Bebeğim ya üzerindekileri kendi isteğinle çıkart ya da seni hemen burada domaltarak s*kebilirim."

Kaba konuşmasını es geçerek sırıttım ve kulaklarına doğru fısıldadım. "Üzgünüm ama Daphne evdeyken bu sadece bir hayal olarak kalacak Justin."

Üstünden kalkarak yanına uzandığımda belimden tutarak beni kendisine çekti. "Lanet olsun bebeğim,seni gerçekten seviyorum."

7 Nisan 2013 Pazar

BUSINESS THINGS.-Bölüm 29.






DAPHNE

Bir kanala daha baktıktan sonra bu gece televizyonda hiçbir film,dizi veya talk show falan olmadığına emin oldum,içimden küfür saydırarak kumandanın büyük kırmızı tuşuna bastım ve evin içinde dolaşmaya başladım.Spencer büyük ihtimalle sandığımdan daha geç gelecekti,saat geç olmuştu ve mükemmel bir günden sonra kafamı yastığa koyarak rahatlamaktan başka bir şey istemiyordum bile.

Ağır adımlarla odama giderek kendimi yatağa atmak için hazırlandım.Üstümdeki kıyafetlerden bir çırpıda kurtularak pijama takımımın altını giydim,üzerime beyaz bir atlet alarak üstümden geçirdim.Kahverengi uzun saçlarımı tepeden topuz yaptıktan sonra dişlerimi fırçalamak üzere banyoma doğru yol almaya başladım.

Tik tak.

Kapı tıklatma sesiyle dünyaya döndüm,doğru duyup duymadığımı anlamak için sessizce bekledim.

Tik tak.

Kapının çaldığından emin olarak,yavaşça kimin geldiğine bakmak için kapı deliğinden dışarıya baktığımda tanımadığım bir bayan ve bayı ellerinde bir çanta ile dışarıda beklerken buldum.Ne olduğunu anlamayarak kapıyı açmadan önce topuzumdan çıkmış bir saç telini kulağımın arkasına attım.

Kapıyı açtığımda bana doğru gülümseyerek bakan gözlere aynı gülümsemeyi takındım.

"Merhaba?Sizi tanıyor muyum?"

İçlerinden kadın olan,sıcak bir gülümseme ile cevap verirken üzerindeki montuna daha da sarıldı."Ben Bayan Hastings.Spencer'a bakmıştık?Onun oda arkadaşı mısın?"

"Evet."Karşımdaki insanların Spencer'ın ailesi olmasıyla kendime geldim,hemen yan taraftan üzerime bir ceket alarak askılı tişörtümü kapattım.

"İsmin....Daphne?Yanlış mıyım?"Diye gülümsedi.

"Evet efendim,Daphne."Diyerek gülümsedim.

"Spencer nerede?"dedi Bay Hastings.Soğuk tavırları yüzünü ele geçirmiş gibi gözüküyordu.

Ne diyeceğimi düşünürken hayatımdan bir yıl gitmiş gibi hissettim."O...dönem ödevi üzerinde çalışıyor."

"Başka bir yerde mi?"Diye kaldırdı kaşlarını Bay Hastings.

"Okulda.Geç kalacağını haber verdi.Proje biraz uzamış."Diyerek bir kez daha yalan atarken,yüzümün yalanı ele vermemiş olmasını diledim.

"Yalnız mı peki?"Diye iç çekti Bayan Hastings.

"Hayır,"diye atıldım."O...gruptan birkaç kızla beraber.Diana,Sophie ve Adriana da onunlaydı.Aradıklarında seslerini duyabildim."

"Ah," Diye rahatladı annesi. "Onu içerde beklememizde bir sakınca var mı?"

"Tabi." diye gülümsedim. "Hemen içeri gelin."


31 Mart 2013 Pazar

ÇOK FAZLA BOŞLADIĞIM İÇİN ÖZÜR DİLERİM YAKLAŞIK İKİ HAFTADIR HİÇBİR HİKAYEYİ PAYLAŞMIYORDUM!GERÇEKTEN ÜZGÜNÜM FAKAT HER HAFTA ÜÇ FARKLI HİKAYEYE YENİ BÖLÜM YAZMAK O KADAR ZOR Kİ..BİR YANDAN DERS ÇALIŞMAM,KENDİME ZAMAN AYIRMAM GEREKİRKEN ÜÇ FARKLI HİKAYE HAKKINDA DÜŞÜNMEYE ÇALIŞIYORUM.

BU NEDENLE BUSINESS THINGS DIŞINDAKİ TÜM HİKAYELERİ DURDURUYORUM,DEVAMLARI GELMEYECEK..BELKİ BAŞKA BİR ZAMAN:KAFAMI SADECE BUSINESS THINGS'E ODAKLAYACAĞIM.

YENİ BÖLÜMÜNÜ YAZMAYA BAŞLADIM,BELKİ 4 GÜNE BELKİ 3 GÜNE GELİR EMİN DEĞİLİM.UZUN YAZACAĞIM VE NİSANIN 2'Sİ VE 5'İ SINAVIM VAR.

HEPİNİZDEN ÖZÜR DİLERİM,
ASLINDA BUGÜN DE DÜŞÜNMEMİŞTİM GİRMEYİ FAKAT BEN İKİ HAFTADIR GİRMEMİŞ DE OLSAM BUGÜN BİLE 50 KEZ TIKLANMIŞIZ.DEMEK Kİ BİRİLERİ SON SÜRAT HİKAYE GELMİŞ Mİ DİYE BAKIYOR.O ZAMAN NEDEN BEKLETEYİM DAHA FAZLA DEDİM VE YAZMAYA BAŞLADIM.

SİZİ SEVİYORUM!

18 Mart 2013 Pazartesi

BUSINESS THINGS-Bölüm 28.





"Bunları yapabileceğimiz kimi aklına gelirdi,"diyerek gülümsedim Nathan'a doğru.

Yüzümün kenarlarını okşarken kafamı göğsüne doğru yatırdı."Benim aklıma gelmişti."Nefeslerimiz daha düzelmemişti,kesik kesik ve heyecanlı geliyordu.

"Öyle mi?"diyerek sırıttım gözlerine bakarken.Elimi göğsünde gezdirerek parmaklarımı boynuna götürdüm."Bu kadar iyi miydik...aklında?"

"Beklediğimden daha iyi sevişiyorsun,"diyerek gülümsedi."Ve seksi."Eğilerek boynuma küçük bir öpücük kondurarak beni başka dünyalara götürdü.

"Kapa çeneni,"diye güldüm."Artık eve dönmem gerektiğini söylersem bana kızar mısın?"Alt dudağımı dişleyerek biraz önce yaşananlardan sonra ondan ayrılmak istememde yanlış bir şey anlamamasını diledim.

"Bebeğim,"Yanağımı öperek koltukta doğruldu."Sana nasıl kızabilirim?"

"Biliyorum,"diyerek doğruldum arkasından."Bana kızamazsın."Gülümseyerek gözlerinin içine baktım.

"Seni seviyorum biliyorsun değil mi?"Diye alın çizgilerini belirginleştiren baştan çıkartıcı bir bakışla yüzümü incelemeye başladı.

Başımla onayladım."Ve sende seni sevdiğimi biliyorsun,umarım?"diyerek onaylamasını bekledim.

Arabayı çalıştırarak sürmeye başlarken göz ucuyla bana baktı."Kesinlikle."Gülümseyerek direksiyonu tutuşunu izledim,bir anda benden ve tüm her olaydan koparak yola odaklanarak sustu.
***
Dairemizin bulunduğu apartmanın otoparkında durarak emniyet kemerimi çözmemi bekledi,çözdüm ve uzanarak dudağını öptüm.Kapı kolunu tutarak çıkmak için hazırlanırken bileğimden tutup kulaklarıma doğru fısıldadı."Unutma,yarın seni ben alacağım?"dedi gülümseyerek.

Dudağına başka bir minik öpücük kondururken tadımı ağzında hissetmesini isteyerek biraz ıslak bıraktım.Geriye çekilince dudaklarımı yalayarak ağzımda tadının dolaşmasına izin verdim."Unutmam bebeğim,"diyerek arabadan çıktım ve apartmana doğru yüzümde belirsiz bir gülümseme ile gitmeye devam ettim.

11 Mart 2013 Pazartesi

BUSINESS THINGS-Bölüm 27.



JUSTIN

"Sesi çok garip geliyordu Vale."dedim gözlerimi yerden çevirmeden.Henüz konuşmamız bitmişti ve Spencer buraya gelecekti.Sanki bir problem varmış gibi hissetmiştim.

Valentina elindeki bira bardağını sallayarak yanımdaki koltuğa oturdu."Farklı davranmasını gerektiren bir şeyler oldu mu?"dedi sanki anlamış gibi.


Başımı salladım."Biz.....sanırım....birlikte olduk.Yani,öyle değil fakat...pratik bir birliktelik diyelim."


"Garip fantazilere girmeden tatmin etme çabaları."diyerek güldü."Anladım,küçük sürtüğün ilk birlikteliği.Bu şekilde davranması normal:"


"Bunun arkasında farklı bir şey olduğunu düşünüyorum."Dişlerimi sıkarak konuştum.


Ne demek istediğimi anlamadan bakışlarını üzerimde derinleştirdi."Kötüyü düşünme Bieber."


"Elimde değil."Bir ayağımı diğer dizime çıkartarak ellerimi de ayaklarımdan yukarıda olana götürerek salladım."Elimde olsa onu düşünmeyeceğim bile."


"Ne zamandan beri kızları önemsiyorsun?"Tek kaşını kaldırarak baktı."En son kızgın olduğun zamanlarda Katherine ile birlikte olurdun fakat kimseye değer vermiyordun."


"Spencer'ı kurtardığımdan beri."dedim gülümseyerek."Benim tutunmamı sağlıyor."


"Ah,"diye homurdandı."İğrenç romantik veletler."Ayağa kalkarak büfeye gitti,boş bira şişesini bırakarak kapıya doğru sallanarak yürüdü.Gözden kaybolmadan önce eliyle barış işareti yaparak sırıttı.


"Sana iyi eğlenceler Romeo."


SPENCER


Arabanın içine kendimi attım,arkaya yaslandım ve derin bir nefes verdim.Justin'e neden gitmek istediğimi bilmiyordum fakat ben insanları düşündüklerimle yargılayan tiplerden değildim.Sevgilimi öldürmesi onunla tüm ilişkimi kesmeme yeterliydi fakat zaten resmi olarak birlikte değildik.


Açıklama yapmasını istemeyecektim çünkü açıklayacak bir şey yoktu.Öğrenmem gereken şeyler vardı,aklımın bir köşesi Lucas'ında sandığım kadar "dürüst" olduğunu söylemiyordu.Bunları sadece Justin'in ağzından öğrenebilirdim ve tam olarak da onu gerçekleştirecektim.


Çantamdaki anahtarı kontağa sokarak çevirdim,gaz pedalına hafifçe basarak arabayı çalıştırdım.Park ettiğim  yerden dikkatlice çıkarak,kendimi New York sokaklarına attım.Justin'in evi şehir dışındaydı fakat nasıl gidebileceğimi biliyordum.Bildiğim yola doğru sürmeye devam ederken,aklım çok karışmıştı ve kalbim sıkışıyor gibiydi.Korkuyordum.


Alt dudağımı dişleyerek aracı yavaşça sürmeye devam ettim.Şu an en son isteyeceğim şey lanet bir polisin arabamı çevirip ceza vermesiydi.Hayır belaya karışmak istemiyordum,yalnız ve rahat bir yolculuk yaparak Justin'e gitmek istiyordum.


***


Bildiğim büyük evin dışında uygun bir park yeri bularak park ettim.Ulaşmam çok üzün sürmedi. Büyük bir şey elde etmişim gibi gülümseyerek Justin’in kapının önündeki merdivenlerde başını ellerinin arasına almış bir biçimde oturduğunu görüp ona doğru ilerlemeye başladım.


Kaşlarımı çattım. “Justin?”


9 Mart 2013 Cumartesi

GIVE ME LOVE LIKE NEVER BEFORE BÖLÜM BİR.-I NEVER LET YOU GO.


Bu bölüme ismini veren şarkıyı dinlemek için tıklayınız.
Bölüm ismi bir olarak gözüküyor fakat tanıtım bölümümüzü paylaştık,onu okumadan da bunu anlayamazsınız.Bu nedenle okumak için tıklayınız.

Justin'in adını duyduğum gibi ensemden geçen ürpertiyle sarsıldım.Geriye doğru sallanınca Miranda bana bir şey olduğunu sandı."Hey,iyi misin?"

Transa geçmiş halimden kurtularak omuz silktim."Ben....iyiyim."

"Onun adını duyunca neden farklı davrandın?"dedi merak eden gözlerle bakarak.Ellerinden birini bol pantolonunun cebine sokarak duruşunu emin hale getirdi.

"Hiç."dedim geçiştirmek ister gibi."Evrensel bir ünlü...burada olması farklı hissettirdi."

Dudaklarını yalayarak geçiştirmeyeceğini belli eden bir ses tonuyla "Onun hayranı mısın?"diye sordu.

"Bir zamanlar...sanırım."Gerginlikle alt dudağımı kemirmeye ve dişlemeye başladığımı fark ettim.Bir kaç kan damlasının çıkmasına izin vermeden dudaklarımı birbirine birleştirerek yaladım.

Ağırlığını diğer tarafına verdi."Bir zamanlar?"

"Babamın durumu kötüleşene kadar hayatımda yeri büyüktü...daha sonra gerçek dünyaya döndüm.Yani,babamın yanında olmalıydım...ergen hayallerimi yaşamak için zamanım bile kalmamıştı.Biliyorsun Miranda,olgunlaşmak için zaman bile verilmedi."

Neyden bahsettiğimi anlayarak başını salladı.Babamın durumu ağırlaştığında bir anda kendi kardeşime bakmam gerekiyordu çünkü annem her gün hastanedeydi ve psikolojik olarak da çökmüştü.Çocuk olmama izin verilmeden,yetişkin oldum.Miranda buna kendisi tanık olmuştu.

"Justin'in ne zamandır Londra'da olduğunu biliyor musun,yani o Amerika'da yaşıyordu ve.....pek takip etmiyorum artık."Onu merak ettiğimi belli etmek istemediğim için bakışlarımı yere çevirerek ellerimden birini kalçalarıma götürdüm,zeminde sallanmaya ve ayaklarımla ritim tutmaya başladım.

"Bir yada iki hafta,sanırım."Dedi ellerini ceplerinden çıkartırken.Göğsünde birleştirerek başka bir soru olup olmadığını merak ederek kaşlarından birini kaldırdı.

Kafamı anladığımı belirterek salladım."Benim gitmem gerekiyor."Dostça sarıldıktan sonra ondan uzaklaştım."Sonra görüşürüz."

"Görüşürüz."diye onayladı,işine dönmek için ayaklarını hareket ettirmeye başlayarak uzaklaştı.

Koridorda ilerleyerek asansöre doğru gitmeye başladım,kafeterya üçüncü kattaydı ve biz özel odalardan birinde olduğumuz için altıncı kattaydık.Asansörün düğmesine yavaşça dokunarak yukarı çıkmasını beklemeye başladım.

Grimsi kapının açılmasına kadar geçen sürede kulaklığımı çıkartarak müzik çaların etrafına doladım ve deri ceketimin cebine atarak fermuarı kapattım.Gri kapanın gelmesiyle irkildim ve asansöre binmek için ayağımı içeriye doğru attım.

8 Mart 2013 Cuma

GIVE ME LOVE LIKE NEVER BEFORE-TANITIM.

Size yeni hikaye yazacağım fakat bu iki hafta sonrada gelebilir demiştim,bir gün sonra geleceğini hiçbiriniz tahmin edemezdiniz değil mi?Açıkçası ben de ilhamı bulacağımı düşünmemiştim.Justin gerçekten de hastaneye kaldırılınca,aklıma bir hikaye geldi.Ve bunun devamını düşündüm,yani ilk bölümü yazıp sonra kasılıp kalmayacağım çünkü şu an için bir 5 bölüm falan aklımda oluştu.Devamını da ilham geldikçe kuracağım kafamda.Önemli olan fikri beğenmeniz tabi:)-BIEBERFEVER94.


OKURKEN DİNLEMEK İÇİN ÖNERİMİZİ GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ. -BU ŞARKI AYRICA HİKAYENİNDE İSMİNİ İÇERİYOR,ZATEN ORADAN BULDUM.



"Kelsey,o çiçekleri babana götürmeni istiyorum tamam mı?"diye gülümsedi gözlerimin içine bakarak.Ağlamaktan morarmış gözlerini bizden saklamaktan artık çekinmiyordu.Aylardır hastanelerde sabahlamaktan aynı benim gibi zayıflamıştı.Fakat anneme zayıflamak hiç yakışmıyordu.

Babamın beyaz perde ardında bir cihaza bağlıca yattığını bilmek içimi acıtıyordu.Fakat her ne olursa olsun o babamdı ve bugün onun doğum günüydü.Sahte bir gülümseme ile kafamı yere doğru kaydırdım."Tabi."

Perdeyi usulca aralayarak hastane yatağında yatan babama doğru gülümsedim."Mutlu Yıllar."İlerleyerek çiçekleri yatağın hemen yanındaki vazoya yerleştirmeye başladım."Bunları sana getirdim,şey...papatya ve mor sümbüller...en sevdiklerin."

Babam yatakta doğrulmaya çalışmadan yattığı yerden zar zor nefesler alarak "Teşekkür ederim."diyebildi.Onu böyle görmek içimi acıtıyordu,çünkü her an durumu daha da kötüleşiyordu.Tamamen umutsuzdu.

"Bir şeye ihtiyacın olursa hemen perdenin arkasındayız tamam mı?Annem,kardeşim ve ben..hepimiz senin için buradayız koca adam."Aynı sahte gülümseme ile ortamı yumuşatmaya çalıştım fakat babamın nabzını ölçen cihaz tüm odanın havasını mahvediyordu.

Gülümsedi."Seni seviyorum Kels."

Duyduklarım karşısında ürpertiyle sarsıldım."Ben de baba,tekrar mutlu yıllar."

Uzanarak alnına küçük bir öpücük kondurdum.Perdenin diğer tarafına geçene kadar ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.Yumruklarımı sıkarak gözlerimi kapattım,tek bir yaş damlasına dahi izin vermedim ve annemle kardeşime doğru gülümsedim."Hallettim."

Annem,Marcus'un başını usulca okşarken aynı gülümseme ile "Şimdi biraz hava al bebeğim,buralarda mahvoluyorsunuz."diyerek cüzdanından çıkarttığı elli dolar gibi bir parayı uzattı."Yemek ye,iyice zayıfladın."

Parayı buruşturarak cebime tıktım ve odadan çıkmadan önce deri ceketimi üzerime geçirdim.Aynada kendime baktım,saçlarım biraz dağılmıştı yinede insan içine çıkılabilecek kadar iyiydi.Ceketin altındaki bol tişört ve kot hastanede rahat dolaşmamı sağlıyordu.Üzerimde ne maskara,ne de bir ruj vardı.Tamamen yataktan kalkmış bir görüntüm vardı fakat rahatsız değildim.

7 Mart 2013 Perşembe

BUSINESS THINGS-Bölüm 26.





"Austin?"

"Onun burada ne işi var?"dedi Andrew'i göstererek.Ses tonu beni korkutmuştu,gözleri öfkeyle parıldamaya başlamıştı.

Andrew pis bir şekilde sırıttı."Ona bazı şeyleri anlattım diyelim."

"Bana Lucas ve ölümünden bahsetti Austin."dedim olayları açıklamak ister gibi."Onu Justin'in öldürdüğünden.Bir katille birlikte olduğumdan bahsetti."

"Tanrı Aşkına Lucas denen p*çi nasıl önemsiyorsun?"diye tükürdü ellerini iki yana sallayarak.Austin Andrew'a doğru ilerlemeye başlayınca önlerine atılarak ellerimi Austin'in omuzlarına yerleştirdim,biraz ittirerek sakinleştirmeye çalıştım.

"O benim sevgilimdi."dedim dişlerimin arasından konuşarak.Burada da ağlayarak tüm onurumu yere sermek yerine soğukkanlı durmaya çalışıyordum.

Austin duyduğu karşısında sarsıldı.Gözlerini iri iri açarak "Sevgilin?Bir dakika...nasıl olabilir?" dedi.

"Komik değil mi,"dedim ağlamaklı bir sesle."Şu ağlamak üzere olan kıza baksana.Ne kadar acınası duruyor.Sevgilisine işkence ederek onu öldüren adama karşı bir şeyler hissetmesi ne kadar trajik."

Austin yaklaşarak beni kollarının arasına aldı.Arkadaşça sarıldıktan sonra ayrıldı ve nefesini boş boş bakan yüzüme doğru üfleyerek "Sana tam olarak ne anlattı?"dedi fısıldar tonda bir sesle.

Andrew gerildi,ne dediğimizi tam olarak duymamış gibiydi ve merak ettiği her halinden belliydi.Onu umursamadan Austin'e doğru aynı ses tonuyla "Onların düşman olduğunu ve daha sonra Justin'in onu öldürdüğünü.Kısaca bu kadar."

Austin sırıtarak doğruldu,odada yürüyerek Andrew'un yanına gitti.Bağırır sayılacak bir ses tonuyla "Sanırım sadece Justin'i kötü gösterecek kadar anlatmışsın."diye söze başladı.Boğazını temizleyerek ekledi."Ben devam edebilir miyim?"

Mükemmel mimikleriyle gülümseyerek bana döndü ve izin istercesine bir kaşını havaya kaldırdı."Başlamışken her şeyi öğrenmek istemez misin?"

Başımı olumlu anlamında salladım,gerginliğimi belli etmek istemiyordum fakat yüzüm bir anda solmuştu.Ellerimden birini kalçalarıma götürerek ağırlığımı sola verdim.Austin konuşmaya başlayana kadar alt dudağımı çoktan parçalamış,kırmızı sıvının akmasına izin vermeden parmağımla silerek temizlemiştim.

"Sana bir şey anlatamam Spencer."

"Ne?"dedim kaşlarımı çatarak."Bu kadar olaydan sonra hala bir şey anlatamam mı diyorsun?Üzgünüm ama duyduklarım kadarıyla Justin'le artık görüşemem.Bu Lucas'a bir ihanet gibi hissettiriyor."

"Sadece,"dedi dişlerinin arasından."Onun bunu boş yere yapmadığını bil.Çünkü anlatacağım şeyler Justin'in özeline giriyor ve bunu ihlal edemem."

"Yani?"dedim tam bir yanıt beklediğimi belli etmek için."Bunlar ne demek oluyor?"

Boğazını temizledi."Justin sana bunları isterse anlatacaktır.Seni kaybetmek istemiyorsa,bunu yapacaktır Spencer."

Ellerimi saçlarıma götürüp karıştırdım."Ya anlatmazsa?O zaman her şey bitecek mi?"

"Sana ne kadar değer verdiğini görmek için iyi bir yol."dedi Andrew odanın diğer köşesinden.

Haklıydı.

Bana ne kadar değer verdiğini görmek için çok iyi bir yoldu.